2. "Sahte Hisler"

287 167 13
                                    

Basketbol sahasında fazla kalmayıp diğerleri gittikten sonra bizde evlerimize dağıldık. Ve yine evimdeyim. Yalan sevgilerle büyüdüğüm, yalnızlığıma sarıldığım odamdayim. Göz yaşlarıma şahit duvarlarla kaplı yerde bana ait hissettigim tek huzurlu yerdeyim.
Yalnızlığıma ilaç kitaplarımla ve günlüklerimle dolu odadayım. Arkadaşlarım var evet belki sevenlerimde var ama hiçbiri benim yalan mutluluk hikayemi anlamayıp gerçek sandılar. Bende anlatmadım çünkü ne kadar seversem seveyim güvenmedim. Ben bu hayatta annem yüzünden bir daha kimseye güvenemedim. Ben asla terketmez dediğim annem beni daha 6 yasimdayken başka bir adam için terkettikten sonra birdaha kimseye güvenemedim. Annem o adam ile ayrılana kadar gelmedi. "Gelmiyecek" dedi babam" bekleme" dedi. Sonra o gitti ve asla gelmedi. Annemi herşeye rağmen yinede sevdim. Pisman değildi, yinede sevdim. Saçımı hiç okşamadı yinede sevdim. Annem beni hiç öpmedi ama ben geceleri onun nefesini kontrol ederdim...

Ertesi gün;
Sabah okul olduğu için alarmımla uyandım. Bu sefer düşmedim çünkü zaten yerdeydim evet ciddiyim resmen gece yere yapışmışım işin kötüsü bunu farketmemiş uyumuşum.
Belimin ağrısı ile yerden kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Sonra okul kıyafetlerimi giyip aynada kendime baktım. Kendimde ister istemez onu görüyorum yani babamı. Her şeyimle ona benziyorum her halimle onu anımsıyorum. Annem bilse çok üzülür belkide kızar hatta belki adım hayırsız evlat bile olur. Umrumda olmadığına yemin edebilirdim. Ölü birinin sizin için olan düşünceleri ne kadar umrunuzda olur ki. Bence hiç olmaz. Benim kalbimde ölen annemin düşünceleri benim için önemli değil. Üzülmeden kalpsizce ve çaresizce söylüyorum, sevseydi severdim. Umursamadı umursamıyorum.
Saçlarımı iki yana tarayıp açık bıraktım. Dalgalı kahverengi saçlarım babama benzediği için her sene kestirirdim. Annem böyle alıştırmıştı. 15 yasindan sonra kestirmedim. O da bana karışmadi. Karışmadı mı dedim ben az önce? Pardon karışmaya tenezzül etmeyip umursamazdı.
Evden çıkip bisikletime bindim.
Okukun önüne vardığımda bisikletten inerken düştüm! Evet öyle bir sakarım ki şimdiye kadar sorunsuz gelip inerken düşmem tam bi aptallık! Kendimi yerde bulduğumda " Kahretsin! Off ayağım " tanıdık yüzler görüş alanıma girdiğine ayağımın acısını umursamadan ayağa fırladım. Eda ile ilkayin bisikletleri burdalardı fakat bahçede onları göremedim büyük ihtimalle sınıfta olmalılar. Tanıdık yüzün biri her sabah gördüğüm pamir, diğeri ise dün benle iddalı iddalı konuşup kafasına ellerimi soktuğum çocuk Berk, üstelik üstünde bizim okulun forması var. Yani galiba okula nakil olmuş. Acaba hangi sınıfta. Aman neyse canım banane. Ayağa fırlamam ile sınıfa çıkmam bir oldu. Kızlarda sınıftalardı.
"Günaydın kızlar " diyip başımla selam verdim. "Good morning be koçum " dedi ve sırtımabir şaplak indirdi Eda. Gozlerimi kocaman açıp bağıracaktım hatta tam "Eda senin ayarsız elinin ayarına tük- " derken içeriye Berk girdi. Pamir yan sınıftaydı. Fakat Berk buraya girdiğine göre aynı sınıftaydık yada karıştırmıştı -lütfen karıştırmış olsun- karıştırmış olsaydi çıkardı. Bana doğru geliyor yicek beni. "Günaydın " diyip gülümsedi. Bende zar zor "Günaydın " diyebildim. Bana sanki yıllardır aynı sınıftaymışız da yine normal bir günmüş gibu bakıyordu. Hatta dünyanın en normal sorusunu sordu " Şey gördüğün gibi yeniyim pek de tanıdığım yok. Yanın boş mu?"
Evet yanım boştu bir arka sırada eda ile ilkay oturuyor ve sınıfta yanı boş olan birtek benim yani ben boş demesem bile hoca yanima otutturacagı için doğal karşılayıp " boş istersen oturabilirsin" deyip yana kaydım. Ardından yanima oturup "Teşekkür ederim " dedi ve tebessüm etti. Şaka gibi ama değil. Dün basketbol sahasında tanıştıgim ve bidaha yüzünü göreceğini zannetmedigim biri ile aynı sınıftayım ve şu an yanımda oturuyor. Hatta ve hatta okul çıkışı için basketbol maçı yapacağımıza dair sözleştik birde kaybedip rezil olmak var. Bunu her okul günü hatırlatır. Bu maçı kazanmak farz kılınmıştır, şimdiden kazamiz mübarek olsun.
Kızlar bizi farketmiş olacaklar ki ilkay kendini tutamayıp yandan baktı sonrasında ise kahkaha attı. Eda'nin sus bakışlarına marus kalınca önüne döndü ama hâlâ gülüyordu. Ders zilinin çakması ile saniyesinde hocamız derse girdi. Saniyesinde derse giren hoca kim olur ? Tabiiki matematik hocamız Bilge hoca. Sınıfta derse katılan öğrenciler ve tahtadayazan notlar dışında hiçbirşey umrunda olmayan hoca ile 2. Dersimizi bitirdik. Sonunda tenefüs zili calinca kızlara dönüp " ben kantine iniyorum kahve alıcam bisey isteyen varmı?" Diye sordum.
Eda " yok aga bende yan etki yapıyor ya uykum kaçsın diye iciyorum uyku yapıyor." Kafamla onaylayıp ilkaya döndüm o da başını iki yana sallayınca aşağı kantine indim. Kendime bir kahve birde fıstıklı çikolata aldım. Sınıfa çıkan merdivenlerde dayanamayip yemeye başladım sınıfa girdiğimde çikolata yarıya inmişti. Yerime oturup bir ısırık daha aldım ki çikolatanın bir parçası hemen elimin altında kafasi olan Berk'in saçına düştü. O farketmedi ama ilkay ile Eda birden kahkahalarla gülmeye başkadırlar. Hem bana hem elimdeki çikolataya bakıp gülüyorlar sonrada Berk'e bakıp kahkahayı basıyorlardı. Berk anlamaz bakışlarla bana döndüğünde kafasındaki çikolata parçacığı hâlâ yerindeydi. Dayanamayıp bu halime bende güldüm. O anlamadan cikolatayi saçından almalıydım ama nasıl olucaktı ki? Imkansizdi. "Hey? Neye gülüyorsunuz siz " diyen Berk bir yandan da telefonunun kamerasini açmış yüzüne bakıyordu.
Tam o sırada telefonu elinden çekip sıraya geri koydum "Yüzünde birşey yok da şey... saçında cikolata var."
Kaşlarını çatıp güldü " saçımda çikolata mı var? Ne saçmalıyorsun sen ?" diyip gülmeye devam etti. Daha fazla dayanamayıp elimi saçına görürdüm ve cikolata parçacığını alıp çöpe attım. "Saçlarımı mı sevdin az önce?" Diyip sırıttı. Oysa ne yaptığımı gayet de iyi görmüştü. Beni sinir etmek pek bir hoşuna gidiyordu. "Hayır tabiiki neden seveyim senin saçlarını? görmedin mi çikolatayı aldım " dedim. Gözüm bizi izleyenlere kaydı ilk basta Ilkay ve Eda gülücükler saçıyor, sonrasında kankam diyip bağrıma bastığım Çınar kahkahalarla gülüyordu. Gülücükler zilin çalması ve edebiyat öğretmeninin derse girmesiyle sona erdi ve herkes ciddiyetle dersi dinledi.
Son dersin bitiminde okulun bahcesinde konuşmak için bekliyorduk ben, Berk, Ilkay, Pamir ve diğer arkadaşları Kaan ile bir basketbol iddasına girmiştik. Daha doğrusu Berk beni gaza getirip iddaya girmeye çalışmıştı. Toplanıp evlerimize gittik ve yarim saat sonra baketbol sahasında buluştuk. Berk'in yanında bir kız vardı. Bana doğru yaklaşıp selam verdi. "Selam. Ben Ecem. Bu rekabetin hakemi olucam. Seninda adın ne?" Diyip elini uzattı.
Uzattığı elini sıkıp soğuk bir ses tonuyla " Selam. Bende Masal memnun oldum " diye yanıtladım.
Ilkay sırtıma çıkıp " aslanım benim kaplanım benim gücün kralicesisin sen! Alalım şu maçı " verdiği gaz hicbir ise yaramamakla berber oldukça gerilmiştim. Sırımdan inip sırtıma destek verircesine bir şaplak indirdi ama bağırmamak için kendimi zor tuttum. O sırada Ilkay " Hemen başlamasak ben su alıp gelsem olur mu? Isterseniz sizede alayım" dedi.
Tam onaylayacaktim ki hepimizden önce Pamir öne atılıp " olur tabii olmaz mı? olur bence olur yani hatta bende gelebilirim istersen " dedi.
Ilkay'in hoşuna gitmiş olucak ki gülümseyip "gerek yok bakkal hemen şurası" dedi eliyle arkasındaki arsanın karşısıni göstererek. Yanımızdan ayrılıp bakkala doğru gitti. O sırada Ecem'in berke olan hayran baksilarini izliyordum. Eda uyarmasa farkında olmayacaktım ki onları izlerken yüzümde oluşan öfkeli ifade çok yanlış anlaşılıyordu sanki kıskanmışım gibi. Üstüme iyilik sağlık ne kıskanması! Neden herkes bana bakıyor? Bir dakika. "Ben onu sesli mi söyledim?" Berk söylediğimi tekrarlamam için duymazdan gelip "neyi sesli mi söyledin?" Dedi. O sırada eda öksürüp "evet sesli söyledin bacım " dedi. Sonra durumu toparlayıp " Masal bizim masal işte ya ahaha şaka yapıyor işte " karnıma dirseğini geçirip " değil mi Masalcım?"
dedi. Anlamayan gözlerle bakıp "hı?" Diyebildim sadece. O sırada İlkay yanımıza geldi dizleri titriyordu ve aglamakliydi. Hemen elini tutup
"İlkay iyi misin? Neyin var?" dedim.
Elinden poşeti cekip suşişesinin birini ona uzattım. Suyunu içip kendine geldiğinde korkusu dinmiş gibiydi.
"Tam su aldim çıktım bakkaldan biraz uzaklasmistim sadece ki o sırada takip ediliyormuş gibi hissettim arkamı döndüm hiç kimse yoktu yürümeye devam ettim ama her an arkama bakmak zorunda hissettim sonra bi adam sarkıntılık etti sarhoştu sanırım arkama bakmadam koştum ve buraya döndüm " anlattıkları hepimizi üzmüştü özellikle Eda okadar sinirliydiki gidip adamı bulup öldürebilir bile düşündüm. Ilkaya sarıldım. " tamam korkma bebegim geçti " saclarini oksayip ellerini tuttum. Eda söze girdi
"Bir genç kızın sokakta normal yürürken bile sürekli arkasını kontrol etmesini gerektirecek kadar, bu korkuyu ve bu güvensizliği yaşayacak kadar kötü bu dünya " ardından oda İlkaya sarıldı. O esnada telefonum çaldı. Açtığım anda annemin ağlamaklı sesini duydum" özür dilerim " dedi ve yüzüme kapattı. Özür diledi. Ne için özür diledi. Benden çaldığı yıllar için mi? Bana yapmadığı anneliği kardeşime yaptığı için mi? Tüm bu yaşattıkları için miydi bu özür? Özür ile geçer miydi? Sarılır miydi tüm yaralar ? O artik hiçbir yarayı saramazdı. Kimseye açıklama yapmadan sahadan çıktım kimsede hareketlenme olmadi Berk dışında. Arkamdan seslendi koştu ama bende tüm hızımla koşuyordum.
Durmadim eve kadar koştum. Onun da arkamda olduğunu biliyordum. Binanim kapisindan giridigim andaki görüntü daha çok endişelenmeme neden olmuştu. Polisler ve annem "Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor. Sedat Ucar'i öldürme suçundan yargılanacaksinız"
Sedat Uçar, Babam...

BENIM HAYATIM ✈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin