(İstanbul'a dönüş)
Cenazenin üzerinden tam 5ay geçmişti. Sedef kendini toparlayamadığı gibi dahada dibe çekiyordu , İstanbul'a geri dönmüştü bu sefer temelli olarak dönmüştü herşeyi baştan sıfırdan yapması gerekiyordu ,yeni hayatına alışmak çok fazla zordu ama başka çaresi yoktu.
Evine girdiğinde hissettiği koku çok tatlıydı ,kendi evi kokuyordu, yorgun bir şekilde koltuğa yayılıp avuç içlerini şaşaklarına bastırdı ,derin bir nefes verip kafasını arkaya doğru yasladı.
Günlerdir telefonu kapalıydı , cenazeden bu yana sürekli uyuyarak geçmişti günleri, gündüzleri mezarlıkta geceleyin uyuyarak...Telefonunu açıp pin kodunu girdi ,telefon kendine geldiğinde üstteki bildirimler şifreyi tamamlmasına izin vermedi , tonlarca mesaj vardı ... Bir an duraksayıp düşündü "beni bu kadar insan gerçekten merak mı etmişti?" Şaşkınlıkla tekrar sıkıntılı bir nefes verip ekranı hiç bir uygulamaya girmeden geri kapattı. Bartuğ tamamen aklından çıkmıştı ,unutmuştu onu....
Cafeden ayrılıp başka bir işe giricektim,kendi yaşamımı kurmak için artık daha sıkı çalışmalıydım, arkadaşlarımla vedalaşmak ve listeden adımı sildirmek için Cafeye gidicektim ,şuan çok erkendi,"öğlene doğru çıkarım"diye söylendim kendi kendime , İstanbul'a ineli 3gün geçmişti çoktan ,dün Şeyma gelmişti yanıma ben Kocaeli'ndeyken de gelip 2,3gün kalmıştı benimle. Yüreğimde belli belirsiz bir acı vardı ,öyle masum bir acıydıki her inleyişinde anne diyor babasına sarılmak istiyordu ... Şu kocaman dünyada yapa yalnız kalmıştım. Yüreğim buruk bir şekilde yatağa girdim ,hasta değildim aslında ama halim hastadan daha kötüydü, görenlerin midesi kalkardı tipimden .
~SENSİZLİK BENİM ŞİİRİM~ Cahit Zarifoğlu
Cafeye girdim bir hışımla. Yağmur damlaları gökyüzünden kaçıp toprağı delmek ister gibi hızla düşüyordu yere ,bir an önce düşüp ölmek ister gibi ,yok olacağını bile bile...
Mutfağa girdiğim de benim yerime gelmiş olan arkadaşla muhabbet eden diğerlerini gördüm ,beni fark eden Cenk oldu ve adımı fısıldadı ,ne ara oldu anlamadım ama hepsi birden boynuma abandığı için yeri boylamıştık , çok özlemiştim onları kaç yıldır aynı yerde çalışıyordum ve çok alışmıştım. Her işimi hallettim cafede çıkmak için müşteri salonuna girdim ama tanıdık bir kokuyla kolumu asılan biri yüzünden gidememiştim , dışarda hala şiddetli bir yağmur vardı , kolumu çekiştirenin kim olduğunu öğrenmek için döndüğüm de ""Bartuğ?"ağzım açık şekilde baka kaldığımdan bir haberdim. Yorgun görünüyordu ,sakkaları çıkmıştı güzel yüzünde ,gözleri yıllardır aradığı huzurlu bir uyku istiyor gibi bakıyordu ,tüm detaylarına kadar incelemiştim Bartuğ'u. Sert erkek sesiyle inledi "S_sen" " sen nerelerdesin aptal, günlerce aradım seni bir kere bile merak edip açmadın" diye yüksek ses tonuyla konuşuyordu ,diğer müşterilerden çekinip kolumu Bartuğdan kurtarmaya çalıştım,
"Bağırma lütfen". "Bağırma mı? Tek söylüyeceğin şey bumu" derken bile bağırıyordu ,dayanamayıp kolundan tutup dışarı attım kendimi ,yüzüme çarpan kaçak yağmur damlaları yüz hattıma masaj yapar gibiydi ,hoşuma gidiyordu bu uzun zamandır hissedemediğim özgürlüktü bu duygu , Bartuğ'yu tekrar unutmuş kendi dünyama dönmüştüm. Acım tekrar bedenimi esir aldığında saç diplerim uyuşmuş vicudumda sadece kemik yığını kalmış gibiydim. Annesiz kalmış bir kadınken babasız kalmış küçük bir kız çocuğuydum artk ben. Yağmurda sırılsıklam olduğumu unutup öylece derin düşüncelere dalmıştım ,belime dolanan soğuk el ile dağıldı kara bulutlar beynimden, hızla arabaya koşuyorduk , aslında o koşarken benide sürüklüyordu ,beni bir çırpıda fırlatır gibi bindirdiği arabaya aynı hızla kendiside bindi ,direksiyonu sıkıp bıraktığında bununla beraber derin bir solukda bırakmıştı. "Bak ,ben seni günlerce aradım tamam mı , emin olmak istediğim için aramıştım ilk başkarda , telefonuma tenezzül edip bakmadığın için defalarca da merakımdan aradım."
"Neredeydin güzel kızım" bu cümle çok tanıdıktı , tırnaklarımla oyalanmayı kesip hızla yüzüne baktığım da gözlerimiz birbirine çarpmıştı ,bal renklerinde ne düşünceler yatıyordu kim bilir? Güzel kızım...Yıllar önce ailemin cafesinin önünde duran Kiraz ağacının altında bir çocukla oynardım, her gün oraya gelir ,her gün kiraz yer vakit geçirirdik ,annem bize yemekler hazırlar akşama kadar birlikte olurduk , birbirimize renkli mektuplar yazar verirdik."sakın şimdi okuma tamam mı,eve gidince oku"derdik hep.
Bal rengine bulaşmış koyu kahvesi gözler?
Düşüncelere devam edemeden "sarı bandanan hala duruyo" demişti Bartuğ. Kafam da çakan şimşekler bacaklarımı sallamıştı. 8 yaşımdaydım ,10 yaşında bir erkekle günlerimi geçiriyordum herşeyden habersiz o ağacın altında bir söz vermiştik . " Asla ayrılmayacağız" liseye geçtiğimiz de kader ağlarını bize atıp ayırmıştı bizi okullarımız falan değilmek zorunda kalmıştı. Şuan 21 yaşındayım ve oda 23. Kiraz ağacının altında verdiğimiz o söz ve onu sır gibi saklayan kırmızı ağaç.
~geleceğinde bahar açmasını istiyorsan , kötü geçmişini silmek zorundasın~
... Dönüp Bartuğ'a baktım ve hala yüzüme bakıyordu "a_ama sen nasıl buldun beni"
Koltuğunda gerilip "zor oldu ,ama başardım" diye övündü.
Benim çocukluğum...kiraz ağacının altında,onun ismine dilek tutuğum adam beni yıllar sonra bulmuştu.Herşeyi daha iyi anlamak için arabadan kendimi attım ,yağmur aynı şiddetle gerçekleri yüzüme vurmak ister gibi yağıyordu ,hemen arkamdan oda indi. Bi süre düşündüm ve herşey AP açık ortadaydı , tereddüt etmeden boynuna atladım,yıllardır bu günü beklemiş gibi ellerini belime doladı ...
Çok değişmişti , çok değişmiştik.
(Evet , kavuştular ben böyle bir son kesinlikle beklemiyordum ama bu kitaba başlarken belli bir konusu olmadığı için bir heyecanda yoktu, sıkılmaya başlamıştım açıkçası sonlara doğru yaklaşıyoruz ,okuma da kalın 🍒🖤 )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRAZIN VERDİĞİ SIR
Teen FictionMerhaba öncelikle bu benim ilk deneyimim anlayış göstermeniz dileği ile🖤 Başka bir şehirde ailesiz büyümeyi öğrenen genç bir kız kendi değerlerine yüksek bir adama aşık olur ... Aşkında zamanla boğulur fakat adam kızı bir çocuk gibi görürken ileri...