BÖLÜM 14*: Özlemişim.

60 3 0
                                    

Multimedya: Hikayemize yeni katılan arkadaşımız Yasemin :)

Çoğu insan güneş ışınlarının gözüne girerek uyanmasından nefret ederdi. Ben de bu insanlardan biri olarak karanlığa aşıktım.

Karanlık insanın iç dünyası gibiydi. Ölüm kadar keskin, inanmak istemediğimiz görünmez canlılar kadar belirsizdi. Bir bukelamunun saklanamayacağı tek yerdi karanlık. Gözlerimizin düşmanıydı. Merkezi sinir sistemimizi alt üst eden, görmek dışında her duyuyu canlandıran bir dosttu aynı zamanda. İçinde sakladığı her şey ise bir düşmandı. Nereden, ne geleceğini asla bilemezdin. Karanlıktan korkanları anlamak benim için zordu. Orada rahatlıkla saklanabilirdin. Kollarını sana açan bir arkadaştı.

Ancak karanlığın içinde hissettiğin bir düşmanın varlığı yeterdi karanlıktan nefret etmen için. Ya da gecenin bir vaktinde gözlerini karanlığa açmanı sağlayan şey yakınından gelen kötü bir haberse yine gecelerin zifiri karanlığını sevmezdin. Annemi o karanlıkta uyuduğunu sanarak kaybetmiştim. Ama yine de seviyordum karanlığı. Gözlerimi kapattığımda karanlığımı aydınlatan kişinin annem olmasıydı bunu sağlayan. Karanlık olmalıydı ki annemi görebileyim.

Böyleydi işte karanlıkla imtihanım. Gözlerimi karanlığa açmamı sağlayan şey kulağıma gelen bağırış seslerinden başka bir şey değildi. Kime ait olduğunu ayırt edemediğim çığlık sesinin iyi bir şey olmadığı kesindi. Hızla yataktan kalkarak elime silah sayılabilecek bir şey aramaya koyuldum. Eve hırsız girmiş olabilirdi. Yatağımın baş ucundaki ağır abajuru alarak tahta kapıya kulağımı dayadım. Çığlığın ardından gelen sakin konuşma seslerini duydum. Ne hakkında konuşulduğu, kimin konuştuğu anlaşılmıyordu.

Açtığım kapıdan parmak uçlarımda çıktığımda merdivenlerin başındaki iğrenç koku midemi bulandırmaya yetmişti. Sanki biri evin ortasına dışkısını yapmıştı. Burnumu kapatarak aşağıdan gelen seslere doğru yürümeye başladım. Sesler git gide netleşirken tüm vücudum heyecandan kaskatı kesilmişti. Merdivenlerin ortasında durup başımı eğdim ve konuşanların sahibine baktım. Mutfakta Deniz ve Sibel karşılıklı durmuş, çatık kaşlarla bir şeyler konuşuyorlardı.

İster istemez, "Acaba duyduğum kokuyu duymuyorlar mı?" diye geçirdim içimden. İnanılmaz bir boğukluk vardı evin havasında. Kokuyu duymamaya çalışarak gizlice konuştuklarını anlamaya çalıştım.

"Sence düzelecek mi?" dedi Sibel. Kısık gelen sesinden hiçbir duygu anlaşılmıyordu. Ellerindeki kupalarda kahve olduğunu tahmin ettiğim dumanı tüten içeceği üfleyerek dudaklarına götürdüler ikisi de. Düzelecek olan şey neydi? Düzeltilmesi gereken bir şey mi vardı? Göğsüme oturan yumru, iyi şeylere delalet değildi. Korkuyordum. Sevdiklerimin bir şeyler saklama olasılığından inanılmaz korkuyordum. Ki bu söz konusuysa Gizem'in konuştuktukarında ne kadar haklı olduğu da gözüküyordu.

"Bilmiyorum. Ama korkuyorum. Sanki yanlış bir şey yapıyoruz." diye yanıtladı başı önde olan Deniz. Servise bıraktığı kupadan çıkan dumanı inceliyordu. Devam etmek istercesine derin bir nefes aldı; ancak susmakla yetindi. Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Belki de sadece dinlemem gerekiyordu. Merdivenin gölgede kalan kısmına yerleşerek, vücudumu onları görebilecek bir şekilde açılandırdım. Sanki karşımdakiler düşmanmışcasına hala elimdeki abajuru sıkıyordum. Belki de merakımı ve sinirimi bundan çıkarmak istiyordum.

"Tabii ki yaptığımız doğru değil. Ama şartlar bunu gerektiriyor." dedi yine duygusuz bir tonda Sibel. Yüzüne vuran ışık gözlerini parlatıyordu, ya da gerçekten zor durumda oluşunun doğurduğu bir göz yaşarmasıydı. Anlayamamıştım; ama ne kadar zor durumda olursa olsun ikinci tercih daha masum gözükmüştü gözüme. Bu sakladıkları şeyi gerçekten zor durumda oldukları için sakladıklarına inandırmak istiyordum kendimi. Yoksa bugün verdikleri sözü tutmadıkları için onları affetmeyebilirdim. Hele bu büyük ve bilmem gereken bir şeyse-ki içime bu doğuyordu- asla affetmezdim. Her ne kadar arkadaşlığımızdan emin olmasam ve soğusam da, onca yılı bir çırpıda silip atamazdım. Hele de gizledikleri şey benim tahminimden daha küçük bir şeyse o zaman yazık etmiş olurdum.

Siyah GökyüzümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin