#2| Teyze Evi

15 7 0
                                    

Teyzeme geldiğimizi farkettiğimde annem arabayı durdurdu ve kapımı açtı. Önce bavulumu aldı, ardından da ben indim. Sonra teyzemin apartmanını gözden geçirdim. 3. kattan bize bakıyordu. Ona el salladım. O da bana salladı. Sonra annem derin bir "of" çekti ve yanıma eğildi. Ve konuşmaya başladı. "Tezay, seni çok seviyorum bunu biliyorsun değil mi?" Kafamı salladım. "Ben belki sana göre uzun süre yanında olamayacağım, belki beni çok özleyeceksin ama şunu unutma. Ben seni asla bırakmayacağım, mutlaka yanına geleceğim." Tekrar kafamı salladım. Diyecek bir şeyim yoktu. Annem gözünden damlayan yaşı sildi ve devam etti. "Ve benden başka seni alacak birisini bekleme, tamam mı? Seni benden başka kimse almayacak. Kimseye inanma." Durgun bir sesle "Tamam." dedim. Annemin ağlaması beni daha da kötü hissettirmişti. Gözlerim dolu dolu haldeyken koşarak merdivenlerden çıktım. Annem de arkamdan bavulumu getiriyordu. Kapıyı çaldım ve teyzem anında açtı. "Hoşgeldin prensess!" dedi teyzem neşeyle. Ve sarıldık. Sonra ayakkabılarımı çıkardım ve içeriye geçtim. Uzun zamandır buraya gelmediğini farkettim. Evde çoğu şey değişmişti. Koltuk takımları, televizyon, mutfaktaki eşyalar gibi çoğu şey. Tabi ben bunların hepsini turuncu görüyordum. Belki de değişmeyen ama boyadıkları şeyler de vardır diye düşündüm. Sonra annem de arkamdan geldi ve bavulumu teyzeme verdi. Teyzem içeriye gelmesi için ısrar etmesine rağmen annem yanağıma bir öpücük bırakıp gitmeyi tercih etti. Teyzem de bavulumu aldı ve arkadaki küçük ama tatlı odaya koydu. Oda resmen benim için yapılmıştı çünkü teyzemin çocuğu yoktu. Bir tane yatak, yatağın üstünde tatlı bir kaç yastık, bir oyuncak sepeti, kitaplık, kitaplığın yanında bir dolap ve masa vardı. Duvarlarımda da resimler vardı. Kendi odam kadar güzel olmasa da misafir olarak kaldığım bir eve göre çok güzel bir odaydı. Keşke her tarafı turuncu olmasaydı da, daha güzel bir şekilde görebilseydim. Ben odaya hayranlıkla bakarken teyzem bavulumu getirdi. Eşyalarımı dolaba yerleştiriyordu. Bende bavuldan oyuncaklarını çıkardım ve oyuncak sepetine koymaya başladım. "Ne kadar güzel bir oda..." dedim hayranlıkla. Teyzem de "Beğendin mi prenses?" dedi. "Çook, odamı daha çok seviyorum ama burası da çok güzel. Keşke hepsi tu-" diyecekken teyzemin annem ve babamın söylediğine göre "renk körü" olduğumu bilip bilmemesini hiç düşünmedim. Ama annem bu konuda beni uyarmamıştı, öyleyse bi problem yoktu, ha? diye geçirdim içimden. Zaten elinde sonunda öğrenecekti. "Tüm odanın turuncu olmasını mı istiyorsun canım?" dedi. Sersemlemiş bir şekilde "Hayır!" dedim aniden. Zaten her tarafı turuncu görüyordum, bunu hayatta isteyemezdim. "Ben..." diye devam ettim. "Ben, keşke her taraf turuncu olmasaydı diyecektim." Teyzem ne demek istediğimi anlamamış şekilde baktı. Biraz durdu ve "Nasıl yani tatlım? Odada neredeyse hiç turuncu renk yok." Demek ki bilmiyordu. Biraz bekledim ve "Olmayabilir ama ben tüm evi turuncu görüyorum. Dışarıyı bile!" Teyzem durdu. Yanıma yaklaştı ve "Tezay... Sen renk körü müsün?" diye sordu. Bu çok kritik bir soruydu. Yani, kritik ne demekse ama. Annemlerden bu kadar öğrendim. Ona doğru döndüm ve "Annem ve babamın dediğine göre, sanırım. Ve biliyor musun teyze, bu berbat bir şey!" Teyzem "Oh." dedi. Yani rahatlamak anlamında değil, çok düşünceleri görünüyordu. "Anladım tatlım. Sıkıntı değil!" dedi ve bana sarıldı. Bu beni çok iyi hissettirmişti. Daha sonra o kıyafetlerimi katlamayı bitirdi ve oyun oynayıp oynamamak istediğimi sordu. "Olur!" dedim neşeyle. Sonra bir kaç oyuncak bebeğimi çıkardım, teyzem de bana bir paket verdi. Çok heyecanlanmıştım. Büyük bir pakete benziyordu. "Bu ne?" diye sordum merakla. O da "Aç bakalım." dedi ve gülümsedi. Çok mutlu olmuştum. Paketi dikkatlice açmaya başladım. Her saniye daha da heyecanlanıyordum. Ve yavaş yavaş bir plastik paket belirdi. Hızlıca çektim. Ve içinden bir sürü ev eşyası çıkan bir paket çıktı! Heyecandan yerimde duramıyordum. Hep hayal ettiğim o oyuncaklara sonunda kavuşmuştum. Hemen paketi açmaya ve içindeki oyuncakları almaya koyuldum. Teyzem de bana yardım etti. "Beğendin mi?" diye sordu. Bende neşeyle "Evet!" dedim. İçindeki tüm oyuncakları çıkardım ve dizmeye başladım. Teyzem bir süre bana eşlik ettikten sonra yemek yapmaya gideceğini söyledi ve yanımdan ayrıldı.

