2. Bölüm - Hastalık

224 16 0
                                    

Gülnihal ne yapacağını bilemiyordu. Güven'e bunu nasıl söyleyebilirdi ki. Atlatabilirlerdi. Bunu yapabilirlerdi. Gülnihal bu sayede durdurmuştu gözyaşlarını. Zorlada olsa Ceren'i inka edebilmişti onu yalnız bırakması için. Ceren de haklıydı ama arkadaşının dert denizinde boğulmasını izleyemezdi iyi bir dost.


Gülnihal, arabası ile Güven'in çalıştığı yere gelmişti. Güven, bir yazılım şirketinde mühendis olarak çalışıyordu. Güven, subay olmak istiyordu aslında ama Gülnihal'i bırakıpta gurbete gidememişti. Gülnihal'e olan sevgisi galip gelmişti çok istediği subaylığın yanında.


Gülnihal arabasını park edip şirketin önüne geldi. O arada da yüzündeki ağlamaklı halini birkaç makyaj hilesiyle halletmişti. Pek anlamazdı makyajdan ama kapmıştı işte bir şeyler Ceren'den. Üstünü düzelterek binadan içeri girdi. Girişte-danışmada-duran sevimli bayana gülümseyerek asansöre doğru yürüdü. Her ne kadar rahat görünüyor olsa da dışarıdan aslında oldukça tedirgin ve bir o kadar da kederin içinde boğuluyordu ruhu.


Gelen asansöre bindi ve yüzündeki mutluymuş gibi görünen ifadesini hüzne buladı. Sıkıydı gülümserken yüzü, ne var ki şimdi gevşemişti, çökmüştü aşağı doğru. Aynadaki yansımasını gördü, gülümsedi. Bu mutluluktan uzak içi boş bir gülümsemeydi.


Asansörün geldiğine dair çıkan sesi ile mutluluk maskesini takınarak çıktı dışarıya. Uzun koridora baktı. Daha bir uzamıştı sanki koridor. Yürümeye başladı. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelmişti bu kısacık yol. Birkaç adım sonra sağındaki kapıyı açtı. Kapının kulpunda duran elinin titrediğini fark etti. İçeri geçerken kapının kulpunu bırakmak zorunda olduğundan fark etmişti bu durumu. Elini çekerken diğer elinin içine aldı ve sıktı. 'Dur' diyordu, şimdi sırası değil.

İçerdeki sekreter Güven'e haber verdikten sonra sekreterin açtığı kapıdan içeri girdi. Güven gülerek karşılamıştı onu. Ayağa kalkarak yanına geldi ve sarıldı.


"Hoşgeldin, müstakbel karıcığım." demişti şen şakrak neşe saçan sesiyle.


Bu şen hali kısa sürmüştü. Birbirlerinden ayrıldıktan sonra yüzü değişmişti.


"Niye titriyorsun, Gülnihal?" diye sormuştu.


Gülnihal maskesini yavaş yavaş indiriyordu. Dili damağı kurumuştu, yine.


"Üşüdün mü birtanem sen?" diye sormuştu, Gülnihal'e cevap hakkı tanımadan.


Sanki biliyordu da kaçıyordu bundan. Gülnihal konuşamıyormuş gibiydi, lal olmuştu dili. Başını salladı sadece. Nedense söyleyemiyordu. Güven büyük kahverengi sandalyesinin sırtına asmış olduğu ceketi aldı ve Gülnihal'e giydirdi. Gülnihal öylece duruyordu. Güven bunu fark edemiyordu. Çünkü bugün onun en mutlu günüydü. Yıllardır deli gibi sevdiği kadın onu seviyordu zaten ve bugün de evlenme kararı almışlardı. Artık hep birlikte olacaklardı. Bundan daha mesud olabilir miydi bir insan?


"Akşam yemeğe gidelim. Kutlamış oluruz." derken her harften ayrı bir saadet, ayrı bir aşk akıyordu.


Gülnihal gözlerini kırpmaksızın aynı şekilde bakmaya devam ediyordu. Düşündü. Başını salladı. Ne kadar ertelerse o kadar gerçekliğini yitirecekmiş gibi geliyordu bu durum.

Bir Hicran Bir VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin