Sarhoş Gece

348 20 8
                                    

Herkese selam! Evet, bu bölüm biraz geç geldi ama son zamanlarda biraz yoğunduk ama merak etmeyin an kısa zamanda yeni bölümü atacağız. Sınavlarımız bittiği için bu hafta rahat olacağız. Lütfen vote (oy) ve yorum yapın. Çünkü son zamanlarda biraz azaldı.

HERKESE İYİ OKUMALAR!

Deniz'in ağzından:

Haklıydı... Biliyorum ama onun gibi ailesi ve yaşamı mükemmel olan bir kızdan beni beni anlamasını beklemek çok saçma olacaktı çünkü.. Ona babam yüzünden annemin öldüğünü söylesem muhtemelen beni garipserdi. Hatta bana acırdı Kİ, ben böyle bir şeyin olmasına ASLA izin vermem.

Kız kardeşimse sanıldığı üzere gıcık olan bir kız değil aslında. Onun doğduğundan beri herşeyden çok babamı sevmesi, yanımda şu ana kadar hiç görülmemesinin ve çevrem tarafından varlığının bile bilinmemesinin iğrenç bir sebebiyken, acımasız çocuk olarak tanınmak istemiyordum. Evet, ukala gibi gözükme veya ailesine karşı isyankar biri olarak tanınmak kötü bir his Ki bunu ben söylüyorum. Çünkü benim acımasızlığım belirli kişiler içindir, ailem için değil. Zaten o aşağılık alçak adamın yaptığı da annemin, daha da önemlisi ailemizin hak ettiği bir şey değildi. Onu o mutlu günlerimizin son günü olan altı yıl öncesinde şirkette asistanıyla uygunsuz bir biçimde görmüştük.. Annem de oradaydı tabii.. Lanet olsun! Ben daha on iki yaşındaydım ve bunu hak etmemiştim.. Hayatımın bu şekilde b*ka dönmesini hak etmemiştim..

Yemeklerimiz bitmişti. Toplamada ona yardım ettim ve sıkıldığım içi bara gitmeye karar verdim. Bunu tabii ki de Ada'ya söylemeyecektim. En son olanları tekrar yaşamak istemiyordum. Bu yüzden:

"Benim biraz işim var. Dışarı çıkıyorum." dedim. Kafasıyla onaylayarak beni serbest bıraktı. Ben de çıkıp arabama bindim ve gaza yüklenip bara sürdüm. Barın kapısını sertçe açıp içeri girdim. Herkes bana bakıyordu. Hatta Sibel sürtüğü bile. Gördükten sonra da yanıma doğru yürüdüğünü gördüm. Aptal sürtük! Sarhoş olup onunla yatacağımı falan mı sanıyor? Yanıma iyice yaklaştığında:

"Denizciğğiiimmm, son yattığımızda pek iyi ayrılamadık cınımcım. Telafi etmeliyğz bncee. Hadi gel seninle takılalım bebeğim. İnan bana, sana çok iyi geleceğime eminim."dedi. Ağzında çiğnediği sakız yüzünden kelimeleri saçma sapan söylüyordu. Bu da konuşmasının yanında beni daha fazla sinirlendirdi ve onu kolundan yakalayıp yere fırlattım. Lanet olasıca sürtük kendine malzeme arıyordu. Ama hayır, bu sefer onun gibi bir sürtüğün tuzağına düşmeyecektim. Beni bile ona bayılan erkeklerden sanması ve bu barın kavgacı insanlarından biri olduğumu unutması beni sinirden çıldırtıyordu.

Onu tam yerden kalkmaya çalıştığı sırada saçlarından yakaladım ve yüzüme bakmasını sağladım. Yüzüne doğru eğilip iyice yaklaştım ve:

"Bir daha seni çevremde görürsem, inan bana, seni doğduğuna pişman ederim. Evet seni öldürmem. Çünkü senin gibi biri yüzünden içeri alınmak istemiyorum. Ama bu senin kolunun ya da bacağının kopmayacağı anlamına gelmiyor. Şimdi şu s*kik g*tünü toplayıp kalk yerden. Malum, çok dağıtmışlar!" diye yüzüne tısladım. Tuttuğum saçlarından kafasını ittirerek yere bıraktım ve barmenin olduğu yere doğru ilerleyip sayamayacağım kadar çok tekilayı kafama diktim. Sanırım bu bedenime fazla gelmişti. Çünkü başım dönüyordu. Dönen başımı çevirmemle o saf kızın burda olduğunu görüp şoka girdim. (Ada da BİM'e. Tmm Tm ypmıcm espri fln =])

O buraya ne halt yemeye gelmişti?! Aynı zamanda bütün erkeklerin ona yiyeceklermiş gibi bakması da beni şu sarhoş halimle bile sinirden köpürten nedenlerdendi. Aptal ADA!

Dengesiz yürüyüşüme aldırmadan hızlı adımlarla Ada'nın yanına gittim ve kolunu tuttum. Ona bakan adamlara:

"Onun bir sahibi var. Önünüze dönün GERİ ZEKALILAR!" dedim. Benden korktuklarını sanmama sebep olan davranışları yüzünden hepsi önüne döndü. Ben de kafamı hemen Ada'nın yüzüne çevirdim.

"Burda ne işin var senin?" dedim dişlerimi sıkarak. Gözlerini kıstı ve bana sinirli bir tavırla:

"Sence? Sen evden işim var diyerek çıkıyorsun, sonra ben şüphelenince benim burada ne işim olduğunu mu soruyorsun? Peki şimdi sen söyle bakalım: Burada ne halt yiyorsun?" dedi.

"Benim böyle yerlere sürekli geldiğimi bilmiyorsun sanki. Hem de sürekli olarak.." dedim bıkkınca. Bu benim doğamda vardı. Sürekli geldiğim yere tekrar gelmemin ona acayip gelmesi aptalcaydı.

"Bilmez miyim? Hatta bundan daha fazlasını da biliyorum. Sen içtikten sonra olacakları yani!" diye bağırdı. Ona bunun bir hata olduğunu söylemiştim. Hatta bir daha olmayacağını da.. O zaman sarhoştum. Ama şimdi farklıydı. O kadar çok tekilaya rağmen yürüyüşüm dışında sarhoş olmadığıma emindim. Neden bilmiyorum ama değildim işte.

"Git burdan!" dedim. Sakin olmaya çalışıyordum. Ya da deniyordum diyelim.

"Evet senin işlerin çok önemli zaten. Ben gideyim, seni rahatsız etmeyeyim. Sen işlerini rahat rahat halledersin nasıl olsa." dedi. Yanlış görmüyorsam Kİ, görmüyorum galiba.. Gözleri dolmuştu. Lanet olsun, yine mi?!

Ardından öylece bakakalmıştım. Arkasından gitmeli miydim? Bilmiyorum. Zaten beklemeye devam ederek hata yaptığımın o gittikten sonra farkına varmıştım ama artık çok geçti. O gitmişti..

________________________________________

Ada'nın ağzından:

Bu nasıl bir odun böyle? Beni ağlarken gördü mü bilmiyorum ama arkamdan bile gelmemiş olması çok.. Çok değersiz hissettiriyordu. Bu sefer beni bunalımdan kulaklıklarım -her duygumu paylaştığım araç- bile beni bu bunalımdan çıkaramayacaktı. Bu sefer oldukça farklı hissediyordum. Sanki tekme yemiş gibi yani...

* * * * * * * * *

Saatler geçmişti. Deniz'i artık okul dışında görmeyeceğime emin gibiydim. Bir ay gibi bir sürede neredeyse bütün günlerim onunla geçmişti. Ben ona alışmıştım. Beni düşüncelerimden kurtaran kapının sesi oldu. Gecenin yarısında kim gelebilirdi ki? Tereddüt içerisinde kapıya ilerledim ve kapıyı açmadan duyduğum sesle irkildim. Ses:

"Kapıyı açacak mısın, yoksa gideyim mi?" dedi. Bu onun sesiydi. Evet, bu Deniz'di. Kapıyı açtım ve dengesiz bir şekilde gelip, ağır bir şekilde de içki kokan Deniz'e baktım. Yalpalayarak içeri girdi. Duvardan destek aldı ve elini başına götürerek sızlandı.

"Lanet olsun, beni düşürdüğün şu hale bak!" dedi. Elini çektiği yere baktım. Kaşının üstü patlamıştı. Bir de kavga mı etmişti yani? Hem de benim için! Bu bir şaka olmalıydı.

"Bir dakika.. Ne! SEN. KAVGA. ETTİN. Hem de benim için. İyi olduğuna emin misin?" dedim.

Dudaklarını yukarı doğru kıvırdı ve omuz silkerek:

"Sence?" dedi. Derin bir nefes aldım ve:

"Burada mı kalmayı planlıyorsun?" dedim sanki otel danışmanı gibi. Cevap vermedi ve sallana sallana merdivenlerden çıkmaya başladı. Lanet olsun, niye cevap vermiyordu ki! Ah tabi.. Sarhoştu. Onu takip ederek ben de yukarı çıktım. Annemler evde olmadıkları için odaları boştu. Deniz de tam oraya doğru gidiyordu. Hayır, hayır, hayır.. Oraya gitmesine izin veremezdim. En azından sorumun cevabını alana kadar..

Tam gideceği sırada onu kolundan tutup kendime çevirdim. Sarhoş olduğu için kahverengi gözleri yorgun ve baygın bakıyordu.

"DENİZ, ORADA NE OLDU? BENİM İÇİN Mİ KAVGA ETTİN?"

Bayan Kulaklık (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin