A'dan
Başka bir yerde olduğuma inanarak uyandım bu sabahta.
Gerçeğin rüya rüyanın ise gerçek olmasını umarak. Fakat yine buradayım.
Umut ne garip bir his, olmasa hayata tutunamam ama olması; her gün yeni bir beklentiye sokuyor beni ve ardından da hüsran. Umutlu olmak; bazen şanslıyım gibi ama her gün umutlarımın boşa çıkması beni çok yoruyor.
Belki artık umut etmemeli ve bu acıya bir son vermeliyim.
Peki hadi kalk bakalım A. Bugün için ne gibi planların var. Kahvaltı sonra biraz düşünme seansı, öğlen yemeği biraz daha düşünme ve akşam yemeği ardından delirene kadar düşünme.... Bir dakika nasıl unuturum ben zaten deliyim ha ha ha ha .Hadi bu enfes tımarhane yemekleri için aşağı inelim.
-Günaydın Z .
Bak bu adam gerçek bir deli ama ben değilim.
+Günaydın A, bu gün nasılsın?
-Bu gün mü? O da ne? Dünün bittiğini nereden çıkarıyorsun?
+Öyle mi? Yani bu dün mü?
-Bu gün nasıl dün olabilir bu gün bu gündür.
Evet ve ağlama sesi hahaha beni burada mutlu eden nadir şeylerden biri Z.
Tüm hastalar kahvaltı saatinden sonra ilaçlar için tekrar odalara çıktı. Doktor her zaman ki gibi tam saatinde geldi. Asla geç kalmazdı. Kokusundan da anlaşıldığı gibi yeni yıkanmış önlüğü giydi. Sakin ama bir o kadar da ürkütücü sesiyle hemşireye hastaları kontrol için hazırlamalarını söyledi. Kontrol her zaman sondan başa ilerlerdi. Hemşire Z’yi kontrol için hazırladı. Her hasta zordur fakat Z biraz daha zordur. Üç görevli ile birlikte Z’yi doktora getirdi. Z bu gün de zamanlar arasında sıkıştığını düşünüyor bunun için ağlıyordu. Geçmiş-gelecek-şimdi bunlar onun için farklı kavramlar. Görevliler Z’yi kontrol odasında bırakıp çıktılar. Gerisi Doktor işi. Onun sihri de bu: hiçbir ilaç kullanmadan onları sakinleştirebilmek.
Doktor : Z ! Sence bu gün hangi gün?
Z : BU gün değil dün. A böyle söyledi.
Doktor : sence A doğru mu söylüyor?
Z : A her zaman doğruyu söyler.
Doktor : neden ona bu kadar çok güveniyorsun ve inanıyorsun? Seni nasıl bu denli etkiliyor.
Z : çünkü o zeytin sevmiyor.
Doktor iki elini birleştirdi ve yüzüne yasladı. Parmak uçları burnuna değiyordu ve gözlerini kapattı. Bu onun kendisine soru sorma haliydi.
Bir süre aralarında anlamsız bir sohbet devam etti ve sıra sonraki hastaya geldi.A odasında düşüncelere kapılmış bir halde yatakta uzanıyordu. Belki kendine hayal dünyasına sokup serbest bir şekilde dolanıyordu ki bu onun eskiye arasındaki tek bağ olabilirdi belki de hiçbir şey düşünmüyordu.
Ve kapı çaldı. Hemşire sıranın ona geldiğini söyledi. Zaman ne çabuk geçmiş diye düşündü. Sorun yaşamak istemiyordu bu yüzden ikiletmedi üç görevliye birlikte yürümeye başladı. Görevliler de biri çok iri yarı bir insandı. A ondan korkuyordu. Boyu muhtemelen 1.90 dan fazlaydı. İkici görevli ise somurtkan biriydi. Hiç güldüğünü görmedim. Sonuncusu kısa ve çelimsizdi fakat çok tehlikeli ve sinsi gözüküyordu. A sonunda Doktor’ un odasına getirildi. Yavaşça Doktor’ un karşısında ki sandalyeye oturdu. İkisi de birbirini incelemeye başladı. İkisinin de kafasından geçenleri bilmek imkansızdı. Bir süre konuşmadılar ya da konuştular. Sonunda Doktor ağzını açtı ve :
Buraya nasıl geldiğini hatırlıyor musun?
A: hatırlamak mı? Bunun için önce unutmalıyım.
Doktor: senden o zamanları tekrar anlatmanı istiyorum.BİR SENE ÖNCE
A’nın üniversitede ki ilk günleriydi. Kendinde tuhaf durumlar fark etmişti. Karar verirken veya normal olan her hangi bir davranış sergilerken. Sanki kendisi değildi. Daha çok bir film izler gibiydi. Kendisini dışarıdan izler gibi. Kapan filmi geldi aklına. Bir koltukta oturmuş küçük bir televizyondan hayatını seyrediyor. Ya da bir kimlik sorunu mu yaşıyordu. Aklında birden fazla yönetici mi vardı? Bunlar bu şekilde düşünerek anlaşılacak ve ya çözülecek şeyler değildi. Bir doktora görünmeliydi. Salı sabahı saat 09:00 da kalktı. Dersin başlama saati olduğunu görünce bir rahatlama hissetti. Derse gitmek istemiyordu. Son zamanlarda yaşadığı şeylerden dolayı çok bunalmış ve yalnız hissediyordu. Üniversiteye nasıl hevesle başladığını hatırladı. Daha bir sene olmadı bu sorunlar onu üniversiteden soğuttu. Davranışlarını kontrol edemiyor bazen insanlara çok acımasız davranıyor bazen onların eşyalarını çalıyordu. Ama bunların hiçbirini kendisi isteyerek yapmıyordu. Bir şeyler olmadan önce yapacaklarını veya yapacağı şeyleri anımsatan rüyalar görüyordu. Çaldığı eşyaları rüyasında görmüştü. Onları bir kutuya koyup gömdüğünü görmüştü. Çalarken görmedi fakat eşyaları gördü. Bir şekilde anlıyordu fakat kendine engel olamıyordu. Uyandığında tam ayılamamış olduğu için her şeyi tetikleyen o rüyayı henüz hatırlamıyorum. Yataktan çıktı ve yüzünü yıkamak için banyoya yöneldi. Her adımda biraz sona hatırlayacağı rüya ya biraz daha yaklaşıyordu. Sonunda yüzünü yıkadı ve duraksadı. Sadece bir kaç saniye hatırlatmasına yetti. Kafasını kaldırıp aynaya baktı. Aynada gördüğü karşısında korkup aynaya vurmaya başladı. Bir yandan vuruyor bir yandan çığlık atıyordu. Oda arkadaşları hatta yurttaki diğer öğrenciler koşup banyoya girdi. A yerde yatıyordu, elleri ve ayna kan içindeydi, aynayı paramparça bir hale getirmişti. Hemen hastaneye götürüldü. Gözlerini açtığında ise kendisini şimdi kaldığı klinikte ki odasında buldu. Neredeydi? ailesi burada olduğunu biliyor muydu? ve daha bir çok sorusu vardı aklında. Kafası sorularıyla boğuşurken odanın kapısı açıldı, kim olduğuna bakmak için ona dönecekti ki elleri ve ayaklarının bağlı olduğunu fark etti. Mavi gözlü ve sarıya dönük saçları olan bir adam ona bakıyordu. Ardından odaya dört kişi daha girdi: biri kadın üçü erkek. Başımda duran mavi gözlü adam kadına Hemşire Hanım siz kalın sadece dedi. Üç adam dışarı çıktı. Garipti, adam ona hem çok tanıdık hem de çok yabancı duruyordu. İkisi de birbirine nefretle bakıyorlar gibiydi. Yada A öyle zannetti.GÜNÜMÜZ
Sahi buraya geleli ne kadar olmuştu. Her gün birbirinin aynısı olunca zaman kavramı ortadan kalkmıştı. Ölmek tek kurtuluştu. Doktor ’a hikayesinin kaç milyonuncu kez anlatmasının bitmesini bekliyordu. Neden sürekli bunu anlattığına hiç bir zaman anlam veremedi. Ne istiyordu yoksa anlatamadığı bir şeyi mi? Anlatamadığı tek bir konu vardı çünkü kendisi de hatırlayamıyordu. Rüyasında ne görüp bu hale gelmişti.
Z’yi bulup biraz onunla vakit geçirmek istiyordu. Burada takılabileceği başka kimse yoktu. Saate baktı, 18.50 olduğunu görünce dışarı ; bahçeye çıktı. Çünkü Z bu saatte dışarıda hep bahçede adını bilmediğim bir ağacın altında oturuyordu. Burası ona iyi geliyormuş. Belki bana da iyi gelir diye umut ederek yanına oturdum. Hiçbir şey söylemedi. Kafasını hafifçe sağa çevirdi ve gözlerime baktı. Onun gözlerinde garip bir şey hissediyorum. Bir tanıdık gibi. Orda öylece saatlerce oturdum. Çok fazla düşünce vardı kafamın içinde. Mutsuzum, her zaman. Nedenini bilmediğim bir huzursuzluk var. Buraya nasıl geldiğime dair hep bir gariplik hissediyorum. Belki de gerçekten hastayım, yoksa neden hafızamdaki yapboz bu kadar eksik parça barındırsın ki.
Burada ki sayılı insanla kendimi çok farklı hissediyorum; hem çok yalnız hem de tamamlanmış gibi. Hayır gerçeklikten kopmamam gerekiyor. Burası bana farklı bir zamanda hissettiriyor kendimi. Farklı bir zaman ve farklı bir yer... Sanki Dünyada değilmişim gibi. Akşam oluyor odama çıkmam lazım. O da ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KLİNİK
Short StoryA neden yatırıldığını hatırlamadığı bir psikoloji kliniğinde yaşadıklarıyla başa çıkmaya çalışır.