~11

622 149 394
                                    

(Minho'dan)

Yatağıma uzanıp derin bir iç çektim. Bedenimin yorgunluğunu yatarak atabilirdim belki ama düşüncelerim daha da yoruyordu beni.

Her şeyi düşünüp halletmekten, her şeyi düzene sokmaya çalışmaktan bıkmıştım.

Sadece mutlu olmak istiyordum.

Bir kere de 'ne olacak?' düşüncesini bir kenara bırakıp o anı yaşamak istiyordum.

Sadece hayatımı gerçekten yaşamak istiyordum.

En basitinden Jisung'un, olanları, 'beni' öğrendiğinde nasıl bir tepki vereceğine takılıyordum. Şu anlık planımızda anlatmak yoktu. Ama zamanı geldiğinde öğrenmeliydi.

Ama biliyordum ki işleri hızlandırmamız gerekiyordu. Onca sene beklememiz zaten bizim için bir eksi iken daha fazla beklemek büyük bir aptallıktı.

Jisung'u göremesem bile, korumak için elimden geleni yapıyordum.

Ama olmuyordu.

Jinyong denen herif her seferinde ona zarar veriyordu.

Belki Mark sayesinde onu ölümden kurtarmış olsak bile sonuçta acı çekiyordu...

Onca şeye rağmen hâlâ ayaklarının üstünde durma çabası daha da şaşırttı beni.

Okulumda veya sınıfımda olması bir tesadüf müydü yoksa kaderin bizi hâlâ birlikte tutması mıydı bilmiyordum.

Ama bildiğim bir şey vardı o da, yakınımda olması dünyanın en güzel olayıydı benim için.

Özlemiştim...

Hiç unutmazdım o günü, eminin o da unutmamıştır çünkü ikinizin de travması olacak türdendi o gece...

(Flashback- Yazar'dan)

"Min! Şu bebeği verir misin?" Küçük Jisung'un tatlı bir şekilde arkadaşından oyuncağı istemesi diğerini gülümsetti. Oyuncağı hızla kapıp aynı yaşta olmalarına rağmen kendisinden daha minik kalan bedene uzattı.

İkili bu şekilde yukarıda, Jisung'un odasında oynarken yakın arkadaşlar olan babaları ve anneleri salonda sohbet ediyorlardı.

Kapıdan içeriye giren ve suratları asık olan iki genç kadın, onlara sütlerini verip geri gittiklerinde bir tuhaflık hissettiler yakın arkadaşlar.

Normalde böyle olmazdı.

İki küçük çocuğu öpüp, gıdıklarlar bol kahkahalar ile geri gidelerdi.

"Bir şey olmuş sanki.. Gidip bakmaya ne dersin Min?" Jisung'un heyecan dolu bakışları, zaten meraklı olan Minho'yu daha da sürüklemişti o düşünceye. Onaylamak amacıyla başını sallayıp ayağa kalkmıştı. Jisung'a tutması için uzattığı el boş kalmamış, Jisung'un eli ile birleşmişti.

İki küçük arkadaş merdivenlere geldiği sırada durdular. İçeriye girerlerse babaları azarlardı. Bu yüzden duymak için sessiz olmayı seçmişlerdi.

Tabii onların sessizliği ortamı sessiz kılmıyordu ne yazık ki... Babalarının bağırış sesleri tüm evi titretecek türdendi. Bu da iki küçük arkadaşı korkutuyordu.

"Ji, bence gidelim.. Yakalanırsak ceza verirler." Minho seslere daha fazla tahammül edemeyip konuştuğunda küçük arkadaşı hemen kafasını olumsuz anlamında sallamıştı. "Hayır!  Min merak ediyorum, bekleyelim!"

Minho, bıkkınca nefes verip sıkıntı ile dudaklarını kemirdi.

"Ah Ji~ Senin şu merakın beni benden alacak!"

Serendipity~ MinSung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin