Y A Z A R D A N...
Delicesine gökten düşen su damlalarına aldırmadan, karışık hisleri ve zihnindeki bin bir düşüncesiyle yürüyordu genç kadın. Mevsimin ilkbahar olmasına rağmen İstanbul sokaklarında hava, oldukça serin ve yağışlıydı. Genç kadın hedefine doğru ilerlemeye devam ederken mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır, lafının doğruluğunu bir kez daha yaşayarak teyit ediyordu.
Yürüdü genç kadın, içindeki his karmaşasını görmezden gelmeye çalışarak yürüdü. Adımları cesaret doluydu, fakat bir o kadar da korkuyordu. İçinde savaştığı ikilemler onu hep pes etmeye zorluyordu ama bunu hiç yapmamıştı, şimdi de yapamazdı. Çünkü iki senedir verdiği savaş sonunda bir sonuca varmıştı; eskiden adımlarını doğrultacağı bir hedefi bile yoktu, ama şimdi o hedefe varmak üzereydi ve işte bu yüzden, bu iş buradan artık döndürülemezdi.
Genç kadının adımları sonunda durduğunda, gökten düşen su damlalarını bir kez daha umursamayarak başını yukarı doğru kaldırdı. Sonunda yıllardır aradığı hedefinin tam önündeydi.
KARACA HOLDİNG.
Bir şimşek çaktı, sanki bu çakan şimşek gelecekte yaşanacak kıyametlerin küçük bir habercisiydi. Yağmur daha fazla hızlandı, aradığına ulaşmanın verdiği rahatlama hissiyle gülümseyen kadının yüzü, kahverengi saçlarıyla beraber daha çok ıslandı. Genç kadın daha da gülümsedi, ela gözleri bu yüzden kısılıp düz bir çizgi halini aldı.
"Başardım," dedi kendi kendine. "Özgürlüğümüzün anahtarına sonunda ulaştım, sevgilim." diye mırıldandı.
Bir saniye daha beklemeden dönen kapıya ilerleyip kapıyı geçtikten sonra, X-ray cihazının yanında duran güvenliğe doğru ilerletti adımlarını. Güvenlik, saatin gece yarısını geçmesi sebebiyle oluşan bir merakla genç kadına doğru ilerledi. "Hanımefendi, bu saatte burada ne arıyorsunuz siz?" Genç kadın, bu soru üzerine yapay bir tebessüm kuşandı ve, "Tuna Bey'le görüşmek için gelmiştim," dedi oldukça normal görünmeye çalışarak. "Bu saatte daha müsait olduğunu bildiğim için biraz geçe kaldım, kusura bakmazsınız artık."
Güvenlik, şaşkın şaşkın karşısındaki kadına baktı birkaç saniye boyunca. Ardından bir kez yutkundu ve dudaklarını ıslattı. "Peki öyleyse," dedi boğazını temizleyerek. "Sanırım oldukça ciddi bir konu için buradasınız, aksi takdirde Tuna Bey sizinle görüşmeyi kabul etmeyecektir."
Bu sefer samimi ve sıcak bir tebessüm belirdi genç kadının dudaklarında. Burada olma sebebi aklına gelince içini yoğun bir sevgi, özlem ve huzur kapladı; buz gibi olan yüreği bile ısındı sanki o an. "Tuna Bey'e, Aydın kardeşler için burada olduğumu söyleyin lütfen," dedi genç kadın. "Ona, Aydın kardeşler hakkında anlatmam gereken önemli şeyler var. Beni dinlerse asla pişman olmayacağını da söyleyebilirsiniz."
Güvenlik, kendisine söyleneni yapmak adına genç kadına arkasını dönüp asan söre ilerlerken genç kadın, derin bir nefes verip elini, omuzlarından aşağı dökülen dalgalı kahverengi saçlarından geçirdi. İçine yine bir sıkıntı dolmaya başlıyordu fakat sevgilisinin şu sözlerini hatırlayarak sakin kalmaya çalıştı.
"Aylin'im, Ay Parça'm..." diyerek iç çekerdi sevgilisi hep. "Tuna Karaca'yı bulabilecek, bizi özgür kılabilecek tek kişi sensin sevgilim. Bizim özgürlüğümüz ve hayallerimiz, senin ne kadar öpersem öpeyim iyileştiremeyeceğimi bildiğim avuçlarında saklı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİLER
Teen Fiction"Teşekkür ederim, hepinize." dedim gözlerim bütün Serseriler'de gezinirken. "Siz benim ailemsiniz, çocukken olmayan o oyun arkadaşlarımsınız. Sizinleyken çocukluğum yeniden doğuyor gibi hissediyorum ben. İyi ki varsınız." Ardından kimsenin bir şey d...