Kurgu değişmiştir!
Okumaya başladığınız tarihi alayım o zaman 🕰 💛
🌕_________________________________________
Ay, tüm ihtişamlığı ile gecenin üstüne adeta beyaz bir örtü çekmişti.
Yıldızlar küçük nokta halinde onun yanında yerini almış ve parıltısına daha da ışık katmıştı. Elimi, yasladığım eski pencere pervazından ses yapmamaya özen göstererek usulca indirdim. Yorgun bakışlarım gökyüzünden ayrılıp yeryüzüne indiğinde sokak lambasının altında uçuşan sineklere kaydı kahvelerim. Belli bir hızda, şekiller çizerek ışığa doğru ilerleyen sinekleri düşünürken buldum kendimi.
Belki de başka şeyleri düşünmekten kaçmak istediğim için zihnimi böyle şeylere düşünmeye yönlendirdim bilmiyorum. O an tek istediğim şey zihnimi boş bırakıp bazı şeyleri düşünmemekti.
Sinekleri düşündüm, sokak lambasının titreyen ışığı altında oraya buraya uçuşan sinekleri. O sokak lambasını güneş gibi bir şey mi sanıyorlardı da bu kadar çok yakınına gitmek için çabalıyorlardı? Parlak olan her şeyin insanları cezbetmesi gerçeği onlar için de mi geçerliydi?
Onlara diğer insanlar gibi -ölüm etrafında dolaşan aptal böcek- yakıştırması yapmadım aksine bu özelliğini biz insanlara benzettim. Mesela biz de aşık olunca o insanı gözümüzde çok güzel yerlere koyup aynı bu sinekler gibi etrafında fır dönmüyor muyduk? Yakınlaşmak için elimizden geleni yapıp onun bazen bizim sonumuz olacağını farkında olduğumuz halde hep yakın olmak istemiyor muyduk? Üstelik onun da bizim gibi canlı, kanlı bir insan olduğunu bilerek.
Onlar nasıl ki parıltıyı güneş zannediyorsa biz de aşık olduğumuzda o insanı bilincimizde güneş olarak nitelendiriyorduk belki de. Yüceltme kavramı her ikimiz içinde aynıydı. Parlayan yüceltilirdi, parlayan daima kendine çekerdi.
Düşündüklerim yüzümde aptal bir gülümseme oluşturdu. Edebiyat ile çok ilgili olduğum için ufacık şeyleri bile farklı yorumlayabiliyor ve kendimden bir parça katarak başka anlamlar yükleyebiliyordum.
Bakışlarım tekrardan gecenin üstünü örten Ay'a kaydı. Ay'ı seviyordum. Ay'ı gerçekten çok seviyordum. Bünyesinde bulundurduğu her krateri yara olarak hayal ediyordum. O yaralara ve koyuluklara rağmen karanlıkta nasıl tüm ihtişamıyla parladığını getiriyordum gözlerimin önüne. Ay'ı sadece sevmiyordum. Ben Ay'a hayrandım.
Ay, bana yaralı bir insanı çağrıştırıyordu. Üzerindeki yaranın sayısı önemsiz olan ama o yaraya rağmen kimseye muhtaç olmadan kendi kendine ışık olabilen bir insana benzetiyordum onu. Karanlıkta bile güçlü durabilen ve inatla ışığını söndürmeyen bir insanı anımsıyordum ona bakınca. Gülerek başımı sağa sola salladım. Hayır ben Ay'ı başka bir insana benzetmiyordum. Ben belli bir insanı da Ay'a benzetmiyordum.
Ben ayı kendime benzetiyordum. Gerek adımdan, gerek de yaşadıklarımdan dolayıydı kendimi aya benzetme nedenim. Ama asıl nedenim görünüşümden dolayı kaynaklanıyordu. Beyaz tenimde tıpkı ayın üzerindeki kraterleri andıran lekeler vardı.
Ben Aymira.
Aymira Kuzgun.
Adının karşılığı Ay tutulması sırasında ayın çevresinde oluşan kızıllık anlamına gelen, Ay'a benzemek isteyen ve onda kendini bulan, görünüşünden dolayı aya benzediğini düşünen, vitiligolu o kız çocuğuyum.
Annem koymuş adımı. Dediğine göre, doğum yaptığı zaman hastaneye yetişememiş ve ben içinde bulunmaya devam ettiğimiz bu evde doğmuşum. Babam yokmuş annemin yanında ben dünyaya gözlerimi açarken. Sadece annem ve beni doğurtan mahallenin ebesi diye geçen yaşı başında tatlı bir kadın varmış benim doğumumda. Annem de ebe telkinler verirken pencereden odaya yansıyan ayın ışığından cesaret almış ve beni gecenin karanlığında parlayan aya bakarak dünyaya getirmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perde Arkası
FantasíaBu evren başkaydı. Burası perde arkasıydı. Burası acımasız insanların kalplerini ortaya koyup umarsızca oynadığı kumar masası, bir kere girenin ilelebet çıkmasının yasak olduğu o izbe mekandı. Ve burası karanlıktan korkan her insan için cehennem aza...