Eveet uzun bir aradan sonra yine karşınızdayım, ama birazcık kısa bir bölüm oldu.
Bu bizi daraltan karmaşık dramdan bir an uzaklaşalım istedim, bence çoğumuz 8 bölüm'de küçücük kıskançlıklara duymuştuk, şimdi bir kere yine böyle ortamda olalım 🥰- Yani Selim bey, olay sırasında iş yerinde olmadığınızı mı söylüyorsunuz? - Ilgaz, önünde oturan adama dikkatle bakarken sordu.
- Evet Sayın savcım, o sırada devamlı görüştüğüm bir müvekkilimin ofisindeydim, Mehmet Adalı'nın yanındaydım, - söyledi adam.
- Bunu kanıtlıyacak bir şey var mı?
- Evet, elbette, ofisin her yerinde kameralar var, kontrol edebilirsiniz – dürüstçe cevap verdi adam.
- Eğer öyleyse…
Ilgaz tam cümlesini söylecekken odanın kapısı çalındı ve savcı girme iznini vermeden once kapı açildı. Aslında çok şaşırtıcı bir durum değildi, galiba bütün adliyede böyle sabırsız sadece bir kişi vardı – Ceylin.
-Ilgaz, - diye başladı kadın, ancak odada yalnız olmadıklarını görünce durumu hemen düzeltti. – Savcım… Afedersiniz meşgul olmadığınızı sanıyordum.
- İçeri girmeden önce iznimi beklemeniz gerektiğini düşünüyorum Avukat Hanım, -söyledi Ilgaz. Aslında bu onu rahatsız etmemişti, zaten Selim'le konuşması nerdeyse bitmişti, ancak iş yerinde alttan laf sokmalar ilişkilerinin özelliklerinden biriydi.
- Evet, afedersiniz, - savcıyı şaşırtarak kabul etti kadın.
Gözünün kenarıyla Ceylin odada oturan adamın ona dikkatle baktığını fark etti. Dönüp gitmek isterken adam aniden ona seslendi:
- Ceylin?
- Pardon? - diyerek şaşırdı kadın.
- Benim – Selim Adalı. Hani hep Selo diyip seslendigin, - adam koltuğundan kalkıp ona yaklaşarak açıklamaya başladı.
İlk başta kadın adamı hatırlamaya çalışırken gözlerini sorgulayarak buruşturdu, ancak adam ona yaklaştığında onu tanıdı. Şimdi Ceylin'in karşısında üniversitedeki cılız adam değil - sarışın, güçlü yapılı, 35 yaşında bir adam vardı.
- Yaa, Selim, sensin! – şaşırarak sevindi Ceylin.
- Evet canım, - onaylayarak söyledi Selim ve kıza sarılmak için acele etti. - Seni çok özledim!
Ceylin böyle beklenmedik bir harekete biraz şaşırmıştı, ama adama sarılarak karşılık verdi. Ofiste bir sessizlik oluşmuştu, Ilgaz'ın şaşkın bakışları sadece odanın havasını geriyordu. O anda gözlerinin önünde olan her şeyi tam olarak anlamayan tek kişi oydu. Hayır, aslında neler döndüğünü anlıyordu, ama bundan hiçte mutlu değildi. Savcı bilerek öksürdü.
Selim hemen Ceylin'den ayrıldı, ancak gözle görülür bir şekilde gözünü kırparak «Sonra görüşürüz» diye kulağına fısıldadı.
- Afedersiniz sayın savcım, bir anlığına nerede olduğumu unuttum, - diye açıkladı Selim, tekrar koltuğuma oturmak için acele ederek.
- Şey....İşiniz bittiğinde içeri girsem iyi olur, - dedi Ceylin, Ilgaz'ın kendisine ve eski arkadaşına olan bakışlarından biraz gergin olduğu anlaşılıyordu.
- Avukat hanım, lütfen bir dahakine içeri girmeden önce kapıyı çalın ve iznimi bekleyin, - gergin bir şekilde söyleyen Ilgaz Ceylinin düşüncelerini tamamen haklı çikarıyordu.
Kadın başını onaylayarak salladı ve dışarı çıktı.
- Pekala, nerede kalmıştık? – sordu Ilgaz hafifçe alnını ovuşturarak. - Evet, şehir dışına çikmama belgesini imzalayın. Bu kararın süresi, suçun işlendiği sırada başka bir yerde bulunduğunuz kanıtlanana kadar geçerlidir - diye açıkladı savcı.
- Evet, elbette, - diye kabul etti Selim, imzasını belgenin sağ alt köşesine bırakarak. –Bir kez daha özür dilerim, biraz affaladım, yıllar sonra beklenmedik bir şekilde eski bir sınıf arkadaşını gördükten sonra, anlarsınız ... - dedi, sonra çıkmak için ayağa kalktı.
- Anlıyorum... - Ilgaz sessizce konuştu ve Selim ayrıldıktan sonra devam etti, - anlıyorum, ama söz konusu karım olduğunda - hayır.8-10 dakika olmuştu ama onun «topuklu fırtına» henüz odasında değildi, ki bu gerçekten onun karakterinde değildi. Sabırsız tarafını göz önüne alırsak, şimdiye kadar burada olması gerekiyordu.
Saatine bir kez daha bakıp Ilgaz koltuğundan ayağa kalktı, kapıyı açtı ve Ceylin'i koridorda Selim'le konuşurken gördü. Ve bir sebepten dolayı adam o anda karısının ellerini tutuyordu, Ceylinin ise neşeli gülüşü duyuluyordu.
***
- Yani sen ciddi misin? Evlendin??? - Selim şaşkın bir şekilde sordu, Ceylin'ın parmağındaki yüzüğü incelerken.
- Evet, çok mu şaşırdın? - memnun bir şekilde sordu kadın.
- Tabii ki! Her ayrılık sonrası bana asla evlenmeyeceğinden ve bu aile meselelerinin senin için olmadığından şikayet ettin, peki şimdi ne değişti tam olarak?
Ceylin, öğrenci yıllarında şikayetlerini hatırlayarak yüksek sesle güldü.
-Diyelim ki, tüm tuhaflıklarıma ve kaprislerime tahammül edecek birini buldum, onunla birlikte olduğum için gerçekten çok şanslıyım.
- En azından beni bu «şanslı» adamla tanıştır, - diye alay etti Selim.
Ceylin güldü ve o «şanslıyı» zaten tanıdığını eklemek istedi, ancak aniden Ilgazın ofisin kapısının önünde durduğunu fark etti. Onlara dikkatlice bakıyordu, bakışları denk gelince, adam kapıyı çarparak içeri girdi.
- Sonra her şeyi anlatacağım, ama hemen savcının yanına gitmem gerekiyor, çok önemli bir meselemiz vardı.
- Evet-evet, sonra görüşürüz, - diye bağırdı adam onun arkasından.
***