Okula doğru yürürken aniden çok kaslı bir duvaraarptım. Hey bi dakika kaslı duvar nedir ya :D
Kafamı kaldırdığımda ohaa taş çok yakışıklı allahım bu nedir yaaa
"heeey dikkat et biraz" diye bağırdı yürüyen taş ona bön bön baktığımı fark edince hemen kendimi toparladım ve cevap verdim " şey... ben..ö-özür dilerim " kendimden nefret ediyorum kesin yanlış anlıyıcak.
-hadi itiraf et
-neyi
-bana bilerek çarptığını. Dedi ukala sırıtışıyla
-sen ne diyosun ya kendini beğenmiş ego yığını seni
Dedim ve hemen ordan uzaklaştım. Nasıl böyle bir şey düşünebilir o sinirden kolumu tırnakladığımı fark edince iş işten geçmişti.
Kolum kanıyordu. Allahkahretsin bi bu eksikti zaten. Çantamı karıştırıp içinden bir mendil çıkardım ve kanayan kolumu silmeye başladım.
Okula gelmek üzereydim kiii! Birden gözlerim kapandı ve ardından o klasik soru
"Bil bakalım ben kimim""Hadi ama özgür hiç havamda deilim"
"Kim üzmüş bakalım benim prensesimi" dedi. En azından yüzümü biraz da olsa gülümsetmişti.
Ceren hemen ordan atladı "sen İyiki misin bebeğim" dedi bende onlara sonra anlatmak üzere söz verdikten sonra sınıfa girdik sırama oturduğumda ağzım bir karış açıldı.
Ne yani yürüyen taşta mı bizim okula gelmiş hatta bizim sınıfa mı düşmüştü ne düşüneceğimi bilemiyordum ama istemsizce yüzümde bir tebessüm oluştu.
Sırasına geçerken bana göz kırptı hemen önüme döndüm ceren sana bahsettiğim çocuk bizim sınıftaymış derken gözüyle yürüyen taşı işaret ediyordu off anlaşılan bu sene çok farklı olacak :)