#1 | Dede Genleri

41 12 6
                                    

9 yıl önce...

''Lanet olsun! Çocuğumuz o lanet adamın genlerini aldı.''

''Sakin ol Tunç, bu onun elinde olan bir şey değil?''

''Her ne olursa olsun, canım kızımı her görünce aklıma o adam gelecek.''

''Bunun bir tedavisi var, biliyorsun.''

''Bu yaştayken ancak gözlük kullanabilir! Bu onun renk körü olduğu gerçeğini değiştirmez.'' Uyumaya gitmeden önce annem ve babama iyi geceler demek istemiştim. Ve kapı arasından istemeyerek de olsa onları dinlemiştim. Keşke dinlemeseydim diye geçirdim içimden, bu benim suçum değildi ama anlaşılan babam büyük büyük dedemden nefret ediyordu. Nedenini bilmiyorum ama umarım bir gün öğrenebilirim. Annemle babamın sessizleşmesini bekleyip kapıyı araladım. ''İyi geceler anne, baba.'' dedim ve odadan çıktım. Kendi odama geçtim ve yatağımın altında sessizce ağlamaya başladım. Aslında betimleyebilirdim, yatağımın rengini söyleyebilirdim ama yapamıyordum. Çünkü benim için her şey turuncuydu.

Sabah uyandığımda havanın biraz kapalıydı. Yani, sadece havadaki toplanmış bulutlar ve camımdaki yağmur damlaları sayesinde öyle gibiydi. Annem ve babamı uyandırmak için odalarına doğru yürümeye başladım. Fakat kapıları açıktı ve içeride kimse yoktu. Açıkçası panik olmuştum. Annem ve babam nereye gitti? Ya beni terk ettilerse? diye düşünürken kapının önünde oturup ağlamaya başladım. Aklımdan kötü düşünceler asla gitmiyordu. Dün geceki konuşmalarından dolayı sürekli beni terkedebilme ihtimalleri aklıma geliyordu ve ağlamam daha şiddetli hâle geliyordu. Yaklaşık yarım saat ağladıktan sonra kapının açılma sesini duydum. Koşa koşa kapıya bakmaya gittim ve karşımda annem vardı. Şişmiş gözlerimle ''Anne!'' diye bağırdım. ''Kızım!''

''Anne, nereye gittiniz? Babam nerede?''

''Sabah uyandığımda evde yoktu, ve biliyorsun bugün babanın izin günü.''

''Ee, babam nerede?'' Gözlerimin dolmaya başladığını tekrardan hissediyordum. '' İş yerine bakmaya gittim ama çalışanlar bugün iş yerine gelmediğini söyledi. Telefonunu da açmıyor.'' Annem biraz endişeliydi. Bu endişesi beni de korkutuyordu. ''Ah, her neyse. Gelir elbet kızım merak etme.''

''Ama ya gelmezse?'' Annemin bakışları birden endişeyle doldu. ''Ah, kızım. Neden gelmesin ki? Sonuç olarak o senin baban. Belki de acil bir işi çıkmıştır.'' dedi gülümseyerek. Ve beni sıkıca kucakladı. Fakat ben bunların normal olmadığını biliyordum. Babamın genelde hiç acil işi çıkmazdı ve çıkınca mutlaka haber verirdi. Ama 6 yaşında bir kız çocuğu olarak görevimi yapıp annemin rahatlama çabalarına olumlu sonuçlar vermeliydim. Kendimi daha fazla endişelendirmeyi bırakıp odama geçtim. Annem de kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa yöneldi. Bende yapacak başka bir şey olmadığından dolayı oyuncaklarımla oynamaya başladım. Oyunum bilinçaltımın etkisiyle ailesini terkeden bir babanın hikayesine dönüşmüştü. ''Anne, babam nerede?''

''Bilmiyorum kızım.''

''İşe mi gitti?''

''Büyük ihtimalle. Korkma tamam mı?'' Tam kendi kendime bebeklerimi konuştururken annem içeri girdi. ''Ne yapıyorsun kızım?''

''Ama ya- Ha? Oyun oynuyorum anneciğim.'' Annem buruk ve tatlı bir gülümseme attı.

''Kızım, kafaya bu kadar takma. Oynadığın oyunları bile etkilemiş görünüşe bakılırsa. Neyse hadi yemek hazır.'' dedi ve odadan çıktı. Evet gerçekten de çok fazla kafaya takmıştım ve bunun farkına yeni yeni varıyordum. Fakat lezzetli patates kızartmasının kokusu tüm düşüncelerimi gideriyor ve beni kendine çekiyordu. Hayatta en sevdiğim şey patates kızartması olduğu çin lezzetli kokusu tüm düşüncelerimi gideriyordu. Koşa koşa mutfağa gittim ve kokuyu iyice burnuma çektim. Mükemmeldi. "Mmm." diyerek hemen patates kızartmasını ağzıma attım. Ama çok sıcaktı ve çırpınmaya başlamıştım. Ağzım dolu bir şekilde "Su, su." diye anneme sesleniyordum. "Ayy kızım soğumamış mı?" dedi hafifçe gülerek ve bana bir bardak su uzattı. "Oh, anne çok sıcak yapmışsın bunu ya!"
"Sıcak olmasın diye o kadarda bekletmiştim, tüh." diyerek devam etti.
"Neyse, bekle biraz soğusun." Bende "Üf üf" diyerek patatesleri üflemeye başladım. Sonra içeriden telefon sesi geldi ve annem endişeli bir şekilde telefonun yanına gitti. Arkasından "Anne?" diye seslendim fakat beni duymadı. Patatesler soğumuş mu diye bakıyorken annemi kimin aradığını çok merak ediyordum. Daha sonra elimdeki hâlâ soğumamış olan patatesi bıraktım ve annemi aramaya başladım. "Anne?"

