Cumartesi 23.59
Önümdeki feri sönmüş kahvenin saatlerdir masada duruşuna aldırmadan bir yudum daha almak için kupayı kavradım. Ağzımda yayılan soğuk ve acı kahve bile düşüncelerin arasından sıyrılmama yetmemişti. Saniyeler birbirini kovalamaya devam ederken sanki zaman denen kavramı aşıp kuytuda köşede sıkışmış gibi bir his içerisindeydim.
Kulaklarım sanki herhangi bir sesi doğaüstü bir güce sahipmişim gibi algılamak için tetikte bekliyorlardı. Öyle ki buzdolabının eskittiği senelere ithafen motorunun dile gelişini bu zifiri sessizlik arasında çok net bir şekilde duyabiliyordum.
Sessizlik...
Tekrar tekrar gözüme ilişen her şeyin bulanıklaşması ve düşünceler arasına bir daha dalışım. Tamı tamına 3 haftadır aynı terane içinde gidip geliyor fakat olduğum yerde bir korkak tavuk misali saymaya devam ediyordum.
İki elimin arasına hali hazırda pimi çekilmiş bir bomba gibi olan başımı alıp ovuşturduğumda kapının üç kez tok ve net bir şekilde tıklatışı tüm koridorda yankılanmış ve vücudumun gerilmesine neden olmuştu.
Son iki hafta her cumartesi olduğu gibi tekrar aynı şeyin olacağı bilinciyle kapıya yavaş ve düzensiz adımlarla yaklaştım. Kapı kolunu çevirip kapıyı araladığımda gözüm paspasa ilişti. Ayağımın ucunda duran manzara normal bir insan için belki de ilk bakışta bir şey ifade etmezken benim için kanımı donduracak nitelikte bir olguydu.
Daha önce karşılaşmadığım bir ismin yazılı olduğu bir kağıdın üstüne bağlandığı, birkaç kez kullanıldığı solmuş renklerinden belli olan kaseti elime alıp yazıyı ufak bir fısıltı ile okudum.
-Dora...
Beynimin içinde kendi sesimle beraber o isim yankılanırken bedenimi zordan da olsa arkama doğru çevirip televizyon ünitesinin olduğu yere doğru hareketlendim.
Toplam 3 haftadır her Cumartesi gecesi, kime ait olduğu belirsiz bu kan dondurucu ama gerçek olduğuna dair elimde bir kanıt bile olmayan kasetleri alıyordum. Benzer şeyleri göreceğimi bilmeme rağmen aynı mide bulantısı ile kaseti takıp televizyonun tam karşısında kalan kanepeye oturdum.
Başlatmak için düğmeye bastım ve beklerken bir yandan strese bağlı olarak çoktan tırnaklarımı kemirerek eziyet etmeye başlamıştım.
Aynı karanlık giriş, aynı loş ışıkla kaplanmış oda, aynı kamera açısı fakat her seferinde olduğu gibi farklı bir insan ve farklı bir yakarış.
-Lütfen, beni bırakın henüz ölmek istemiyorum!
Kadın çaresizce ellerini karşıya doğru uzatıp tekrar tekrar fakat her seferinde sesi biraz daha kısılarak aynı sözcükleri mırıldanırken kadraja giren iri yarı silüet kadının boynunu kendiyle paralel bir şekilde büyük olduğunu düşündüğüm elleriyle nazik hareketler eşliğinde kavradı.
Sanki ufak, masum ve güçsüz bir kuşu hayattan koparır gibi kadının boynunu tek bir hamleyle hızlıca sağa çevirip hayatına son verdi.
Korkuyla dolan gözlerim eşliğinde ağzımı çığlık atma isteğimi bastırmak için sıkıca ellerimle örttüğümde yerde yatan cansız bedenin ardından siyah bir ekranda şu yazılar belirdi.
-Sizlere iblislerden uzak, ışık dolu bir dünya diliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Killer; NYCTHOPHİLE
Mystery / ThrillerBarlas gecenin büyüleyici manzarasını başını geriye doğru sakince yatırıp izlerken artık aklında bir tane bile soru işareti kalmamıştı. Saatler önceki hayat karmaşasından geriye tek bir iz bile kalmayacak şekilde her şey aydınlığa kavuşmuştu. K...