Bunu 30 bölüm çikmadan önce yazmıştım. Çoğumuzun merak ettiği Ilgaz'ın annesiyle ilgili ve fikrimce IlCey tanışması. İyi okumalar🤍
Son birkaç ay inanılmaz derecede zordu. Ama maalesef şimdi bile her şey mükemmel olmaktan uzaktı. Bir gün sonra kaderi belirlenecekti o ise şimdi sadece Ilgazla akşam yemeğinden sonra masayı toparlıyordu. Bu düşünceler endişe ve üzüntüden başka bir şey getirmiyordu.
- Ne içeriz? Çay ya da kahve? - sordu Ilgaz, tabakları bulaşık makinesine yerleştirirken.
- Hmm... Kahve olur mu?
-Tamam, o zaman sen git otur, ben bize kahve yapıp yanına gelirim.
Ceylin rahatça en sevdiği yere oturdu. Bu yeşil kanepenin ona huzur verdiğini söyleyerek asla abartmıyordu. Belki kanepe uyumak için rahat değildi, ama gerçekten en güzel anılar onunla bağlantılıydı.Ilgaz kahve hazırlarken, Ceylinin televizyon standında duran çerçeve dikkatini çekti. Bu fotoğrafı uzun zaman önce incelemişti: evlenmeye karar verdikleri gün. Kalbi o kadar hızlı attığı o geceyi tekrar hatırladı, o zamanlar uzun süre uyuyamamıştı. Sonra Ilgaz'ın odasındaki o an, duyguların kabul etmesi için bir dönüm noktası gibi hissettmişti.
Nedense bu fotoğraf şimdi onun ilgisini dahada çekmeye başlamişti. Düğün. "Ilgaz kimin düğün fotoğrafını saklayabilir? Doğal olarak, bu aile üyelerinden biri - ebeveynler. Burada Metin kendine benzemiyordu - Ceylein kendi kendine düşündü. - Yanında annesi..." Oğlunu bu kadar mükemmel bir şekilde yetiştirdiği bu kadın nasıl biriydi? Onu tanımak istiyordu. Bu anda Ceylin Ilgaz'a baktı ve istemeden hayatının en zor anlarından birini hatırladı.O zaman öldürülen kızın kız kardeşi olduğunu öğrenmişti. Ve o sırada Ilgaz'ın, bir yabancıyken, annesini kaybetmenin acısını anlatmak istediğini hatırladı ancak Ceylin onu dinlemek istememişti. O zamandan beri onun hakkında hiç konuşmamiştilar. Bu sırada IIgaz iki fincan sıcak kahve ile ona katıldı. Onları sehpaya koyduktan sonra yanına oturdu.
- Ne düşünüyorsun? - konuşmadan, yüz ifadesinsen herşeyi anlıyor gibiydi.
- Yok, önemli bir şey değil - diye cevap verdi.
- Bir kez daha söylüyorum, Ceylin, her şey yoluna girecek, güven bana. Her şeyi halledeceğiz - diyen Ilgaz, kadının sorunu duruşma olduğunu düşünmüştü.
Ceylin kupayı almak için öne doğru uzandı ve dedi:
- Tamam, şimdi bunu düşünmüyordum bile.
- İyi - dedi Ilgaz kahvesini alarak. - Her şeyi halledeceğiz...- devam etti. Ceylin İç sesini susturmayı başaramadı ve aniden konuya daldı:
- Annen nasıl biriydi?
Ilgaz şaşkınlıkla ona baktı ve içmeyi bıraktı:
- Bunu neden şimdi sordun?
Ceylin konuya çok keskin bir şekilde girdiğini fark etti ve durumu düzeltmek istedi:
- Sen annenden hiç bahsetmedin ama ben onun nasıl bir kadın olduğunu merak ettim...
Ilgaz kahveyi masanın üstüne koydu, ayağa kalktı ve yatak odasına yöneldi. Ceylin onu üzdügünü sanıp burada ciddi bir şekilde korkmuştu. Ancak bir dakika sonra Ilgaz elinde küçük bir fotoğraf albümü tutarak geri dönmüştü.
- Özür dilerim, yaranın üstüne tuz dökmek istemedim, eğer istemiyorsan anlatmaya bilirsin... - mirildanmaşti Ceylin.
- Hiçbir şey yok - söyledi Ilgaz kadının çenesine hafifçe dokunarak - Sadece fotoğraflarını göstermek istedim.
Adam albümü açtı ve hemen ilk sayfasında annesini gördü. Ceylin fotoğrafı incelemek için Ilgaz'a yaklaştı. Kadın oldukça uzun boyluydu, sarı saçları omuzlarında çırpınarak ona zarif bir görünüm kazandırıyordu.
- Çok güzelmiş.
- Evet, ama onun kalbi dahada güzeldi... O bize çok şey öğretti... Ilgaza bunun hakkında konuşmak biraz zor geliyordu ancak Ceylin'ın bunu bilmesini istiyordu.
- Kime benzediğini şimdi anlıyorum... Mükkemmel bir evlat yetiştirmiş - Ilgaz'ın gözlerinin içine bakarak söyledi.
O ise utanmışcasına gülümsedi. Ceylin onun bu tavrını çok seviyordu. Birisi onu övdüğünde hemen utanırdı. Sıradaki sayfada Metin ve Ilgazın fotoğrafı vardı- muhtemelen burada 5 yaşındaydı.
- Bu sen misin? - sırıtarak sordu Ceylin.
- Evet, annem bu fotoğrafı eski evimizin önünde çekmişti
- Bence çocukluğundan beri bir savcı olacağın belliydi- neşeyle söyledi kadın, İlgaz ise bir gülümsemeyle tepki gösterdi.
- Muhtemelen bilmiyorsun ama annem avukattı.
- Şu an ciddi misin? - Ceylin bu gegerçeğe çok şaşirmişti.
- Evet, ama gerçek şu ki o evlendikten ve beni doğurduktan sonra çalışmayı bıraktı. Annem hayatını ailesine, bize adamaya karar verdi.
- Vay be!
Ardından Çınar ve sonunda Defne'nin fotoğrafları geldi. Bu görüntülerden bile, kadının sağlığının daha da kötüleştiği görülüyordu.
- Sadece senin yüzünden istifa etmediğimi söylediğimi hatırlıyor musun? - Her kelimeyle konuşması dahada zorlanıyordu. - Doğudaki görevdeyken annemin durumu kötüleşiyordu... İş yüzünden ona hiçbir şekilde gelemedim... maalesef veda bile edemedim... Morgdan çıkıp annemi bırakamadığımı söylemiştim hatırlıyor musun? Bütün bunlar yıllar boyunca içimde birikti. Bu yüzden ilk defa anneme gelmeden hiçbir şeye tükürmemekle hata yaptım. Ama bunu ikinci kez yapamazdım, sevdiğim kadını yalnız bırakamazdım...
- İlgaz... - sadece diyebildi Ceylin, gözleri dolmuştu.Sonra sevgilisinin boynuna uzandı, ona sıkıca sarıldı ve omzuna küçücük bir öpücük kondurdu. Birbirlerinden ayrıldılar, Ilgaz albümü kapattı ve masanın kenarına koydu.
- Biraz üzgün anılarımızı hatırladık. Peki ilk karşılaşmamızı hatırlıyor musunuz? - durumu değiştirmeye çalişti Ceylin.
- Bilmiyorum, belki hafızamda bazı parçalar vardır.
- Ilgaz yaa! - Ceylin onu sevimli bir şekilde azarladı.
Elbette hatırlıyordu. Her şeyi hatırlıyordu.
*flashback*
«Yazdı. Temmuz başı. Bu zamanda birçok insan tatildeydi. Ilgaz da haklı olarak tatil izni alabilirdi. Ancak hem kendisi hem de Pars görevde kalmaya karar verirken, Başsavcı Melih memnuniyetle dinlenmeye gitmişti.
Sıcak bir Cuma günüydü. Ilgaz ilk davasını sabah 10'da gerçekleşmişti, duruşmadan sonra saat 12'de Eren'le birlikte öyle arasına gitti.
- Kardeşim, nasılsın? - sordu Eren sevdikleri lokantada tanıdık yerlerine otururken
- İyi Eren, senden ne haber?
- Yeni birşey yok, her zamanki gibi ordan bura koşturuyorum. Sen tekrar mahkemeye mi geçiceksin?
- Evet, sana bahsettiğim dava.
- Kardeşim, bu davayla ilgili söylentiler her yere yayıldı. Sanık tarafın avukatı Yekta'nın oğlu Tilmen olacağı söyleniyor.
- Hayır, yardımcı olacak ama resmi olarak dava Ceylin Erguvan adında bir kızın elinde.
- Tanıyormusun?
- Hayır, sen?
- Şahsen hayır, ama kurnaz olduğunu duydum, neredeyse her davayı alıyormuş.
- Bakalım, yasaya göre savunursa o zaman alır - diyen Ilgaz, garsona elini salladı - Tamam, sana iyi şanslar, ben gidiyorum.
- Tamam ama ben öderdim...
- Bir şey olmaz - diye gülümsedi Ilgaz ve çıkışa doğru yöneldi.
Ilgaz'ın odasının yanında kalemi duruyordu:
- Bir şey mi oldu, Ozge? - diye sordu Ilgaz, yardımcının endişeli yüzünü gördükten sonra.
- Sayın Savcım, avukat Ceylin Erguvan gelmişti, şu anda duruşmaya katılacak. Israr etti ve ona davayla ilgili bazı bilgiler vermemi istedi, ben de sizin olmadığınızı söyledim. Ama hiçbir şekilde rahat bırakmadı, sonunda tartıştık - şikayet etti kadın.
- Kendine ne sanıyor? - diyerek kızdı Ilgaz. - Şimdi nerede o?
- Bilmiyorum, sinirlendi ve muhtemelen mahkeme salonuna gitti çünkü duruşma başlamak üzere.
- Tamam, Özge, bunu daha sonra halledeceriz - diyerek Ilgaz odasına girdi, cübbesini ve dosyaları alarak çikti.
Ilgaz merdivenlerden ikinci kata çıktı ve sonunda istediği salonun bulunduğu koridordan çıktı. Kapının önünde bir kadını gördü, galiba aradığı avukat oydu. Kızın üzerinde bol beyaz pantolon ve üstte ince askılı siyah açık bir üst vardı. Muhtemelen Ceylin de onu gördü çünkü hemen üzerine cübbesini giydi. Yekta Tilmen'in oğlu Engin başka bir yönden geldi, Ilgaz onun adını daha önce duymuştu.
Savcı koridordaki herkesle selamlaştı ve mahkemede yerine geçti.
Bir saat sonra.
- Yes! Ben de intikamımızı alacağımızı söylemiştim ama sen endişeleniyordun! - mahkemeden çıktığında arkadaşına gururla ve neşeyle söylüyordu Ceylin.
- Ceylin, bunun zor olduğunu biliyorsun, özellikle de bunu nasıl yaptığımızdan... - son sözleri yavaşça söyledi Engin.
- Önemli olan sonuç! - inatçı bir şekilde söyledi kadın.
Duruşmada olanları anlamaya çalışırken İlgaz da onları takip etti. Bu davayı günlerce inceledi ve mağdur tarafın kazanacağından bile emindi. Ancak, bu şartlar altında neredeyse imkansız görünse de, Ceylin yasa gereği savunmuştu. Kadın onu savunmasıyla şaşırtmıştı ama Ilgaz burada bir yanlışlık olduğundan emindi. Ancak hakim kararını vermişti ve sanık tarafı beraat ettirmiştir.Bu karar adaletlimiydi? Henüz bilmiyordu, ama Ceylinin kalemine yaptığı hakkaretlirinin hesabını soracaktı. Aniden telefon çaldı, arayan Nevaydı. Ilgaz önce Ceylin'le meseleyi çözeceğine karar vermışti ancak kız arkadaşıyla birlikte çoktan ortadan kaybolmuştu.. »
- Elbette hatırlıyorum - diye cevap verdi Ilgaz.
- O zaman benim hakkımda ne düşünmüştün? İlk fikrin neydi? - diye sordu Ceylin kocasının gözlerinin içine bakarak ve kucağına oturarak. Son zamanlarda orada oturmayı çok sevmişti.
- İyi yerleştiniz mi Ceylin hanım? Görüyorum ki alışkınsınız - Ilgaz sırıtarak konuştu ama açıkça bundan memnundu.
- Sorundan kaçma!- dedi Ceylin ve bir eliyle adamın boynunu sardı.
- Ne diyebilirim ki, senin adını önceden duymuştum, çogu davalarını kazandiğini söylemiştiler - Ceylin gülümsedi. - Tarafını nasıl savunduğuna şaşırmıştım. Ama biliyor musun, o gün sana Özge ile kavga ettiğin için hesap sormak istemiştim - sonra Ceylin utangaç bir bakış attı. - Peki sen ne düşünmüştüm?
- Hmm, kurallarına takıntılıydın, konuşmamda şaşkın yüzünü hatırlıyorum - dedi Ceylin sonra sanki birkaç saniye düşünüp devam etti. - Ayrıca sen de çok çekiciydin - gülerek söyledi.
- Ha öyle mi?
- Bu kadar sevinme, sonra daha doğrusu hemen sol kolunda bir yüzük olduğunu fark ettim.
İkiside güldü, küçük bir duraklamanın ardından İlgaz tekrar konuşmaya başladı:
- Sence yatma vaktimiz gelmedi mi?
- Kanepede mi? - şaka yaptı Ceylin.
- Hayır, yatağımızda - İlgaz oldukça ciddi bir şekilde söyledi.
- Bizim mi?
- Evet.
- Ouu hoşuma gitti - diyerek sırıttı.
Böylece Ilgaz, Ceylin'in ayağa kalkmasına bile izin vermedi ve yeni alışkanlığıyla onu kollarında yatağına taşıdı (elbette uyumak için🤫)