On İkinci Bölüm

433 40 10
                                    

"Benim için okulda kalmak zorunda değildin." Regulus'un söylediği şeyle omuz silktim.

"Her şeyi de kendine bağlıyorsun bakıyorum." dediğim şeyle güldü. Dalga geçiyordum bunu biliyordu. Onun için kalmıştım.

"Bensiz yapamamanla alakası yok yani okulda kalmanın." Koluna hafifçe vurmuştum.

"Siriusla aranız pek iyi değil. Birlikteyken gerginsiniz yani aslında sormayacaktım. Ancak merak ediyorum." Gülümsemesi solmuştu. Diyecek bir şey bulamıyor gibiydi ve bu konu özel ve hassas bir konuydu bana açmak istememesi çok normaldi.

"Ya da boşver özel bir şey gibi duruyor. Sormadım say." Yürüdüğümüz yoldaki taşları takip edip çizgilere basmamaya çalışıyordum.

"Sana her şeyimi anlatmak istiyorum."

Şaşırmıştım.

"Benim hakkımdaki her şeyi bilmeni istiyorum. Beni tanımanı istiyorum. Ama tanıdıktan sonra sevebileceğine inanmıyorum." dediği şeyle olduğum yerde kalmıştım. Regulus kötü biri değildi ki.

"Sirius, abim yani. Ailenin duvarlarını yıkan, onları yok sayan biriydi. Geleneklere karşı geldi ve kendi hayatını kurmayı seçti. Ben onun kadar cesur olamadım. Ailemi arkamda bırakamadım. Onları bir seferde silemedim. Sirius'un gidecek bir arkadaşı vardı ama benim yok. Benim ailem olacak kimse yok ve ben bu yüzden aileme sırt çeviremem. Onların dediği şeyleri yapmak zorundayım." Dediklerine şaşırmıştım. Kusursuz çocuk diye bahsi geçen çocuğun aslında kusursuz olmak istemediğini görüyordum. Duvarlarını benim için indirmişti.

"Ben senin ailen olurum Regulus."

Aniden durdu. Nasıl tepki germesin gerektiğini bilmiyordu. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadığı da belliydi.

Hiçbir şey söylemedi. Sadece bana sarıldı. Sımsıkı. Ellerinin arasından kayıp gitmemi istemiyordu. Arkadaşını kaybetmek istemiyordu ve bunu belli ediyordu. Sımsıkı sarılıyordu ben de ellerimi onun sırtında dolaştırıyordum. Regulus iyiydi. İçindeki iyiliği biliyordum, hissediyordum.

Ortak Salon'da otururken sessizliği bozan şey Sirius'un oflaması olmuştu.

"Canım sıkılıyor benim!"

Mızmızlanmaya başlamış olması, tüm gece mızmızlanacağını belli ediyordu. Yapacak bir şey de yoktu. Boş boş oturuyorduk.

"Küçükken, Sirius'un diş fırçasını kullanıyordum ve bu uzun süre devam etti." James'in itirafıyla gözleri kocaman açılan Sirius'a baktım. Gülmemi bastıramazken Sirius şaşkınlığı üzerinden atamamıştı. Gülmeler kesilince Sirius'un da aklına bir şey gelmişti.

İtiraflar başlıyordu.

"İki sene önce büyük ödevlerden birini teslim edeceğimiz gün ben yapmayı unutmuştum ve Valeria'nın ödevini almıştım." Hatırladığımda gözlerim açılmıştı.

"Ya Sirius! Ben o ödevi kaybedince uyumadan bi daha yapmak zorunda kalmıştım!" Kahkahalar devam ediyordu.

"Bir ara Remus'un çikolataları sürekli azalıyordu hatırlıyor musunuz?" James'in dediği şeyle güldüm. Remus deli oluyordu.

"Onları çiçeğime götürüyordum." Lily ile birbirlerine gülümsemişlerdi. Artık eskisi gibi değildi. Üzülmüyordum garip bir şekilde. Bir anda duygularımın bittiğini söyleyemem, bu doğru olmaz ama ona karşı bir şey hissetmiyordum sanki.

"İkinci Sınıfın ara tatilinde Jameslere gittiğimizde Sirius'un en sevdiği tişörtü kaybolmuştu. Onu ben almıştım." Sirius koltuktan aldığı yastıkla beni boğmaya çalıştı. Ben zaten gülmekten nefes alamıyordum.

Sessizliğini koruyan Peter konuşuyordu.

"Valeria'ya o mektupları gönderen bendim."

Hassiktir. E tabi, bunu beklemiyordum.

Kırık UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin