3.Bölüm: "Fotoğraf"

205 23 13
                                    

Uraz'ın dedikleri kulaklarımda çınlarken, boynuma bıraktığı öpücükler midemi bulandırmıştı. Dudaklarını tenimden çekmeden dudağımın kenarına geldi. Yeterince aşağılık durumuna düşmüştüm. Yaptığı iğrençlikleri engellemek için iki elimi göğsüne bastırarak itmeye çalıştım. İşe yaramayınca kafamı sola çevirdim.

"Bırak beni," derken aynı zamanda vücudumu ondan geri çekiyordum.

Gözlerimin içine baktıktan sonra bana iğrenç gelen bir gülümseme yolladı. Aramızdaki hiç olmayan mesafeyi biraz olsun açmıştı.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye tekrar isyan ettim. Eğer gözlerim ateş saçan bir düzenek olsaydı çoktandır Uraz'ı yok etmiştim.

"Sence?" Benim aksime çok rahat çıkmıştı sesi.

Hala göğsünün üzerinde olan ellerimle bir kez daha onu ittirmeye çalıştım. İlk denememin tersine bu sefer başarılı olmam bir nebze olsun gerginliğimi yok etmişti.

"Sen beni ne sanıyorsun?" diye çıkıştım. Bugün olan olayların yükünü daha fazla taşıyamayacaktım. Elimi Uraz'ın yanağına hızlı bir şekilde geçirince kafası aldığı darbeyle sola doğru çevrildi. Attığın tokatın onda bıraktığı şaşkınlıktan faydalanarak hızlı bir şekilde kilitli olan kapıyı açıp kendimi dışarıya attım.

Odama girdiğimde kendimi güvenceye almak adına kapıyı kilitledim. Az önce olanlardan dolayı şıklasan nefesimi durduramıyordum. Genel olarak erkeklerle temas etmekten korkar ve kaçınırdım. Aslında dedem hariç başka bir erkeğe sarılmaktan korkuyordum. Küçükken babam olacak adam yüzünden kazandığım bir korkuydu. Düşündüklerim geçmişin perdesini araladığından gözlerimin dolmasına engel olamadım.

Kaç yaşına gelirsem geleyim, ne kadar olgunlaşırsam olgunlaşayım acılar yakamı bırakmıyordu. Her zaman biryerlerden çıkıp kendini göstermeyi beceriyordu.

Bu yoğun duygudan kurtulmak için kendimi yatağa adeta fırlattım. Çok derin bir uykuya ihtiyacım vardı.

**

Her sabah gerçekleşen zorlu bir okul sabahı uyandırılması ve kahvaltının ardından okuldaydım. Bugün Urazlar ile bizim takım arasında maç vardı. Takımın çoğunu bizim sınıftakiler oluşturduğu için maçı ve öncesindeki antremanı izlemek için spor salonuna gitmemiz gerekiyordu. Ve ben tabiki de antremanı izlemek yerine kantinde oturmuştum.

"Eylül!"

Adımın seslenmesinin ardından kendimi sesin sahibine yönelttim. Her zamanki gibi Boraydı.

Ne var dercesine kaldırdığım kaşlarıma dik dik baktı. İşaret parmağını kaldırıp kaşlarımın ortasına bastırdı.

"Bana kaşlarını çatma."

Kafama bastırdığı eline bakarak "Neden?" dedim.

"Çok çirkin gözüküyorsunda ondan." Konuyu dönüp dolaşıp nereye getireceğini biliyordum.

"Ne mutlu bana," diyerek onayladım. Eğer Bora'yı başımdan savacaksa mezun olana kadar kaşlarımı çatmaya hazırdım.

"Herneyse," diyerek anlamsız konuşmamızı savuşturdu. Ardından sanki bir sır verecekmiş gibi hafifçe eğilerek fısıldadı.

"Birazdan maçta sergileyeceğim cazibemden sonra peşimde koşacaksın."

"Ya defol!" diyerek elimle onu ittirdim.

"Her kızın içinde bir Bora aşkı yatar. Naz yapma." Ardından yanağımı öpüp hızlıca koşmaya başladı. Yanağımı sinirle silerken ardından bağırdım,

UMUDUN GÖLGESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin