💣7.Bölüm💣

123 18 22
                                    

Keyifli okumalar 🥂🥂

"Hm.. Açıkcası..ona ne kadar güvenebiliriz bilmiyorum. Sonuçta o bir hırsız."

San başını hafifçe sağa yatırarak karşısındaki kıza baktı. Ona güvenebilir miydi?

"Ve sizler yasalara son derece uyan örnek vatandaşlarsınız?"

WooYoung, alaylı söylem karşısında sessiz kalamadı ve YunHo gelecek olan büyük gerilimi fark ederek yutkundu.

"Hey, senden bir farkımız var. Sen değerli olduğu için çalarsın ve biz ihtiyacımız olduğu için."

"Benim de ihtiyacım var? Para da bir ihtiyaçtır. Ayrıca Korsan Kral'ın hazinesi değerli bir şey olduğu için onu elde edersen para elde etmiş oluyorsun seni zeki."

"Zekice çıkarımlar yapmayı bırak ve o kolyeyi nereden çaldığını söyle kaltak!"

Luna belki de ilk defa cevapsız kaldı. Karşısındaki siyah saçlı aşırı gergin çocuk farkında olmadan nokta atışı yapmış ve onu cevapsız bırakmıştı.

"Bu kadar yeter WooYoung. O artık takımın bir parçası, sen istesen de istemesen de."

YunHo gergin ortamı son sözleri söyleyerek bitirmeye çalıştı ancak WooYoung buna pek fırsat tanımıyordu.

"Takımın bir parçası mı? Bana şaka yaptığını söyle! Onu neden takıma almamız gerekiyor!?"

"Saçmalamayı kes artık. Bu kararı sen vermiyorsun!" YunHo. Yavaş yavaş gerilmeye başlamıştı. Bunu istemiyordu ama Wooyoung onu buna zorluyordu.

"Evet, sen de vermiyorsun! Her kararı HongJoong veriyor ve biz sadece uyguluyoruz, bir piyon gibi."

Herkes biliyordu ki bu WooYoung'un gerçek düşünceleri değildi. O sadece öfkeliydi. Yolundan başından beri sekiz kişilerdi ve bir dokuzuncu kişinin onlara yolun ortasında katılıp bütün emeklerine çökmesini istemiyordu. Güvenilmez birinin.

"Şikayetçiysen kapı orada WooYoung. Seni burada zorla tutmuyor. Ama ortak amacımıza ancak bu şekilde ulaşabiliriz, onun yardımıyla."

YeoSang ve WooYoung her şeyden önce birlikteydiler. Belki de hayat onlara darbeyi aynı anda vurmuştu. Bu nedenle WooYoung bir an duraksadı. YeoSang da mı böyle düşünüyordu?

Gözleri bir anlığına YeoSang ile kesişti. Hiçbir şey söylemedi. Sadece onun bunu söylediğine, o kız için karşısına dikildiğine inanamıyordu. İçten içe kırılmıştı.

Odayı terk etmeden önce son kez kaosun kaynağına baktı. Başından beri biliyordu. Nasıl gemide bir kadın uğursuzluksa burada da öyleydi.

San, arkadaşının fevri tavrıyla istemeyeceği ve sonrasında pişman olacağı şeyler yapabileceğini bildiği için onu takip etti. Belki onunla aynı düşünceleri bu kadar derinlemesine paylaşmıyordu ancak bir yerlerde aynı sonuca çıkıyordu.

Luna gelebileceği en yanlış zamanda buradaydı.

"Luna, WooYoung sadece fazla fevri. Lütfen söylediklerine aldırış etme."

YeoSang derin bir nefes aldı ve dalgın görünen kızı teselli etmeye çalıştı. Ona göre WooYoung aşırıya kaçmıştı.

"Hayır, o bir yerlerde haklı."

Kız önünde duran adama baktı. Sanırım WooYoung yerinde olsaydı aynı düşünceleri paylaşıyor olurdu.

"Haklı olması bu kadar ileri gidebileceği anlamına gelmiyor. O artık çocuk değil, buna uygun davranmalı."

YunHo, binayı terk etmekte olan arkadaşına pencereden bakarken söyledi. Onun peşinden giden San'a içinden teşekkürlerini iletti.

×××××××××××××××××

HongJoong kendisine teslim edilen malzemeleri masasının üzerine dizmiş ancak onlara dokunacak cesareti kendisinde bulamamıştı. Uğrunda yıllar verdiği şeye çok az kalmıştı ancak şimdi onu buna ulaştıracak şeylere neden dokunamıyordu?

Deri kapaklı defter ona göz kırpıyordu. Özellikle sağ alt köşesindeki işleme isim. Kaptan Kim. Avucundaki kesiğin bir kez daha sızladığını hissetti. Elini ne zaman deftere uzatsa yara sızlıyor ve ona hatırlatıyordu varlığını, yaptığını, hatasını. Bu bir hataydı. Hayır. Yanlıştı.

Kitap, pusula.. hepsi cansız birer varlıktı ancak hissettirdikleri çok ağırdı. Bir geçmiş ve gelecek. Ama daha çok geçmiş. Ağır bir geçmiş.

"Açmayacak mısın?"

SeongHwa deftere bakarak sordu. Onun ne olduğunu ve içinde ne tür şeyler yazdığını tabii ki biliyordu. Ve HongJoong'un bundan kaçtığını da. Ancak yapmalıydı. Geçmişiyle yüzleşmeli ve geleceğe bir adım atmalıydı.

Haritayı ve tabii ki aradıkları şeyi bulmalılardı.

"HongJoong, her şeyi okumak zorunda değilsin. Sadece son sayfasını aç ve orada bir harita olup olmadığını kontrol et."

Bunu tabii kendi de yapabilirdi ancak o zaman HongJoong iyi olamazdı. Yüzleşmeliydi.

"Okumasam bile ne yazdığını biliyorum. Ben yazdım Hwa. Tabii ki biliyorum. Ancak ne zaman uzansam avucum bir kor tutuyormuşum gibi yanıyor. Mavi bir kor. Ve sonra... Sonra o mavi kor, mavi irislere dönüşüyor ve kot bu sefer avucumu değil yüreğimi yakıyor."

SeongHwa, HongJoong'ın sözleri karşısında gözlerini kaçırdı. Bunu hatırlayalı uzun zaman olmamıştı. Jongho'nun kurşun yarası aniden yok olunca kaburgaları sızladı ve aniden bir kaç görüntü belirdi. Üzücü olanlar ve o. Geçmişlerini hatırlayan sadece onlardı.

Ve bu onları çok zorluyordu. En başta HongJoong. Bunu bilen tek kişiydi. Her daim bir kabus gibi o anı görerek uyanırdı. Çocukken bile. Bu bir lanet olmalıydı. Acıtan bir lanet çünkü başta tek hatırlayan oydu.

"Neden bunun peşinde olduğumuzu biliyorsun. Son bulacak. Her şey son bulacak. Şimdi yapmalısın. Dayanmalısın."

SeongHwa, kaptanına baktı. Her gün onun yıkılmış görüntüsünü görmek ona geçmişini hatırlatırdı. Ona en yakın olmak ve onun bu halini görmek can yakıcıydı.

Ama daha fazla can yakan şey bu değildi. Geçmişte, o köşkte her şeyi yakıp yıkan, kalbi sökülmüşcesine haykıran ve herkese düşman kesilen çocuğun gökyüzüne bakarken gözünden düşen yaşlar en acısıydı. Onu bulduğu yıkık kamara en acısıydı. Onun hatırlamasını istemiyordu. Bir an önce bunun sona ermesini istiyordu.

Eğer hatırlarsa... kıyamet kopacaktı.

"Treasure'u bulmalıyız Kaptan. Bunu o hatırlamadan önce yapmalıyız. Her şey için geç olmadan, o uyanmadan yapmalıyız."

SeongHwa'nın hatırlattığı şeyle HongJoong gözlerini kapattı ve kafasını geriye atıp derin bir nefes aldı.

Savaşçının verdiği intikam yemini... Treasure'da yankılanan haykırış.

"Luna'yı ondan uzak tut SeongHwa. Luna her şeyi başlatabilir ve bir an da son verebilir. Ona ihtiyacımız var biliyorum ama Luna ona hatırlatabilir."

"Luna.. sence o mu?" SeongHwa düşünceli bir şekilde sordu. Luna'yı uzak tutmak zor olmayacaktı çünkü Luna da uzakta kalmak istiyordu. Bunu bir an önce bitirmek ve ittifakı sonlandırmak.

"Hayır, değil. Ama Luna'yı onun gönderdiğine eminim. MiRan bir yerlerde bize yardımcı olmaya çalışıyor. Bunu düzeltmemizi istiyor."

Ondan bahsetmek yine bir kor ortaya çıkardı ancak bu sefer tek canı yanan HongJoong değildi. Uzun zaman sonra onun adını duymak SeongHwa'nın irkilmesini sağlamıştı.

×××××××××××

Üzgünüüüm. Çook uzun sürdü değil mi? Peki bir kötü haber daha yine çok uzun sürecek. Sıfır fikre sahibim. Hiç bir şey yok. Salak gibi kaldım.

Aslında bitirmek de istiyorum ancak gerçekten aklıma bir şey gelmiyor. O yüzden çoook yavaş ilerleyeceğiz.

😭🔪😭

Back to Treasure // ATEEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin