-hafta 2-

11 0 0
                                    

bu sefer konu değil de anahtar kelimelerimiz mevcut, bu kelimelerden en az 8'ini kullanarak bir yazı yazmak durumundayız.

anahtar kelimeler: kök, yalnızlık, orman, korku, dip, dolunay gecesi, ölüm, paradoks, kıta, aykırı.

***

eleanor, siyah spor arabasıyla yolun tenha olmasından cesaret alarak 50 km/s hızla gitmesi gereken yolda ibrenin neredeyse 90'ı gösterdiği bir hızla gidiyordu. parmak boğumları direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olmuştu ve buna tezat olarak gözlerinin altı mosmordu.

arabanın hızından dolayı ön koltuktaki siyah poşetin içinde bir sağa bir sola sallanan bira şişelerinin çıkarttığı ritmik sesler eşliğinde düşünceler ışık hızında akıyordu zihninde. varacağı konum evinden yarım saat uzaklıkta olan ormandı. burası onun mekânıydı, ormanın ıssızlığından ve karanlığından duyduğu bütün endişe ve korkuya rağmen ne zaman kafası düşünmekten patlayacak gibi olsa buraya gelir ormanın diplerine doğru giderdi.

yalnızlık tüm bedenini çevreler ama aynı zamanda kökleri toprağın ve eleanor'un kalbine kadar uzanan ağaçlar onu yalnız bırakmazlardı. onca ağacın arasında oldukça aykırı durmasına rağmen orman onu dışlamamış aksine varlığını kabul etmiş, sarıp sarmalamıştı.

bu gece de ormanın onu ve yaralarını sarmasını istiyordu, öyle bir haldeydi ki orada bir ağacın dibine kıvrılıp uyuyabilirdi. sonunda ormana vardığında arabasını park yerine park edip koltuktaki poşeti aldı, gözü dikiz aynasından gördüğü ceketine kaydı ama hava oldukça serin olmasına rağmen teni alev alev yanıyordu ve nedensizce soğuk havanın tenini yalayıp geçmesini istiyordu bu yüzden yalnızca poşetle arabadan indi.

bu gece dolunay gecesiydi, eğer çok karanlık olursa telefonunun fenerini kullanacaktı ama ay ışığının yeterli olacağını düşünüyordu. her zamanki yerine doğru yürümeye başladı. arada bastığı dallardan ve koluna sürtünen yapraklardan dolayı ürküyor, hafif bir ürperti hissedip elleriyle çıplak kollarını ovuşturmaya başlıyordu.

sonunda ortasında yıkılmış bir kütük bulunan çevresi ağaçlarla çevrili açıklığa geldi, tahmin ettiği gibi ay ışığı tam da oturacağı yeri aydınlatıyordu. kütüğe oturup elindeki poşeti ayağının dibine bıraktıktan sonra eline bir şişe alıp kafasına dikledi.

---

yaklaşık 45 dakika önce

saat gece yarısını geçkin bir saatte eleanor yurt dışından bir süreliğine dönmüş olan arkadaşıyla telefonda konuşuyordu.

"biliyor musun sevgilim de seninle aynı fakültede." yaşadığı çevredeki birçok yaşıtı yurt dışında aynı üniversite için burs kazanmıştı, bu şanslı insanlardan ikisi sevgilisi ve liseden bir arkadaşıydı.

"hadi ya zor olmuyor mu öyle? aranızda şehirler, ülkeler, kıtalar var sonuçta." arkadaşı abartarak söylemişti bunları, kendisi uzak mesafe ilişkilerine kendi tecrübelerine dayanarak pek sıcak bakmazdı.

"abartma canım sen de, alt tarafı bi' tek gecelik uçuş var aramızda. hem olduğunca sık buluşmaya çalışıyoruz biz." sonra birden aklına gelmiş gibi ekledi eleanor.

"yalnız birkaç gündür haber alamıyorum ondan, mesajlarıma ve aramalarıma dönüt yapmıyor." aslında birkaç gündür değil neredeyse 1-2 aydır doğru düzgün konuşamıyorlardı ama bu detayı verme gereği duymadı. bir süre karşı taraftan ses gelmedi, arkadaşını göremese de şu anda düşünmekte olduğunu hissetti.

"aslında sana bahsetmeyi unuttum ama böyle apar topar dönüşümün bir sebebi var. fakültede oldukça tanınan, sevilen ve başarılı bir öğrenci hayatını kaybetti, ailesi cenazesinin memleketinde olmasını isteyince epeyce bir öğrenci de cenazenin arkasından hemen ülkeye akın etti."

miskin bir ayyaştan birkaç yazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin