İyi okumalar dilerim 🤍
🌕_________________________________________
Görkem'i geçirdikten sonra rahat bir nefes alıp kendimi yatağa attım. Ucuz atlatmıştım ama o anki korkunun etkisi hala damarlarımda seyir halindeydi. Eğer babam uyku sersemi ile Görkem'i karga olarak görmeseydi halim içler acısı olacaktı ama ne var ki az önceki olayı komik kılan tek şey de babamın Görkem'i karga olarak görmeseydi.
Ellerimle yüzümü sıvazlarken nefes alışverişimi düzene sokmaya çalıştım ama vücudum bu çabama tepkisiz kaldı. Şu an için kendime gelmenin en iyi yönteminin su içerek olacağına kanaat getirerek ayağa kalktım ve adımlarımın hedefine mutfağa yerleştirdim.
Arıtma çeşmesinden su bardağına su doldurdum ve mutfak tezgahına yaslanarak içtim. Suyum bitince yeni su doldurmak adına az önceki eylemimi tekrarlarken duyduğum sesle suyu kıstım ve sese doğru yönelmemi söyleyen iç sesimi dinleyerek sese doğru adımlarımı yönlendirdim.
"Odasında karga gördüm az önce, kendisi yetmiyor gibi bir boğaz daha çıkardı başıma." Babamın kurduğu bu yaralı cümleyle birlikte gözlerimi uzunca kapattım ve böylelikle ağlama sinyali veren gözlerimi saklamış oldum.
Baba...
Bir kelime, iki hece, dört harf. İçinde ne kadar çok sayıyla bileşik oluşturan bir cümle. Ama onunla beni birleştiren tek bir şey bile yok.
"İrfan kızın üstüne çok gidiyorsun, hiç mi acımıyor için? Hiç mi sızlamıyor vicdanın? Ne ara bu kadar duygusuz oldun? Kızın o senin!"
Annemin titreyen sesi benim kırık kalbimin de sesiydi aynı zamanda. Duyduğum yanıtın canımı acıtacağını bildiğim halde duymak istedim. Böyle olurdu bazen. Canının yanacağını bildiğin halde izin verirdin bir şeylere. Babam samimiyetsiz bir kahkaha atarak annemi tekrarladı.
"Kızım?" dedi teyit etmek istercesine. "O benim kızım öyle mi?" Yutkunmak belki de ilk defa bu kadar canımı acıtmıştı. "O benim kızım değil Selma. Senin de değil. Anlıyorsun değil mi!? Bu gerçekle 18 yıldır yüzleşemedin."
Tabiatta her şeyin bir fazlası bulunur. Yemeğin, eğlencenin, içilen suyun... Fazlalık güzel gözükse de yanında her zaman bir çirkinlik getirir. Fazla yemek yersen karnın ağrır. Fazla eğlenirsen çabuk yorulursun. Fazla su içersen karnındaki şişlik seni rahatsız eder. Peki hissedilen duyguların fazlalığı neden zıtlık yerine benzerlik hediye eder insanoğluna?
Acı, daha fazla acı getirir. Negatifliğine rağmen fazlalığı pozitif getiri sunmaz. Daha çok gözyaşı, daha çok keder ile gülümser sana kapının ağzından. "Bak!" der yüzüne pişkince bakarak. "Ben sana daha fazla geldim."
Şimdi o kapının ağzından onun silüetini görmüş, onun sesini işitmiştim. Acıyla fazlalılaşmıştım.
Güçsüz düşen zayıf bedenimi yumuşak toprak tonundaki duvara yasladım ve ondan destek almaya çalıştım. Sırtım duvarla birleşip bir kar tanesi gibi kaydı. Düşüncelerim bedenime tezat sabitti. Aklımda dönen tek soru beynimin duvarlarına güçsüzlükle kazınıyordu.
Ben gerçekten onların kızı değil miydim? Ben bunca çileyi onun kanından olmadığım için mi çekmiştim?
Yaşla dolmaya alışan ve yaşa bir türlü bağışıklık kazanamayan gözlerim bana gözyaşı hediye ettiğinde idrak etmek istercesine zihnimdeki soruları tekrarladım. Ama her idrak edişimde inkar ederken buldum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkası
FantasyBu evren başkaydı. Burası perde arkasıydı. Burası acımasız insanların kalplerini ortaya koyup umarsızca oynadığı kumar masası, bir kere girenin ilelebet çıkmasının yasak olduğu o izbe mekandı. Ve burası karanlıktan korkan her insan için cehennem aza...