Elimde tuttuğum kaseti ortadan ikiye bölmek istercesine avucuma bastırmaya devam ediyordum. Buna bir şekilde son vermem gerekiyordu. Kafamın içinde birbirine fikirler savurup kendi dediğini kabul ettirmek için kırk takla atan binlerce Hare varmış gibi hissediyordum. Kendi sesimi duyuyordum ama hepsi asıl istediğim fikri asla bana yöneltmiyordu.
Kafamı iki elimin arasına alıp acı çekercesine yere çöktüm. Bu kaseti teslim etmek üzere karakolun önünde olduğumu elimle kafamın arasında olan kaset kafama battığında fark etmiştim.
-Hare? İyi misin?
Omzuma dokunan el ile irkilsem de hızlıca ayağa kalkıp babamın 'ortak' diye nitelediği Hazar abiye baktım. Elinde tuttuğu ve henüz keskin kokusundan anladığım karton kahve bardağı nöbet için onu bekleyen dosyaları ve ihbarları ayık kafayla çözebilmek adına köşedeki büfeden alınmıştı. Yüzüme durumu anlıkta olsa idare etmek adına sahte bir gülümseme yerleştirdim.
-Ah Hazar abi iyiyim iyiyim... Kansızlık var da bende banktan aniden kalkınca başım döndü biraz.
Arkamda duran ama geldiğimden beri yakınına bile yanaşmadığım bankı elimle işaret ettiğimde Hazar abi elimden tarafa bakıp anlarmışçasına başını salladı. Bu iyiye işaretti.
-Hadi babanın yanına çıkalım, seni burada görüp yanına götürmediğimi duyarsa seni bir beni iki kere haşlar bilirsin...
Hazar abinin babamı iyi tanıyor oluşu beni gülümsetmişti, benim kadar o da babamın huysuz mu huysuz anlarına defalarca şahit olmuştu zaten iş stresi ile bu birleşince eminim ki Hazar abiye yeterince sabır çektiren anlar yaşanıyordu. Kafamı sallayıp dediğini gülerek onayladım. Bir adım önümden gitmeye başladığında bir anlık boşluğu fırsat bilip kaseti apar topar çantama tıkıştırdım.
Arkasında olan ani hareketle Hazar abi bana dönüp baksa da ne yaptığımı anlayamadan önüne dönmüştü. Kabusum bir süre daha bana ortak olacak gibi gözüküyordu. Sadece bana ve o gece gibi karanlık odadaki karanlık adama...
***
-Hare bir sorun mu var? Hani benim o huysuz kızım iş yerini çok sıkıcı buluyordu da bir daha gelmeyecekti?
Aylar önce buradan gitmem gereken bir anda anlık olarak ağzımdan çıkan cümleyi ısıtıp sürekli önüme koyan babama 'yetmedi mi ama' dercesine bakmış olmalıyım ki zafer kazanmış gibi yerinden kalkıp yanıma geldi. Saçıma koyduğu elinden destek alıp alnıma sıcak bir öpücük kondurduğunda boğazıma takılı kalan yumruyu daha net bir şekilde hisseder olmuştum. Gözlerimin yanmaya başlaması ile kendi geri çekmem gerektiğini anlamıştım çünkü şuan huzurlu hissettiğim yerler bana hiç uygun değildi aksine ağlamama ve her şeyin birden bire ortaya dökülmesine davetiye çıkarıyordu. Daha fazla uzatmadan sırtını yavaşça sıvazlayıp geri çekildim.
-Sadece evde tek başıma durup öylece duvara bakmaktan sıkıldım...ve seni özledim.
İşi dolayısıyla çoğu zaman mesaiye kalırdı ve görüşemezdik. Tabi bu mesailer bir kaç kaybın ardından daha da fazlalaşmış ve aile kavramı kendini ikinci plana bırakıvermişti. Evden bahsederek aklıma gelen video kaydının her saniyesiyle unutmak ya da ortaya çıkarmak adına cebelleşiyordum. Şüpheli tavırlarımın beni birazdan ele verecek olmasının bilinci ile kasılırken ne olacaksa olsun artık diye içimden geçirerek ağzımı araladım ama beni kesen babamın telsizinden gelen cızırtı oldu.
-Karabur Mahallesi eski depo içerisinde bir kadın cesedi bulundu. Tekrar ediy...
Cümlenin geri kalanını kulaklarım uğuldamaya başladığı için anlayamamıştım. Baktığım yere takılı kalışımı babamın tavana bakarak alıp bıraktığı derin nefes böldü. Gitmesi gerektiğini anlatır gibi elinde tuttuğu telsizi gösterip havada hafifçe salladı ve burukça gülümsedi.
İçimden defalarca lanetler okuduğum bir ses bana o cesedin şuan çantamda taşıdığım kasetle yakından ilgisi olduğunu söylüyordu.
BARLAS
Önceki Gece
Her ölü beden güzel bir merasim ile son yolculuğuna uğurlanmayı hak ederdi. Kimisi sevenleri eşliğinde yas,feryat ve gözyaşı ile kimisi de tıpkı kendi puslu hayatı gibi sessiz ve kuytu köşede yatarken bir lağım faresi gibi muamele görerek.
Sadece ismini ve işlediği kabarık suç dosyasını bildiğim kadının yerde uzanan cansız bedenine baktım.
Dora...
Zifiri karanlık olmasına rağmen hep olduğu gibi tanrının bana bağışladığı şekilde net olarak gözlerini görebiliyordum. Korkusuna yenik düşen ruhunun son pırıltıları sönmüş iki göz. Eğilip son yolculuğu için sanki çok gerekliymiş gibi gözlerini kapattım.
-Ruhunun hak ettiğini aldın, aynı onun gibi karanlık ve katranla dolu bir ölüm.
Dora bir uyuşturucu baronuna çalışan orta yaşlı bir öğretmendi, çocukların evlerine bizzat kendi gider ve sinsice onların içecekleri ile kanına karışır kendine ve en doğru tabiriyle zehrine bağımlı hale getirir bir fare yavrusunu deneye tabi tutar gibi onları manipüle ederdi. İşte bu karanlık ruhunun olması gereken yer ise rutubet ve küf kokan bir depoda umarsız bir ölümün kucağıydı.
Ve ben ışık dolu bir dünya yaratmak için zifiri karanlıkta bir baykuş misali gibi dolanmaya devam edecektim.
Çok geçmeden depoya kafa bulmaya gelen ya da kuytu köşede bir evsiz olarak yatacak yer arayan biri onu bulacak ve merasimini tamamlamak için polise ulaşacaktı. Benim son olarak kendime düşen görevim ise elimde tuttuğum içi günahlardan arınma dolu o kaseti amire ulaştırmaktı.
Arkamda bıraktığım ceseti kendi karanlığında bırakıp depodan ayrıldım ve kim olduğumu bulmak adına kaldığım yerden devam etmek için ilk adımımı attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Killer; NYCTHOPHİLE
Gizem / GerilimBarlas gecenin büyüleyici manzarasını başını geriye doğru sakince yatırıp izlerken artık aklında bir tane bile soru işareti kalmamıştı. Saatler önceki hayat karmaşasından geriye tek bir iz bile kalmayacak şekilde her şey aydınlığa kavuşmuştu. K...