Satır arası yorum lütfenn ❤
**
Yaklaşık 20 dakikadır elindeki su bardağıyla karnesini aldığı gün babası tarafından azarlanan çocuklar gibi halı desenlerini izliyordu. Ne olduğunu sorup çok meraklıymışım gibi gözükmek istemesem de artık bu durum canımı sıkmaya başlamıştı.
"Konuşacak mısın artık?" diye sordum kaşlarım çatık bir şekilde. Dilini yutmuştu sanki şerefsiz.
Elindeki bardağı yavaş bir şekilde yere bırakarak gözlerini gözlerime dikti. Çekiniyor gibiydi.
"Özür dilerim." dedi ve ardından hemen gözlerini yeniden yere indirdi. Dudaklarımdan alaycı bir gülüş dökülmesini engelleyemedim.
"Dalga mı geçiyorsun? Bir sıcak bir soğuk yaparak ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama özürüne ihtiyacım yok. Sana ihtiyacım hiç yok. Şimdi lütfen gider misin?" Elimle kapıyı gösterdiğimde kalkıp önümde diz çöker gibi oturdu.
"Bak gerçekten özür dilerim. Sadece şu aralar Yusuf yüzünden çok tedirgin hâldeyim. Ne dediğimin farkında bile olmuyorum. Seni üzdüysem-" hemen elimi kaldırarak susmasını sağlamıştım.
"Sen beni üzemezsin Meriç. Sen o kadar değerli değilsin." Ona söylediği şeylerin kalbimi acıttığını belli edemezdim.
Gülümsedi. "Biliyorum." dedi ve ardından kalkıp yeniden eski yerine oturdu. "Yusufa bir şeyler oldu senden sonra." dedi. Kafasında bir şeyleri tartıyor gibiydi.
"Çok bencilleşti. Sürekli beni tehdit ediyor. Biliyor musun bu sabah onu bir çocukla öpüşürken yakaladım. Kızamadım bile, eline aldığı gibi bir jileti dayadı koluna. Yapmaz diye düşündüm ama artık kendine bile acımıyor. Koluna çizik attı."
Şok olmuş bir şekilde onu dinliyordum. "Anlamıyorum...Neden böyle davranıyor ki?" diye sordum fısıltı gibi çıkan sesimle.
"Sanırım senden hoşlandığımı düşünüyor." Söylediği şeyle kaşlarım havalandı.
"Neden böyle düşünsün ki?" diye sorduğumda kafasını geriye atarak gözlerini kapadı. Gözlerim adem elmasına daha sonra yeniden yüzüne kaydı.
"Çünkü ben şimdiye kadar kimse için eve gitmemezlik yapmadım, annemin aramalarına bile cevap vermeyecek kadar kimseye odaklanmadım." Ses tonu kendimi garip hissetmemi sağlamıştı.
"Anladım," dedim sadece. Nedense sorgulamak istemiyordum. 'Herhâlde tek bana acıdı' diye geçirdim içimden.
Benim sorgulamama isteğime rağmen konuşmayı devam ettirdi inatla. "Biliyor musun, beni hastanede öptüğün günden beri ben de böyle düşünüyorum." dedi gözleri hâlâ kapalıyken.
"Çünkü aklımdaki hep sensin. Sadece bir çekimdir, öyle önemli bir şey değildir. Ama sürekli aklımda olmanı ve seni sürekli görme isteğimi inkar edemem."
Kalbim hızlanırken bunun aksi bir şekilde kaşlarım çatıldı ve ayağa kalktım. "Dalga mı geçiyorsun?" diye hafifçe sesimi yükselttiğimde o da ayağa kalktı.
"Hayır, hayır gerçekten dalga geçmiyorum." Yakınlaşmak istediğinde hemen kendimi geri çektim ve kapıyı işaret ettim. "Dışarı çık." dedim sakin bir şekilde.
Ağzını açıp bir şey söylemek istiyordu ki bu kez kendime engel olamadan bağırmıştım. "Dışarı çık!"
"Peki, peki." dedi ve kanepenin üzerinden telefonunu alıp tek bir kelime daha etmeden gitti. Kapının kapanma sesi geldiğinde kendimi yere bıraktım.
Neden böyle bir tepki verdiğimi bile bilmiyordum. Ama söyledikleri iyi hissettirmemişti, aksine çok berbat hissediyordum. Kafamı kanepeye yaslarken gözlerimi kapattım.
Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Ama sabaha kadar uyuyamayıp kendimi düşüncelerimle boğacağım epey malumdu.