"Anne, neredesin?"

Fakat annemden ses gelmiyordu. Korkum bin kat daha artmıştı. Daha sonra tuvaletin kapısını çaldım ve ağlama sesleri duydum. Annemi bulduğum için endişem azalmıştı fakat ağlıyordu. "Anne."

"Anne, neden ağlıyorsun?"

Annem tuvaletten çıkmıyordu. Korkuyordum, hemde çok. Annem endişeyle telefonunun yanına gitmişti ve bunun yanı sıra tuvalette ağlıyordu. Daha sonra tuvaletin kapısının kilidinin çevrildiğini duydum. Sonra da annemin o sevgi dolu sesini. "Tezay."

"Efendim?"

"En kısa sürede."

"Ne?"

"En kısa sürede gözlerini tedavi ettireceğiz." ve devam etti. "Yada hayır, bu saatten sonra gerek yok." dedi. Ve yatak odasına doğru gitti. Şok içinde kalmıştım. Olayları anlamam uzun sürmüştü. Annem ağlamıştı, beni tedavi ettireceğini söylemişti. Ve sonradan gerek yok demişti. Neydi bu? Biraz bekledikten sonra peşinden gitmeye karar verdim. "Anne?"
"Anne!" Kapıyı açmaya çalıştım, ama kilitliydi. Bir şeyler oluyordu, farkındaydım. İyi şeyler değildi bunlar. Hiçbir şey olmamış gibi salona geçtim ve televizyonu açtım. Çizgi film kanallarını bulmaya çalışırken en sevdiğim çizgi filmlerden birini buldum ve izlemeye başladım. Birden her şeyi unutmuştum. Çizgi filmdeki komik sahneleri görünce kahkahalar atıyordum. O sırada annem elinde iki valizle geldi. Heyecanlı bir şekilde ayağa kalktım. Acaba tatile mi gidecektik? Tam bunun için mutlu olurken öyleyse neden ağlıyordu diye düşündüm. Sonra annem "Tezay." dedi. Sesi gayet tok ve ciddiydi. Tatile gidemeyeceğimizi anlamıştım. Bu valizlerden bir tanesi benim, diğeri de annemin olmalıydı. Peki bunları ne yapacaktık? "Teyzene gidiyorsun." dedi. Teyzemi çok seviyordum, ona gitmek beni çok mutlu etmişti. Fakat... Neden "gidiyoruz." dememişti de, "gidiyorsun." demişti? Bu koca valizle tek başıma teyzemde kalacaksam çokta kısa bir kalış olmayacak gibi duruyordu. O an mutlulukla karışık bir telaş yaşıyordum. Titrek bir sesle "Gidiyorum mu? Sen gelmeyecek misin?" Bana cevap vermedi. Tekrar sordum. "Anne? Beni yalnız mı bırakacaksın?" Annem bir of çekti. "Evet." dedi ve daha hızlı adımlarla yürümeye başladı. Şoka girmiştim. Sadece bir kelime, birden tüm enerjimi sömürmüştü. "Evet mi? Sen ne yapacaksın?" Biraz bekledi ve "Benim yurtdışında bir iş görüşmem var. Onun için teyzende kalacaksın." Demek beni bırakmıyordu, sadece işi vardı. O yüzden. Çok mutlu olamasam da üzgün de değildim. Beni bırakıp gidecek diye çok korkmuştum. "Yani beni bırakmıyorsun?" Tekrar of çekti ve "Hayır." dedi. Pek içime sinen bir cevap değildi fakat yine de hayır demişti. Benim annem sözünü tutardı. Biliyordum. Annem bavulumu olduğum yerde elime verdi ve beraber kapıdan çıktık. Arabada yüzünde tok ve ciddi bir ifade vardı. "Anne.' dedim tekrar. "Efendim Tezay?" dedi. Arabanın dikiz aynasından beni izlediğini görebiliyordum. "Ne zaman gelirsin? Çok uzun sürmez değil mi? Seni çok özlerim." Annem biraz bekledi ve "Bilmiyorum Tezay, her şey olabilir. Ama merak etme, mutlaka görüşeceğiz. Seni bırakmayacağım." Bu benim içimi rahatlatacak şey değildi. Benim ihtiyacım olan annemin gelmesiydi. Fakat defalarca sormama rağmen aradığım cevabı vermemişti. Daha fazla sormadım, zaten gelmiştik bile.

--
Merhabaa! İlk bölümümüzü yayınlamış bulunmaktayım. Normalde 10 oyda yayınlayacaktım ama yeni bölümü isteyince dayanamadım, yayınladım. Destekleriniz için çok teşekkür ederim!

Tunç, yani Tezay'ın babası hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yazarsanız çok sevinirim. Hepsi benim için çok önemli. 🤍 Yeni bölümde görüşmek üzere.

Turuncuya BakmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin