Not: Anime'den aktarılmış, Mikasa, Armin ve Eren'in bulunduğu masa sahnesinde geçiyor olaylar.
Yorumsuz bölümü geçmeyin lütfen, okumak istiyorum.
•
Küçük sarışın kızın elini yavaşça bıraktım, restoranda yankılanıyordu ağlayışları, bağırışları. Sasha'nın kimi öldürdüğünü öğrendiğindendi bunlar. Az da olsa sayemde biraz sakinleşebilmişti.
"Geçecek." Diyebildim sadece. Sustum. Ağzımı bir daha açmadım, çocuklara moral vermekte pek iyi değildim fakat bu kız sadece narince saçlarını okşamamla sakinleşmişti.
Onu Braus ailesine teslim edip odadan çıktım. Gözlerim Mikasa ve Armin'i arıyordu. En son Gabi ile benden önce çıktıklarını hatırlamıştım.
Uzun koridorda sessizce adımlarımı ilerletiyordum, yan odadan tanıdık bir ses işittiğimde anında durdurdum kendimi. Bu hiç şüphesiz Eren'di.
Birden anılarımız canlanmıştı onunla, yüzümde fark etmediğim tebessümü söndürerek olduğum yerde kaldım bir süre hareketsizce. Onunla karşılaşmaya kesinlikle hazırlıklı değildim. Hücresinden kaçma haberini aldığımdaysa şaşırmamıştım, sadece onu tekrar görebileceğim için sevinmiştim fakat hazırlıklı değildim asla.
Diğerlerinin seslerini duyduğuma göre de Armin ve Mikasa da oradaydı. Girip girmemekte tereddüt ediyordum sadece.
Alt dudağımı dişlerimin arasına alarak kemirmeye başladım.
"Neden tek başına Marley'e saldırma kararı aldın?" Diyerek sordu Armin. Savaş başladığında ben de oradaydım, onun için savaşıyordum birkaç küçük yıl önce bağları kopartmamıza rağmen. "Gerçekten Zeke ve Yelena'nın tatlı diline mi kandın?"
Ve sessizlik.
"Ben özgürüm. Ne yaparsam yapayım, ne seçersem seçeyim özgür irademle yapıyorum."
Özgür iradesiyle seçmişti aramızdaki bağı kopartmamızı. Bu da şaşırtmamıştı beni. Fakat, artık beklemek istemiyordum burada. Yeri geldiğinde o odaya girecektim.
"Rey ile ayrılman, Yelena ile gizlice buluştuktan sonra yaptıkların da mı özgür iraden söz konusuydu?"
"Öyle." Diye sitem etti Eren.
Derin bir nefes alarak yavaşça odaya girdim, bir anda bu cesareti toplamam beni de şaşırtmıştı.
"Hayır, seni parmaklarında oynatıyorlar. Düşman ülkesinden bile olsalar masum insanları ve çocukları bu işe karıştıracak biri değilsi-" sözü kesilmişti Mikasa'nın, sebebi ise odaya girer girmez Eren'in boş bakışlarının bana dönmesiydi.
"Eren, şu hâline bak. Ne hâle geldin."
"Ve bizi de her şeyden çok önemserdin." Devam ettirdi beni Mikasa hiç istifini bozmadan. Bu sefer bakışlarımı çevirecek olan ben olamazdım, elimde sıktığım yumruklara rağmen. Gözlerimden bir damla yaş bile dökemezdim.
Ayakta aval aval dikilmek yerine Armin'in yanındaki sandalyeye yaklaşıp kendime çektim ve ağırlığımı verdim. "Ben seni manipüle edecek kadar güçlü olamam, özgürlüğünü elinden alacak kadar da güçlü olamam, beni tekrar sevmeni sağlayacak kadar da ilgilenemem. Bana yaptıklarının hepsini bir ders edinerek hareket ediyorum... Eren, benden çalmış olduğunu geri istiyorum." Rahat ve nazik bir tonla karşıladım kendimi. Sadece beni dinliyordu, gözü bendeydi. Devam etmemi istiyor gibi bekliyordu öylece.
"Sende bize ait geçmiş güzel yıllarımız var, lütfen...geri getir onları." Sonlara doğru titremişti sesim, zayıftım.
Cevap alamamıştım söylediklerime, tepkisiz yaklaşıyordu bana. Kendi özel konularının üzerinden geçerek devam etti. Bir daha ağzımı aralayamamayı diledim sadece.
Hafif gözleri dolan Eren'i hiçbir göz kestirememişti.
"Liberio'dayken Zeke ile konuştum. Kardeş kardeşe. Zeke, devler hususunda Marleyliler'den daha çok bilgiye sahip. Armin, hâlâ Annie'ye gidip geliyorsun, değil mi? Bunu gerçekten kendi iradenle mi yapıyorsun?"
Yanımdaki Armin kekeleyerek araladı ağzını, cümle dökememişti. "N-Ne-"
"Hatıralar insan şeklini alabiliyorsa, senin de bir kısmın Bertholt'a dönüşmüş demektir. Düşman ulusun askerine aşık olan düşman ulusun askeri olarak. Armin, Bertolt aklını ele geçirmiş. Düşman tarafından kontrol edilen sensin."
Armin'in gözleri irileşmişti, tek kelime edemez hâle gelmişti.
"Eren, sen-"
"Mikasa, senin de ondan farkın yok! Ackerman ailesi, Eldia kralını korusun diye tasarlanıp oluşturuldu. O gün ölüm kalım meselesi yaşandığı anda emrimi dinledin."
Hareketsizce göz ucuyla bana baktı Eren, hiç bekletmeden tekrar araladı dudaklarını. "Ve sana gelirse, sadece yüzüne bakmak bile beni tiksindiriyor. Söylenilen emirlere kolaylıkla itaat eden bir köleden fazlası değilsiniz."
Tırnaklarımı kanatırcasına avucumun içine bastırdım, gözümden akan yaşlara artık engel olamıyordum. Serbest bıraktım. Yanaklarımdan süzülmelerine izin verdim.
"Kes şunu, Eren!"
"Bu dünyada en çok neyden nefret ediyorum, biliyor musun? Özgür olmayanlardan. Koyundan farksızlar."
"Eren!" Armin'i duymazlıktan gelerek devam ediyordu, her bir zerremi parçalıyordu.
"Bunun sebebini sonunda anladım. Hiçbir itirazda bulunmadan sadece emirlere riayet eden kölelere bakmaya katlanamıyordum. Bu güne kadar da o suratına asla katlanamadım, Rey."
Etrafımı göremez, duyamaz hâle gelmiştim fakat birden masanın üzerinde hissettiğim ağırlık ile yaşlı gözlerimi çevirdim. Armin, Eren'e bir yumruk atmış sandalyeden düşmesini sağlamıştı. Elim kolum bağlı, Armin'i duvara savurup yumruklamasına hiçbir şey yapamıyordum.
Söyledikleri etki bırakmıştı bende. Bu yaralar sarılamazdı. Dokunulursa daha da yara yapardı.
Yerde baygın düşen Armin'e yaklaştı Mikasa. Sadece olanları ve Eren'i seyredebiliyordum.
"Zeke'nin yerini öterseniz aramızda savaşmaya gerek kalmaz. O yüzden usluca benimle gelin. Götürün onları." Arkasını dönerek gözlerini benimle buluşturdu. Fakat es geçerek Gabi'ye çekti. "Sasha'yı öldüren veledi de.
Rey benimle geliyor."
"Emredersiniz!"
•
Kısa kestim çünkü çok beğenilirse part 2 yazacağım. Ve oneshot'larda kalemimi çok iyi yazmaya özen gösteremiyorum, üzgünüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Attack On Titan | Reactions, Oneshots & Textings
ContoBu hikâyeyi eğlence amaçlı olarak yazıyorum. Karakterlerin kişiliğini de kafama göre yazmayacağım, onları olabildiğince yansıtacağım. Bu kitabın içinde tepkiler, oyunlar, textingler ve oneshotlar da bulunur.