-9-

145 8 0
                                    

Bir önceki bölüm kısa oldu özür dilerim. Şarkıyı dinleyerek okuyabilirsiniz. (Bu arada Hilal Tokat'taki köyünden nasıl Atatürk Havalimanı'na gitti merak edenler Tokat'tan taksiyle otobüs garına, ordan otobüsle İstanbul'a, ordan taksiyle Atatürk Havalimanı'na gitti.)

İlk defa yeni yıla öpüşerek girmiştim. Hatta ilk defa öpüşmüştüm. Bu sefer bir rüyada değildim. Ediz gerçektende beni öpmüştü. Geri çekildiğimde ona sarıldım.

"Sanırım bende seni seviyorum Bay Sırıtık." Dedim kulağına.

Etrafıma bakındım. Bir anda, Laçin alkışlamaya başladı. Biraz sonra herkes alkışlıyordu. Utandım. Ediz elimi tuttu. Elini sıktım ve pop bir şarkı başladığında Laçin ve Uygar yanımıza geldiler.

"Ben demiştim." Dedi Laçin.

"Sanada mutlu yıllar." Dedim. Güldü.

"Şuan yeni yıldan daha önemli bu." dedi Laçin. Ediz güldü ve bana baktı.

"Sanırım bunu tam vaktinde başardım." Dedi ve sırıttı.

"Evet Bay Sırıtık." dedim ona gülümseyerek.

"Biz sizi yanlız bırakalım o zaman." Dedi Uygar ve Laçin'le birlikte gittiler.

Kollarımı boynuna doladım.

"Mutlu Yıllar Bay Sırıtık." Dedim.

"Mutlu Yıllar." Dedi. "Bu arada, yeni yıla girerken yaptığın şeyi o yıl çok yapılır." Dedi.

"Şansını zorlama Sırıtğım." Dedim ve birlikte güldük. Gece boyunca dans ettik. O akşam fark ettim ki ben Ediz'i çok ama çok seviyordum.

***

Sabah uyandığımda çok mutluydum. Yeni yıla, yeni bir hayat ve yeni (ilk) bir sevgiliyle girmiştim. Bundan güzel şey mi var yahu?

"Günaydın Laçin!" Dedim çoktan uyanmış ve makyajını yapan Laçin'e.

"Günaydın canım!" Dedi Laçin. Üzerime fıstık yeşili bir sweatshirt, ve altıma bir kot pantolon giydim, hafif bir makyaj yaptım ve saçımı at kuyruğu biçiminde topladım. Laçin de işini bitirince kahvaltıya indik ve herzamanki yerimizie geçtik. Erkeklerin hepsi sportif giyinmişlerdi nedense.

"Günaydın Bay Sırıtık." Dedim Ediz'e.

"Günaydın." Dedi ve gülümsedi.

"Bu gün gezi varmış." Dedi Emir.

"Ne gezisi şimdi?" Dedim.

"Yürüyüşe gitcekmişiz bir ormanda adını unuttum ormanın." Dedi Kerem.

"Bilseydik farklı giyinirdik valla. Hemen gitmiyceğiz değil mi?" Dedi Laçin.

"Gideceğiz birazdan. Servis numaramız 109." Dedi Uygar.

"Allah! Kalk Hilal hemen giyinmemiz lazım!" Dedi ve beni çekiştirerek yurt odamıza götürdü. Altıma bir eşofman altı giydim ve üzerime hırkamı geçirdim. Kış olsa bile hava hırka giyilecek gibiydi. Hızlıca aşağı gidip 109 numaralı servise gittik. Laçin Uygar'ın yanına geçti. Bende Ediz'in yanına gittim.

"Selam." Dedim ve onu yanağından öptüm.

"Selam." Dedi ve gülümsedi. Bende gülümsedim. Sonra Timur sırıtarak servise geldi.

"Bunlar bizim çifte kumrular değilmi?" Dedi.

"Git işine Timur." Dedim ona öfkeli bakışlar atarak.

"Herkez yerine gidiyoruz!" Dedi şöför ve Timur homurdanarak yerine gitti.

"Çocuk çok fena derecede sinirimi bozuyor." Dedim.

"Sıkma canını. Onun gibi birine takma." Dedi Ediz.

Başımı Ediz'in omzuna koydum.

"Başladığımız yere geri döndük." Dedim.

"Haklısın." Dedi Ediz gülümseyerek. Gülümsedim. Yol boyunca konuştuk. Bir kaç saat sonra ormana geldik. Orman devasaydı. Zaten Amerika'da devasa olmayan bir şey gördüysem adım Hilal değil.

Bizimkilerle yan yana yürümeye başladık. Orman çok güzeldi. Laçin kulaklarının üzerine çiçekler koymuştu. Ediz'le el ele yürüyorduk.

"Miami'de böyle bir yer olduğuna görmesem inanmazdım." Dedim.

"Ama var." Dedi Emir. Neyse, yürüyüşün detaylarını geçiyim. Tek söyleyebileceğim, bu günün harika bir gün olduğu.

Amerika Yolcusu #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin