Selam. Bol bilgili ve değişik bir bölümle karşınızdayım. Güzel bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Medyadaki şarkıyı mutlaka dinleyin.
instagram: nasuende
Uyandım. Öğlen uykusuna yattığım için ağzımda oluşan iğrenç tat ve baş ağrısıyla boğuşarak mutfağa indim. Hafta sonundaydık. Bir haftayı zar zor bitirmiştik. O kadar yorgundum ki sanki üstümden kamyonlar geçmişti. Cem'in tabiriyle tepemde sanki inekler tepişmişti...
Aşağı indiğimde arkadaşlarımın benden farklı olmadığını gördüm. Karşılıklı iki koltukta yatan Cem ve Ege'ye baktım. Cem yorgunluktan ağzı açık uyuyordu. Gülmeden edemedim ve cebimdeki telefonu sessize alarak fotoğrafını çektim. İlerde şantaj yapmak için kullanmayı düşünüyordum. Sessizce gülerek mutfağa girdim ve kendim filtre kahve koyup içtim. Civcivli kupamı bulamadığımdan her hangi bir kupaya koymak zorunda kaldım. Mutfak sandalyelerinden birisini çekerek oturdum ve kahveyi yudumladım. Pars o gün bana sarılmış ve gitmişti. Bir daha asla sesi soluğu çıkmamıştı. Dengesiz herif diye söylendim, bir daha yüz vermeyecektim. Olan biteni kızlara anlattığımda ban bir güzel ayar vermişlerdi. Sevdiğimi belli etmemeliydim, yoksa üzülebilirdim. Ah dünya hassas kalpliler için bir cehennem...
Kahvemi içerken telefondan sosyal medya hesaplarımı kontrol ettim. İnstagram'da çok aktif değildim, o kısmı es geçerek gelen mailleri ve mesajları kontrol ettim. Bugün evde pizza gecesi yapmaya karar verdiğimiz için yemek yapma derdimiz yoktu. Zaten dün Başak'ın yaptığı patlıcan yemeğinden sonra midemiz iyice bulanmıştı. Benim patlıcanla aram iyi olmadığı için yememiştim, aç olanlar ise yediklerine pişman olmuşlardı. Bu kısımları gülerek andım ve kahvemi bitirip, bardağı yıkayarak bulaşıklığa kaldırdım ve geri odama çıktım.
Cumartesi pizza gecesi ve izlenen Marvel filmleri serisi ile biterken pazar günü yine evdeydik, lakin bugün hepimize pazartesi stresi çökmüş olmalı ki odamızdan çıkmamıştık. Bende odamda pazartesi günü seminer salonunda sunacağım dilin tarihçesi, İngilizce neden evrensel dil ve sümerler hakkında hazırladığım slaytı gözden geçiyordum. Tüm ezberlerimi tamamladıktan sonra yatağa girerek uyudum ve upuzun bir güne uyandım.
Uyanır uyanmaz dün gece yatmadan önce hazırladığım giysileri ütüledim ve kendimi hemen duşa attım. Duştan çıkar çıkmaz saçlarımı kurutup fön çektim. Daha sonra beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolonu giyip yüzüme hafif renk gelmesi için makyaj yapıp evrak çantamı alarak mutfağa indim. Kahvaltı hazırlama sırası Cem'de idi. Mutfağa girdiğimde evimizin alt sokağında ki fırına gitmiş herkese simit almıştı. Ve şimdi yumurtaları hazırlıyordu. Cem'in bu tavırları gülmeme yetmişti. Cem beyaz tenli siyah saçlı hafif göbekli birisiydi, göbeğin yakıştığı nadir insanlardandı. "Günaydın." diyerek tezgahtaki domatesleri yıkayıp doğramaya başladım. Cem "Günaydın kuşum." dedi ve çılbır yaptığı tencereyi kapattı.
Cem hafifçe esneyerek beni güldürdü. "Ben bu hamaratlıkla evde kalmam."
Gülerek karşılık verdim. "Seni alan yaşadı." Ocakta ki tavanın içindeki omleti döndürürken omzundan dönerek güldü. "Tabi ki de. Ben karıcığımı prensesler gibi yaşatırım."
Dudağımı büzdüm. "Ya. Minnoş şey seni..."
Genişçe gülümsedi, yeni tıraş olmuş pürüzsüz cildi parıldıyordu. "Kahveleri doldur, domatesleri kestikten sonra."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
General Fictionİntikam adamın tüm bedenini sarmıştı, gecenin izleri tüm tenindeyken yatakta uyuyan kadına sertçe baktı. Kadının çıplak tenine düşen sarımsı saçlara dokunmak için eli titredi adamın ama yapmadı! Kalkıp giyindi ve uyuyan bedene son kez bakıp notu kom...