Teyzesinin Anlatımından...

Kız kardeşim Eylül ile uzun zamandır görüşmüyorduk. Belki yılda bir falan. Dün beni beklemediğim bir şekilde aradı ve Tezay'ı bana bırakacağını söyledi. Bende Tezay'ı çok özlediğimden seve seve kabul ettim. Daha sonra da onun için bir oyuncak almak için dışarıya çıktım. İşte bugün, Tezay bugün geldi. Eylül'e kalması için ısrar etmeme rağmen beni dinlemedi ve Tezay'ı bırakıp gitti. İşi uzun da sürebilirmiş, kısa da. Bunu bilmediğini söyledi. Bende Tezay'ı olmasını beklediğimiz çocuk odasına yerleştirdim. Benim hiç çocuğum olmamıştı, şuan bir kocam da yoktu. Fakat bir zamanlar kocam da vardı, karnımda bir çocuğum da. Kocamın trafik kazasını yaptığını öğrendiğim gün, ağlamaktan bir hal olmuştum. Sadece gün de değildi, belki haftalarca. Üzüntüm çocuğuma da yansımıştı ve minicik bebeğim, karnımda ölmüştü. Bu olayın etkisini biraz atlattıktan sonra çocuğumla hiç ilgilenmediğimi farkedip doktora gittim. Doktor da bu olayla beraber çocuğumu kaybettiğimi söyledi. Bunu duyduktan sonra travma üstüne travma geçirdim. Bir sürü psikoloğa, psikriyatriye gitmeme rağmen kendime gelmem çok uzun sürmüştü. Ama odayı bozmamıştım. O odayı elbet bir gün kullanacağımı biliyordum. Odadaki beşiğin yerine normal bir yatak koymuştum. Böylecek Odayı gösterince hayranlıkla baktı. Tabi kimse kendi odasının yerine koyamaz ama, beğenmişti. Sonra şöyle dedi "Keşke hepsi tu-" dedi ve durdu. Odada ki turuncu rengin az olduğu farkedince sanırım turuncu renk istiyor diye düşündüm. Fakat dediği şey beni şok etmişti. "Ben, keşke her taraf turuncu olmasaydı diyecektim." dedi. Beynimdeki parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Ama çocuktur, belki yanlışlıkla söylemiştir diye düşündüm. Emin olmak için "Odada hiç turuncu yok" dedim. "Olmayabilir ama ben tüm evi turuncu görüyorum. Dışarıyı bile!" İşte artık şok olmanın tam vaktiydi. Her şey tam olarak oturmuştu. Ama bir şey yokmuş gibi davranmalıydım. Renk körü olduğunu anne ve babasını söylediğini öğrenince "Tamam dedim, iş tamam." Ama abartmamalıydım, o çocuktu ve korkabilirdi. Mutlu bir şekilde "Anladım tatlım, sıkıntı değil!" dedim. Daha sonra kıyafetlerini alıp katlamaya koyuldum. Aldığım hediyeyi vermek amacıyla da ona oyun oynamayı teklif ettim. Kabul edince de hediyesini verdim. Çok mutlu görünüyordu. Biraz oynadıktan sonra yemek yapacağımı söyleyip mutfağa gittim. Ve telefonumu alıp Eylül'ü aradım. Biraz çaldı. Bekledim bekledim ve tam kapatacakken "Alo?" sesini duydum.
"Alo?"
"Ne oldu Elfin?"
"Tezay..." dedim. Birden telaşlandı ve "Ne oldu?! Bir şey mi oldu Tezay'a?!"
"Hayır, gayet mutlu. Odasında oyuncak oynuyor."
"Ohh, ne oldu peki?"
"Tezay'ın renk körü olduğunu bana neden söylemedin?" Eylül derin bir ''of" çekti. "Bak, bizde yeni öğrendik." ve devam etti. "Babası da zaten öğrendiği günün sabahı gitti evden!" Biliyordum, hepsinin sebebini. Büyük büyük dedesini... Her şeyi Eylül bana anlatmıştı. Yaşadıklarını da. "Ee." dedim. "Sen bunun için bıraktın değil mi bana kızını."
"Bak, sana söz veriyorum, Tezay'a verdiğim gibi. Geri döneceğim. Başıma bir şey gelmediği sürece geri döneceğim!"
"Ne gelebilir ki başına!?" dedim sinirle. "Gelmeyeceğini biliyorum. Neyse, en azından ölen çocuğumun hasretini çekmem." dedim. Eylül öflemeye devam etti. "Tamam." dedi ve telefonu kapattı. Çocuğunu bana bırakacaktı. Ve geri de gelmeyecekti. Biliyordum. Tam Tezay'ı kontrol etmeye gidecekken kapının arkasından gelen ağlama seslerini duydum.

Tezay.

Beni dinlemişti.

Turuncuya BakmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin