4. "Yenilgi"

245 149 18
                                    

Şarkı önerisi: Karlos/Yaren; yanarım

Yaş 4 / 2008

Ben Masal, çocukluğunu annesinin iki dudağı arasına gömmüş, masalların da kötü bitebileceğini 6 yaşında "sen artık büyüdün" diyen babasından öğrenmiş Masal.
Bu küçücük yaşımda tek başıma mücadele vermeye çalışıyorum. Benim için koca bir Dünya'nın yükünü sırıtlanan milyonlarca acıya katlanan kadının benden zaman zaman uzaklaşmasını izliyorum. Bir pisikiyatris doktorunun kapısının yanındaki koltukta annemi bekliyordum. Annem sinirle odadan çıkıp kapiyi çarptı ve yürümeye başladı. Ne olduğunu anlamayıp korkuyla arkasından gittim. " Anne! bekle anne! Nereye gidiyorsun? Noluyor?!" Annem piskolojik destek almaktan rahatsızdı her fırsatta" ben deli değilim bu ilaçlar benim değil!" diyerek hayatından beni mesul tutuyordu. Suçum neydi? Doğmak mı? 4 yasinda bir çocuğun başka ne gibi bir suçu olabilirdi ki? Teyzem bana hep annemin piskolojisinin iyi olmadığını bu yüzden beni geçmişinin acı parçası olarak gördüğünü söylerdi. Belkide hep bu yüzden nefret etti benden. Annem ilaç tedavisi görüyordu fakat bazen bunları içmeyip tuvalete tükürüyordu. Doktoruna içtiğini söylüyordu fakat ben içmediğini biliyordum. Böyle zamanlarda Annem oldukça sinirli oluyordu hiçbir suçum olmazken sinirini benden çıkarıyordu. Bana bir çocukluk borçluydu. Ben ise benden çalınan çocukluğu geri alıp kardeşime vermeye söz vermistim.

Günümüz.
Yardım çığlıklarımı neden kimse duymuyordu. Doğru ya benim çığlıklarım dünyada koca bir sessizliği temsil ederdi. Kütüphanenin kapalı kapısının altından sızan dumanlar hızla artıyordu. Kütüphanede kalan İlkay ve Berk dışında başka öğrenciler de vardı. Sonunda yangın alarmı çalınca herkes toplanip korkuyla çığlıklar attı. Yangın söndürülecekken kapının kitli olduğu anlaşıldı. Bu resmen kasıtlı olarak planlanmış bir yangındi. Anlamıyordum kimin İlkay yada Berk ile ne derdi olabilirdi? Yada içerideki başka öğrenciler için düzenlenmiş bir plandı. En sonunda kapıyı kırmışlardı ve ben hiçbir uyarıyi dinlemeden içeri dalmıştım.
8 yıllık dostum İlkay dayanamamıştı. Yerde yattığını görünce hızla yanina gittim. Sis ve duman yüzünden pek göremedigim ellerini tutup fısıldadim " dayan can dostum gecicek" yangına müdahale edilirken bir yandan da Ilkay ve Berk ile birlikte 3 öğrenciyi daha hastaneye kaldırmışlardı. Ben hastanede Ilkay'in başında bekliyor, ne kadar ısrar etsede eve gitmeyeceğimi o güzel kafasına sokmasını istiyordum. Berk' in başında da Pamir ve Çınar bekliyordu fakat aklım yine de ondaydı. " Eda sen kalsana burda beş dakikaya geliyorum" diyip kapiya yöneldim. "Hey! Nereye gidiyosun?" diyince duraksadim " eeee şey ıııı şeye yani kantine "eda inanmayan gözlerle bakıp " afallamasan inanicam he neyse git bari" diyince yanıt verme gereği duymadan odadan çıktım. Berk'in odasının önünde durup kapıyı tiklattim ve gelen "gel" sesiyle içeri girdim. Berk doğrulmaya çalıştı ama engel oldum. Yattığı yerin yanindaki koltuğa oturdum karşı koltukta ise Pamir vardı. " iyimisin? Uzun süre yanginda kaldın nasil hissediyorsun?" diyip refleksle elini tuttum. Bir bana birde elimize bakıp olumlu anlamda başını sallamakla yetinince Pamir 'in bakışları ellerimize kaydı. " ben cikayim yenge " diyip kapiya yönelince " Yenge sensin " diyip ters ters baktım o da gülüp yerine oturdu. Berk hâlâ ellerimize bakıyordu bende hâlâ elini tutuyordum. Ha maşallah yapış çocuğa be Masal aslansın kaplansın yaparsın aşkım! Bir sen eksiktin diyorum başkada bişey demiyorum iç ses. Hem ben yapışmadım ya rahatsız olsaydı çekerdi elini. Berk'e baktım "aç mısın?" Kafasını iki yana salladı "teşekkür ederim bu su aygırısı zorla yedirdi" pamire dönüp güldüm "aferin kedi olalı bir fare tuttun" pamir ayağa kalkıp önümde eğildi. "Teveccühünüz sultanım "
"Ne sultanı "
"Hürrem sultan "
"Hürrem sultana bile kalmayan dünya bize mi kalacak, bir dakika ne kadar gereksiz bir konu"
Pamir kahkaha attı "bu sefer saçmalayan sensin. Bir de kankamın elini bırakırsan iyi olcak lazım da" dik dik Pamir'e baktım."Lazım derken?" Berk' e döndüm ama o hayran hayran Pamir' e öpücük atmakla meşguldü. Bir anlık minik bir sinirle elimi cekip Berk'in ağzına vurdum. Kıskançlık parayla olsa yine yapar mısın Masalişko? Yaparım. Berk eliyle ağzını tuttu " Ah! Vicdansız acıdı, elin de ağırmış" saflığım tuttu. " ya acıdı mı? Özür dilerim ya" diyip tekrar elini tuttum. Otuz iki diş sırıttığında gerçek bir safoz olduğumu farkettim ve elimi çektim. " Pislik herif! Ben senin kadar fırsatçı birini görmedim ya" sesim biraz yüksek çıkmıştı ki kulaklarını kapattı. "Bağırmadan konuşmayı bilmez misin sen?" ay bide soruyor.
"Önce delirt sonra bağırmıyayım öyle mi?" Sen sanki çok masumsun ha. O fırsatçı ise sende aşıksın. "sen de bir sus be!" Diye bağırınca Berk yerinden sıçradı. " kimle konuşuyorsun sen? Valla korkuyorum ben senden" onu korkutmak beni eğlendirmişti. "Korkma insan yemiyorum ama istersen seni yiyebilirim" dedim fakat kendisi fesatlikta mükemmel olduğu için yine sırıttı " yesene" diye fısıldadı.
Pamir ciddiyetle bize baktı "arkadaşlar ben gerçekten çıkayım artık " dedi ve cevap bile beklemeden çıktı. Madem oyun istiyordu onunla oynayacaktım. "hm yiyeyim mi yani?"
Sırıtarak gözümün içine baktı "hm hm ye yani" onunla oynamak çok eğlenceliydi. Bende otuz iki diş sırıttım ve yüzümü yüzüne yaklaştırdım. " hm hm peki nasıl yememi istersin" diyerek fısıldadim. Gözlerini büyüterek gözlerime dikti. Ben ona çok eğlenceli bir oyun oynuyordum o ise oynuma geliyordu. Dikkat et de o seninle oynamasın. Hahayt o kim ki benle oynuyor? Onun bebekken oynadığı oyuncakları ben komşunun çocuğunun kafasına atıp onu dövüyordum. Dikkat! Cani var!
Bir an afallayıp yüzüme baktı, elini alnıma koyup ateşimi ölçütü. "Ateşin olmadığından eminim ama kafana bişey düşmediğinden emin olamıyorum. Korkmalıyım değil mi?" Kahkaha attım. "Her seferinde benden bir öcüymüşüm gibi bahsetmen komik geliyor" kaşlarını çattı "öylesin" dedi. Kendimi geri çekip yerime oturdum. "Demek öyleyim ha? Öcüysem benden uzak dur" gerçekten alınmıştım sanırım. Evet saçma görünüyordu ama kalbim kırıldı işte. Çıt kırıldık değil mi masal?
Ben kırıldım sen değil iç ses. Berk güldü "çocuk musun sen? Şaka yaptım öcü değilsin" omuz silktim.
"Banane öcüyüm ben uzak dur benden" Berk zavallı delirecekti. Beni delirten her akıllı benimle delirmeye mahkum bunu iyi öğrenirseniz sıkıntı çıkmaz. Her ne kadar refakatçi olarak kalmak istediğimi söylesem de ne İlkay ne de Berk buna izin vermişti. Hava kararmaya başlamıştı fakat ben Eylül'e onu teyzemlerden alıp eve getireceğime söz vermiştim. Eve geldiğimizde birçok soru soracaktı ve bunların başında annemin nerde olduğu sorusu geliyordu. Ona ne cevap vereceğimi, nasil açıklama yapacağımı hiç bilmesemde Eylül 'ü almaya gittim. Teyzem biraz daha kalması konusunda ısrarcıydı fakat benden kopmasını ve onlara alışmasını istemiyordum.
" Teyzecim sen daha kendin çocuksun küçücük çocuk ile bir başına ne yapacaksın? bırak annen çıkana kadar kalsın hatta bence sende kalmalısın öğrencisin ikinizinde masrafları olacak." Iki saattir kapıda dikilmiş teyzemin aynı şeyleri tekrarlamasını dinliyordum. "Teyze ben artık çocuk değilim. Senin düşündügün kadar küçük bir çocuk hiç degilim. Gerekirse okulu dondurup işe girerim yine de ne kimseye muhtaç olurum ne de kardeşimi muhtaç ederim." Teyzem bıkkın gözlerle bana baktı "ne desem yine bildiğini okuyacaksın değil mi" gülümseyip başımı salladım ve Eylül'ün elini tuttum. "Eve gidelim mi prensesim?" Eylül mutlu olmuş gibiydi. " Gidelim abla Annemi çok özledim" yüzümdeki gülümseme soldu. Hâlâ ne diyeceğimi bilmiyordum belki ufak bir yalan günü kurtarabilirdi. "Ablacım annemiz uzağa gitti işi varmış biraz kalıp dönücek" Eylül kaşlarını çattı. "Annem bizi bırakıp gitmez ki abla hemen dönücek öyle değil mi?" Bu masum gözlere bakıp da nasıl yalan söylüyordum aklım almıyor. Onun için o kadar üzülüyordum ki benim gibi çocukluğunu gömmek zorunda kalmasın diye yeni bir Dünya savaşı çıkarabilirdim. "Annem asla seni bırakmaz Eylül merak etme dönücek ama o zamana kadar sen benimle birlikte evimizde kalacaksın ben okula giderken teyzemlerde kalırsin"
Eve gelene kadar ona bu sekilde tatmin edici açıklamalar yaptım. Seni bırakmaz dedim bizi bırakmaz diyemedim. Annem beni birçok kez bırakmıştı çünkü. Belki onu da bırakırdı ama o bunun yükünde ezilemeyecek kadar küçük. Kafamda bin bir türlü düşünce ile eve geldiğimizde saatin geç olduğunu farkettim. "Eylül hanım uyku saatiniz gelmiş hadi bakalım koş yatağa " diye gülümsedim o ise mutsuzdu. " annem gelmeden uyumam" annesinin aylarca hatta belki yıllarca gelmeyeceğini söylemek ağır olurdu değil mi? O yüzden birkere daha sustum. Eylülü kucaklayıp yatağına görürdüm ve gıdıklamaya başladım. Kahkahalar içinde " tamam yapma uyuycam söz " diye debeleniyordu. Sonra bıraktım " hadi o zaman pamuk şekerli rüyalar" dedim. Gülümseyip yatağa girdi ve üstünü örttüm. Bazen ona pamuk şekerli rüyalar ya da pamuk şekerli günler derim bunu yapmaktaki asıl amacım eğer bir gün pamuk şekere alerjisinin olduğunu unutup da yerse hatirlayip erken müdahale edilmesi. Eylül uyuduktan sonra uzun zamandır yalnız kalmadığımı farkettim ve biraz salona geçip şöminenin karşısına oturdum. O esnadada kapı çaldı. Bu saatte gelmesini beklediğim kimse olmadığı için kasşlarımı çatarak kapıyı açtım. Karşımda elinde küçük bir valiz ile duran ilkayı görünce şaşkın şaşkın bakındım. "İlkay? Gel gel ayakta kaldın" diyip kenara çekildim. Ilkay iceri gecti ve bende kapıyı kapatıp yanına gittim. Kötü görünüyordu solgundu. "Hastaneden yeni çıkmadın mı sen ne işin var burda yataktan çıkmak yasak demedim mi?" diye söylenirken gözüm valizine kaydı. Çekingen gözlerle bana bakıp dudağını araladı "Masal ben evi terkettim kısa bir süre kendi başımın çaresine bakacak birikimi yapana kadar yanında kalabilir miyim?" Şaşkınlıkla bakakaldim şaşkınlığım evi terketmesiydi nedenini sormadan edemezdim. "İlkay başımın üstünde yerin var ne kadar istersen kalabilirsin tabiki fakat merak ettiğim apar topar hasta halinle buraya gelecek kadar ne yaşadınız da evi terk ettin?"
"Babamla kavga ettik bu sefer normal bir kavga değildi, Masal ben çok yanlış şeyler gördüm çok yanlış bir karar verdim ne yapacağımı bilmiyorum iki seçeneğim var ve ikisinin sonu da felaket gibi." Korkmaya başlamıştım o an içinde kafamdan binlerce senaryo geçti.
"Artık anlatacak mısın? Deliricem. "
Burnunu çekti. "Babam annemi annemin kuzeniyle aldatıyor. Buna bizzat şahit oldum ve sinirle bir sürü kanıt topladım. Elimde ses kaydı ve fotoğraflar mevcut. Ama annem babama aşkla bağlı yıkılır, mahvolur. Düşünmek bile istemiyorum ya kendine bir şey yaparsa." Diye ağlamalı bir ses tonuyla konuşuyordu. Babası denen o adamı en başından gözüm tutmamıştı fakat ne yalan söyleyeyim kızına yaptığı babalığı hayranlık ile izlerdim hep. En çokta buna imrenirdim. Babamla hiç öyle olamayacağımızı biliyordum. Yine de çocuksu umudumu hiç yitirmemiştim. Küçük bir umur kırıntısı vardı içimde onu da çok gördüler. Annem'i bunun için de asla affetmeyecegim. Şimdi bir düşündüm de sanırım ben annemi asla affedemeyeceğim. "Sakin olmalısın hep yaptığın gibi güçlü dur. Baban bu iğrenç meseleyi bildiğini biliyor mu?"
"Evet sorun da bu anneme söylemek zorundayım böyle üstümde koca bir yük varmış gibi hissediyorum. Vicdanım ağır basıyor ama sonunda üzülen annem olacak hatta başına bişey gelecek bunu nasil göze alabilirim?" Çaresizliğini görebiliyordum. Bu zamana kadar her kötü günümde yanimda olmuştu. Bazen söyleyecek bişey bulamayıp sessiz kalmıştı da yinede sessizliği ile şifa olmuştu. Ben ona karşı hiç sessiz kalmamıştım ama buna da diyecek hiçbir şeyim yoktu. Ben öyle bir durumda olsaydım söylerdim. Çünkü benim kaybedecek bir mutluluk yuvam yoktu. Onlarda öyle değildi, düzenli bir ailesi vardı.
"Karar vermek için acele etme iyice düşün verdiğin kararın pişmanlığını yaşamamı istemiyorum. Şimdi bir güzel yat dinlen daha sonra konuşuruz " diyip gülümsedim.
"Herşey için teşekkür ederim kardeşim. Ben yarın iş bakıcam fazla sürmez zaten beni idare edecek bir eve çikarim." diyince göz devirdim. Sanki kovduk bu ne acele.
"Saçmalama İlkay her zaman yanındayım biliyorsun. Ne kadar istersen kalabilirsin annemin durumunu biliyorsun, avukat 4 yıldan aşağı salmazlar diyor. İş konusuna gelirsek bizim Pamir'i biliyorsun onun ailesine destek olmak için girdiği bir pizzacı vardı orda çalışıyor. Okul masraflarını karşılayıp kendi harçlıklarıni çıkartıyor. Istersen konuşalim sanada biyer ayarlasın ne dersin?" Diye sordum. Biliyor musun Masalişko o ikisini shipliyorum pizzaci fikri de güzlemiş buradan bir romantik komedi çıkar mı? Bende diyorum benimki niye bu kadar sessiz. İlkay bir süre düşündükten sonra dudagini araladı. "Mantıklı geliyor evet olabilir ben konuşurum istersen sen zahmet etme." Diyince kıkırdadim. "Bahanem olur konuşuruz demiyor da sen zahmet etme diyor ahahah" tabii ters bakışlarına maruz kaldım. "Neden bahane bulayım çok da meraklı değilim yani ona iş için konuşucam sadece" kafamı olumlu ablamda sallayıp "hmhm tamam inandım" dedim ve sonra dayanamayıp kahkaha atmaya başladım. Yine ters ters baktı. "Ya gidip uyusana sen!" diyince daha çok güldüm. Yaklaşık yarım saatlik komedimizin ardından Ilkay'ın yatacağı koltuğu hazırlayıp bende uyudum.

BENIM HAYATIM ✈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin