4.Bölüm - Ölümlü

223 15 0
                                    

Güven ertesi sabah uyandığında aklından gitmemişti dün öğrendiği o birkaç şey. Kolay kolay unutulacak şeyler değildi. Güven hiç aklına getirmemişti durumunun bu kadar vahim olabileceğini. Nedense öyle bir düşüncesi vardı ki, onu hiçbir şey yıldıramazdı.

Herkes de az da olsa ölüm korkusu vardır, hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşasak da kimse sonsuza kadar yaşamaz. Öğrendikleri ile beraber Güven'in içindeki bu az olan ölüm korkusu gün yüzüne çıkmıştı, ölümlü olduğu gerçeği sanki bilmiyormuş gibi dank etmişti kafasına. Hicran ilk kez girmişti aklına, Gülnihal'den gitme düşüncesi... Korkmuştu bu düşünceyle, hem de büyük kara dipsiz bir kuyunun içinde yapayalnız kalmışcasına korkmuştu. Biraz da öfke vardı, babası olacak o it herife karşı olan öfkesi ne yazık ki korkusuna galip gelecek kadar büyük değildi.


"Ne yapabilirim, ne yapabilirm, ne yapabilirim..."


Sayıklamaya başlamıştı. Hem içinden hem dışından bu iki kelime söylenmeye devam ediyordu. Ne yapabilirdi ki? Bilmiyordu.

Kapı açıldı, gelen Gülnihal'di. Güven'in kendinden geçmiş halini görmüş telaşla yanına gitmişti.


"İyi misin canım?"


Güven şefkat damlayan bu sözleri duyması ile irkilerek Gülnihal'e çevirmişti başını. Gülnihal'in gözlerindeki endişe harelerini görmesiyle durumunu anlamış ve aceleyle kendine çeki düzen vermişti, duygularına, düşüncelerine. Gülümsedi.


"İyiyim bir tanem dalmışım sadece."


Rahat olduğunu düşündüğü ses tonuyla bunları sarf ederken ona bir şey belli etmemek adına verdiği çaba nedeniyle içten içe ecel terleri döküyordu. Bir yandan da Gülnihal'e bu konu hakkında bir şeyler sormak istiyordu ama nasıl soracağını bilmiyordu. Onun bu düşünceli halini görmüştü Gülnihal.


"Bir şey mi diyeceksin?"


Güven bunu bir fırsat olarak görmüştü. Sormalıyım ama nasıl, diye düşünüyordu. Hastalık hakkında ne zaman konuşsalar ortamın gerildiğinin o da farkındaydı. Hastalık kelimesi yasaklı bir kelimeydi, ağza alınmaması gereken.


"Bir şey yok. Biraz bahçede dolaşalım mı, vaktin var mı?" .


Sabahın erken saatleriydi, Gülnihal'in yapması gereken bir işi yoktu.


"Olur, canım. Temiz hava almış olursun."



***


Bahçe de esen ılık rüzgar ve belli belirsiz kendini göstermekte olan güneş, insan da hiç de içeri girme isteği uyandırmıyordu. Gülnihal, Güven'in koluna girmiş gülümseyerek bu havanın tadını çıkarıyordu. Güven ise düşünceli olmasının yanında oldukça üşüyor ve anlayamadığı bir nedenden dolayı yürümekte zorlanıyordu, ama düşüncelerine o kadar dalmıştı ki bu durumu ayağının takıldığı taşla az kalsın düşecekken öğrenmişti. Gülnihal kolunda olduğu için düşmesini engellemişti.


"İyi misin aşkım?"


"Önemli bir şey yok, dikkatsizliğimden."

Bir Hicran Bir VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin