Taehyung:
Kadın arkasını döndü ve elinde bir silah vardı, bana doğru tutuyordu. Bu yüzü tanıyordum. Hiç beklemediğim biriydi. Bu kişi Irene'di.
Jisoo:
Dün gece Taehyung'un aniden yok olmasından hemen sonra Suho yanıma geldi. Bu sefer alışkındım şoka girmiyordum. Olayların geri kalanını Suho'ya anlattım. Beni dikkatle dinlemesi çok güzeldi. Tüm gece oturup bunu konuştuk.
Gece geç saatlere gelince ona misafir odasındaki yatağı ayarladım. Ne kadar yatağımın başında kalmak istese de kabul etmedim. Ertesi sabah Taehyung'u görmek umuduyla mutlu bir şekilde uyudum. Heyecanlıydım. Sonunda kavuşuyorduk.
Taehyung:
Kadın arkasını döndüğünde bu kişinin Irene olmasını hiç beklemiyordum. Peki nereden biliyordu? Bu olayın onunla ne alakası vardı? Onu sadece o gece ormanda gördüm tam tanışmıyoruz bile Irene ne alakaydı?
Irene silahla bana yaklaştı ve ben de gidiş yolum olan yerdeki zinciri bıraktım. Ani bir hareket yaparsam bana bir şey yapabilirdi.
Irene ağzını açtı ve nihayetinde şöyle söyledi:
- Buranın tek yolcusu sen olduğunu mu sanıyorsun?- Beni nereden tanıyorsun Irene? Sadece 1 kere karşılaştık ama en gizli sırrımı biliyormuşsun. Sen kimsin?
- Hayır, 1 kere değil! Sen ve o lanet olası sevgilin yıllardır benim rüyalarıma giriyorsunuz. Sizi birlikte mutlu görmekten nefret ediyordum. Ama 1 kere değil. Ben seni o kadından çok daha önce tanıyordum. Ben buraya geldim geleli rüyalarımdaydın. Aklım, bedenim, tüm hücrelerim, ruhum seni çağırıyordu. Seni istiyordum. Sonunda benim yanımdasın.
- Ne demek istiyorsun? Ben de rüyalarımda Jisoo'yu görüyorum, bu ne demek oluyor?
- Her şeyi anlatma vakti geldi. Sana kızmak istemiyorum sonuçta bir suçun yok. Sakince otur ve beni dinle.
Bu evrenin ve senin geldiğin evren arasında her zaman bir bağlantı vardır. Bu bağlantının sahibi olan kişi her zaman değişir.Ben 9 yaşındayken annem kanser olup vefat etti. Işte o zaman bizim hayatımız zindana çevrildi. Zaten oldukça fakir bir aileyken ekmek bulamaz hâle geldik. Bir gün babam iş ilanı kağıtları dağıttığı bir caddede bir adama rastladı. Adam bir şirket kartviziti verip ona iş vereceğini ancak bir şartı olduğunu söyledi. Şirketten birini öldürecekti. Sadece buydu şartı. Bir suç sayılmayacaktı. Şirket onu her türlü aklayacaktı.
Babam ani hevesle bunu kabul edip sözleştiği saatte sözleşilen yere gitti. Eski bir fabrikadaydı. Yaklaşık 10 dakika sonra bir adam gelip, benim dedi. Bu o adamdı. Ona iş teklifi veren kişiydi. Babam hiç düşünmeden elindeki silahla ona 4 el ateş etti. Nabzı atmadığından emin olduktan sonra adamı orada bırakıp ormana kaçtı.
Ormanın tam iç tarafına varınca kendine tetiği çekti. Etrafın karardığını, bayılacak gibi olduğunu söyledi. Işte o zaman şu anda bulunduğumuz evrendeydi.
Bu dünyaya geldiğinde bu ormanın tam da bu noktasındaydı. Olduğu noktaya bir çivi çakıp bir düzenek hazırladı ve cebindeki zinciri ona bağladı. Zincirin ucunda kırık kalp simgesi vardı. Bu annemin ona verdiği kolyeydi. Onu hep saklardı. Annemin kendi kolyesiniyse boynunda taşırdı. Onu bağlayınca zinciri çekti ve geldiği dünyaya geri döndü. Olayı çözmüştü.
Bunların hepsi ona söylenmişti. Öldürdüğü kişi, bu iki bağlantı arasının asıl sahibiydi. Eğer evrenlerin ve bağlantının sahibi olursa istediği kadar para ve sonsuz ömür verilecekti. Istediği yerden istediği yere gidebilirdi. Sadece hayattaki en çok önem verdiği eşyadan feragat edecekti. Sadece bu vardı. Babam buna inanmıştı işte. Şu andaysa inanılmaz bir vicdan azabı çekiyor. Kendini hiç iyi hissetmiyor. O adamın bu görevi bırakmasının sebebi de bu olmalı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Origami Hearts || vsoo
FanfictionNe zaman olacak bilmiyorum ama eğer seni görürsem, gözlerinin içine bakacağım ve "seni özledim" diyeceğim. darling you're glowing <3 Bahsetiğim idolların hiçbirine anti değilim.