30 days || jenlisa

day 1

lisa dersi dinlemeye çalışıyor fakat konsantre olamıyordu. birkaç sebebi vardı bunun için: birisi üç sıra önünde oturan jennie'ydi, diğeriyse onunla nasıl yakınlaşacağı düşüncesinin beynini kemirmeseydi.

rosé ile bu kadar iddialaşmasına gerek yoktu; fakat bu iddia olmasa jennie ile yakınlaşacak cesareti asla kendinde bulamayacağını biliyordu. bu yüzden bu kadar ciddiye almıştı. iddiayı kazanması gerekiyordu.

"lisa?" öğretmenin seslenmesini düşünce seline daldığı için duymamıştı. "lisa!" sesini yükseltip seslenen matematik öğretmenine baktı.

"e-evet."

"tahtadaki soruyu yapmak ister misin?" bu bir istek değildi, çözmek zorundaydı.

pekala. lisa her şeyde mükemmel olduğunu düşünen bir insandı, tek bir şey hariç: matematik.

ayağa kalktı, gözlerini kıstı ve tahtadaki soruya baktı. sorudan bir şey anlamaması bir yana, sınıfın tümünün gözlerinin onun üzerinde olması baskısı onu yiyip bitiriyordu.

"umm..." biraz mırıldandı. "üç...kök iki?" sallamıştı.

öğretmenin hayal kırıklığına uğrayan bakışlarını birkaç saniyeliğine üzerinde hissettikten sonra sırasına geri oturdu. matematik öğretmeni sınıfa döndü, "maalesef lisa. başka cevaplamak isteyen?"

sınıftan birkaç kişi el kaldırdı. "evet, jisoo. sen söyle."

"ben cevabı eksi dört buldum."

"tebrik ederim, doğru. lisa, iyi dinle kızım tekrar anlatıyorum." lisa nezaketen kafasını kaldırıp gülümseyerek öğretmene baktı ve dinliyormuş gibi yaptı, fakat aklı yine de derste değildi.

zil çaldığında jennie'nin yanına gitmek için cesaret topladı. ilk birkaç dakika başaramasa da en sonunda çekingence sırasından kalktı ve arkadaş grubuyla oturan jennie'nin sırasının tarafına gitti.

"selam kızlar... şey soracaktım..." duraksadı. ne soracaktı? bilmiyordu. düşünmemişti ki. yani derste sadece bu konuyu düşünmüştü evet de... "geçen gün hikayenizde bir sushi restorantı gördüm. orası neresiydi? kızlarla ben de gitmek istiyorum da iyi bir yer arıyoruz."

"ah, yeni açılmış," dedi jennie gülümseyerek. lisa resmen gülüşüyle ışık saçıyor diye düşünmeden edemedi. ne ara bu kadar utanç verici şekilde hoşlanmaya başlamıştı jennie'den, o bile bilmiyordu. "alışveriş merkezinin arkasında. sushi palace miydi neydi, öyle bir şey."

"çok teşekkür ederim, görüşürüz," dedi lisa ve gülümseyerek jennie'yle arkadaşlarına bay bay, anlamında el salladı. ardından arkasını döndü, rosé ile jisoo'nun önündeki sıraya doğru ilerledi. sakin ol lisa. gayet iyi toparladın. sakin.

rosé ve jisoo'nun önündeki sıraya oturdu.

"kızlar ben sıçtım ya. ne diyeceğimi bilemedim. geveledim bir şeyler. of. kızla da alakam yok ki yemeğe çıkarayım. hadi alakayı geç, kız düz mü değil mi onu bile bilmiyorum. yemeğe çıkarsam sorun olacak şimdi. of." lisa derdini duyulmasın diye kısık bir sesle anlattıktan sonra dramatik bir şekilde kafasını sıraya gömdü.

"şş, halledeceğiz birtanem. bence sen sınavları düşün, iki haftaya başlayacaklar. jennie konusu illaki hallolacaktır. hallolmasa bile üzülme: demek ki doğru zaman değilmiş," diyerek lisa'yı rahatlatmaya çalıştı jisoo.

"jennie'yle bir ay içinde çıkamazsan ben ve kova dondurmamın aşkı kazanır. evet, jisoo'ya hak verdim," dedi rosé.

lisa ikisine de bıkkın bir bakış attı. "çok kırıcısınız. neyse. ben bir yolunu bulacağım." önüne döndü. yaklaşık otuz saniye kadar sonra tekrar arkasına döndü. "buldum. çıkışta benimle sushiciye geliyorsunuz. hemen."

rosé sorarcasına baktı. "bunun aciliyetini anlamadım ama yemek varsa gelirim."

"aciliyeti şu ki, jennie'ye ne diyeceğimi bilmediğim için geçen hikayesine attığı sushicinin neresi olduğunu sordum. adresini anlattı. oraya gidip oradan hikaye falan atarsam konuşuruz belki." lisa duraksadı. "restorantı sormasa mıydım? çok mu sapık durdum ya? şimdi bi de üstüne aynı restoranta gidip hikaye atacağım. ay cidden iyice sapık oldum, vaz mı geçsem..."

rosé göz devirdi. "hayır salak. mantıklı bence. ben gelirim."

"ben de gelirim," dedi jisoo. "çok sushi sevmem ama jennie ile aşkınız için buna katlanabilirim..."

"siz bir tanesiniz," dedi lisa ve ikisine de öpücük atıyormuş gibi yaptıktan sonra önüne döndü.