Bölüm 5. -Yakın Tarih.

79 2 0
                                    

"Türkiye'ye ilk geldiğimde bir amacım yoktu, dilini bile bilmediğim bu toplumda hayatta kalmaya çalışacaktım. Dilinizin zor olduğunu biliyordum zaten. Oturma izni alınacaktı falan bir ton meseleydi. Neyse ki onunla tanıştım.." Dedi, bir sigara daha yaktı ve devam etti "Ankara'da bildiğim -öğretilen- tek yer Kızılay'dı o zamanlar. Taksinin bıraktığı rastgele bir yerde bulduğum bi metro istasyonuna girdim, yabancı uyruklu olduğum belli olduğu için güvenlikler yardım etti köşede beklemeye başladım. Kızılay denilen yerde büyük bir kalabalığın birbirini ezercesine kendini sağa sola attığına şahit oldum. Sonra onu gördüm. Uzun düz sarı saçları, benimkine yakın bir ten rengi ve kırmızı fuları ile ilerdeki metro kapısından çıkmıştı. Ilk defa böyle duygularla karşı karşıyaydım. Gidip konuşmak, en azından hakkında 1-2 şey öğrenmek istedim. "Excuse me" diye başladım söze. Gayet akıcı bir İngilizce'si vardı. O kırmızı dudakların arasından dökülen her kelime bana ferman olacaktı. Aşk hikayemi sevmediniz sanırım? Haha, özet geçmeliyim tamam. Orada öylece lafladık bir süre, ben yer yol bilmeyen bir turist, o ise yardımsever bir hanımefendi. Kendisinden yardım istedim, o an çekip gidebilirdi. Seve seve yardım edeceğini söylemesi o kadar mutlu etmişti ki beni... Metro durağına yakın sayılabilecek bir yerde bir otele yerleştirdi beni, aç olduğumu söyleyince çıkıp güzel bir restoranda yemek yedik, yemek esnasında bildiği Türkçe öğreten bir yer olup olmadığını sordum. Eğer kabul edersem kendisinin öğretebileceğini söyledi. Çok daha iyi olacağını, derse odaklanmak için daha iyi bir yol olamayacağını söyledim. Aramızda mükemmel bir iletişim vardı. Açıkçası bundan hayli korkuyordum. Hakkında neredeyse hiç bilgim olmayan bu ülkede aşık olmak mı? Alınacak başka bir risk kalır mıydı? Gözlerinde kendi yokluğumu göremediğim bir kadına ne verebilirdim ki ? Korktuğum sevmek değil, sevdiğime istediğini verememekti. Gül isterdi , gezmek isterdi , bu para beni en fazla 2 ay götürürdü. Çalışacak bir şeyler bulmam lazımdı, Türkçe'yi öğrenmem 6 ay alsa kalan 4 ay ne yapacaktım? Nitekim düşündüğüm gibi de oldu, 2 ay gayet güzel geçti, basit cümleler kuracak duruma gelmiştim, genelde ikindi vakti çalıştırıyordu beni neden olduğunu sorduğumda İngilizce öğretmeni olduğunu söyledi. İngilizce öğretmeninden Türkçe dersi alacak kadar saçma bir hayatım vardı yani. O kalan 4 ayı anlatmaya gerek yok, özet geçeyim. Bana baktı. Evet , tüm ihtiyaçlarımı karşıladı, evinde kalmama izin verdi. Daha da yaklaştık birbirimize. En sonunda Türkçe'yi konuşabilecek, çoğunu anlayabilecek duruma gelmiştim."
-"Ee sonra ne oldu da bu güzel düzen yok oldu ?" Dedi güven. Havanın aydınlanmaya yüz tuttuğu bir vakitti.

"Altı ayın sonunda artık iş bulmam gerektiğini söyledim. Kabul etti o da doğal olarak. Okula gitmemek için sevk aldı girdi koluma beraber bakalım dedi. Beraber Turizm firmalarını gezdik, güzel de bir iş bulduk. Sonra yemek yemeği teklif etti, açtım ben de kabul ettin tabi. Yemeğimiz bittikten sonra evin anahtarını bana vererek lavaboya gideceğini söyledi , bir daha da görmedim onu."

Sedat atıldı;

-Hayatın da kendin gibi şaşırtıcı, aramadın mı hiç ?
+Aramak ne kelime tüm Ankara'yı gezdiğime yemin ederim ki bulamadım.
-Okulu ?
+Öyle bir hocanın hiç kadrolarında bulunmadığını söyledi. 2 Senem onu aramakla ve çalışmakla geçti. Fırsat buldukça her yere baktım, pezevenklerin kaçırdığını düşünüp genelevlere bile baktım.
-Mantıklı bir açıklaması olan ? Ee peki o kaza ?
+Ondan bir iz buldum. Bir adamın arabasına bindiğini gördüm, ben takip ettikçe onlar kaçtı. Yakalamak için hızlanınca Kontrolü kaybettim.
-Araba çalıntı mıydı ?
+Biriktirdiğim paralarla arabamı, krediyle de yeni bir ev aldım.
-Kazadan sonra yanına bir kağıt bırakılmış notta " Hayatını kolaylaştırmamızı zorlaştırma -St."

Başını ellerinin arasına aldı Felix, gözlerinde nemli bir hüzün sesinde bir çatallaşma vardı

"Stimgrath... Anlamam gerekirdi..."

Zamanda KayboluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin