-hafta 4-

6 0 0
                                    

konu: bulutlu bir gökyüzünden esinlenerek yazdığımız bir yazı

seçtiğim fotoğraf: medyadaki görsel

***

bir efsaneye göre ölen insanların ruhu yılda bir kez dünyanın herhangi bir yerinde geceleyin gökyüzüne inermiş, ama bir yıldız ama bir bulut kümesi olarak.

günlerden bir gün serin bir aralık gecesi dünyanın bilmem neresindeki bir sahilde tek tük bulutların bulunduğu o yıldızsız lacivert gökyüzünde bulut öbeklerinin birinin ortasında görkemli bir şimşek çakmış. öyle büyülü bir anmış ki bu, resmedilesi bir güzellikmiş.

ortaya çıkan görüntüyü tasvir etmek gerekirse yatay bir vaziyetten ziyade daha çok diklemesine duran bir bulut kümesinin ortasında çakan birkaç göz kamaştırıcı kıvılcım, kıvılcımların etrafında onların ışığıyla aydınlanmış bembeyaz bulutlar, o bulutların etrafında gitgide koyulaşarak gecenin lacivertine karışan mavinin binbir çeşit tonu başka bulutlar ve şimşeğin ışığıyla aydınlanmış denizin o durgun kara suları...

bu manzaranın bir ruhun dünyaya gelişi olduğuna inanırsak bu ruhun sahibi olan şahıs ortaya çıkan manzaradan da anlaşılacağı üzere oldukça görkemli, dikkat çekici ve biraz karanlık biri gibi duruyor.

dış taraftaki kara bulutlar kişinin dış dünyaya karşı tutumunu sergilemektedir: karanlık, ürkütücü, tehditkâr ve korunaklı. yani bu kişi dışarıya karşı soğuk bir izlenim verebiliyor, iç dünyasına öyle her önüne geleni almıyor ve seçici davranıyor.

bir alt katmandaki daha açık mavi bulutlara bakacak olursak bu, kişinin çevresine gösterdiği kısımdır. bu katmanda kişinin gerçek halini görüşümüz ilk katmandaki gibi çamur tabakasıyla kaplı gibi olmasa da su hala bulanıktır ve biz hâlâ kişinin özünden uzağızdır.

beyaz bulutlar ise artık kişinin yakın alanına girdiğimiz kısımdır. artık yeterli güveni kazanmış olarak savunmasız bölgeye girebilmişizdir. burası en dış katmana göre dondurucu soğuklukta değildir aksine sıcaktır, aynı zamanda karanlık değil aydınlıktır da.

son katman ise ışığın kaynağı olan şimşek. işte burası en sıcak, en aydınlık, en savunmasız ve en berrak yerdir. burası kişinin özüdür. eğer ki buraya gelebildiyseniz bu kişi için oldukça değerli olmalısınız ki sizi kalbinin ve ruhunun ta en derinlerine almış.

işte bu kişinin ruhunun içi de böyledir, dıştan buz gibi bir insan fakat gözlerinin içine baktığınızda derinlerde yanan ateşi ve sevgiyi hissedebileceğiniz biri.

tabii sonrasında şimşek çakıp sönüyor ve bulut kümesi karanlığa gömülüyor, katman ayrımı kalmıyor artık. bu şu anlama geliyor: bu kişi güvenerek savunmasız katmanlarına aldığı biri tarafından yaralanmış ve önlem olarak mantığı tüm katmanlarını karanlığa boğmuş, kalbi buz tutmuş.

şimşeğin çakıp kaybolmasıyla muhtemelen ruh ait olduğu yere dönüveriyor.

zaten ta en başında da beyaz bulutların içlerine doğru gelmekte olan kara bulutlar vardı, güvensizlik ve kırılmışlık kişinin içine işlemişti. bir ruhun ilk halindeki gibi aydınlık kalmasıyla bir darbe alıp da karanlığa gömülmesi arasında çok ince bir çizgi vardır, buzda yürümek gibidir bu.

bir ruh katlediliyor, gözlerinin ışığı çalınıyor, karanlığa gömülüyor...

kim bu geceki ruh belki de bizizdir, sonuçta insanın ruhunun öldürülmesi için bedenen katledilmesine gerek yoktur.


miskin bir ayyaştan birkaç yazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin