Tanıtım

2.1K 23 5
                                    

Kitap şarkısı 👆


-Gelecek zaman -


''Eskiden insanoğulları bu dünyada dertlerden,kaygılardan uzak yaşarlardı,bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları,pandora açınca kutunun kapağını,dağıttı insanlara acıları dertleri.

Bir tek umut kaldı dışarı çıkmadık, kapağı açılan dert kutusundan . Umut tam çıkacakken Pandora kapamıştı kapağı , böyle istemişti bulutlar devşiren Zeus. O gün bugündür insanların başı dertte, toprak bela doludur,deniz bela dolu , geceler dert doludur, gündüzler dert dolu, belalar başıboş dolaşır sessizce ölümlerin çevresinde, derin düşünceli Zeus ses vermedi onlara sessizce gelişlerini duymasın diye insanlar . Görüyorsun ya Zeus'un dilediğine karşı konmaz...''

Okuduğu satırlarda tekrar tekrar göz gezdirdi kitabın en çokta bu bölmünü seviyordu.

Pandoranın ne olduğunu apaçık anlatıyordu.

İçine çektiği derince bir nefesle birlikte burnuna gelen rutubet kokusu midesini bulandırmıştı.

Oturduğu yerden kalkarak elindeki kitabı yastığının altına koydu.

Şişmiş göz altlarıyla etrafında göz gezdirdi, ikili ranzalar dip dibeydi. Ortada büyük sayılamayacak bir masa ve dört tane sandalye diziliydi. Duvarlar çatlaklarla dolu ve içerisinin matemine ayak uydurmak ister gibi soluk görünümlüydü.

Ranzasından ayaklarını sarkıtarak yavaşca indi. burada kendisinden başka kimse yoktu. Muhtemelen herkes bahçeye inmişti.

Çıplak ayakları soğuk zeminle buluşurken hiç birşey hissetmedi, eski püskü terliklerini ayağına geçirerek tuvalet kapısına doğru adımladı.

İncecik uzun parmakları kapının kulpunu kavrayarak yavaşça açtı ve girdi içeri.

Ağır adımlarla yönünü lavaboya çevirdi, en sonunda hiç karşılaşmak istemediği o yüzle karşılaştı...

Kendisiyle!

Aynada gördüğü yüzünü süzdü. Kıpkırmızı ve şişmiş göz altları, soluk teni ve yer yer çatlamış mosmor dudakları, yetersiz beslenmeden dolayı çöken yüzü,belirginleşen elmacık kemikleri. Sanki bir ölüydü, bedeninden çekilen kanıyla toprağın altından çıkarılmış bir cesed gibiydi.

Elleri kısa bir süre sonra kazağının eteklerini buldu, kolları bunu yapmaya ne kadar üşensede bir güçle çekip çıkardı bedeninden.

Şimdi cansız bedeniyle karşı karşıyaydı, vücudunu saran soğukla titremeye başladı. Tuvaletin o kokunç sessizliğine sadece dişlerinin birbirine çarpma sesi karışıyordu.

Göğüslerinden kaburgalarına doğru indirdi bakışlarını, otursan tek tek sayılabilecek gibiydi. Sonra biraz daha indi aşağıya bazıları siyahlaşmış bazıları sararmaya yüz tutmuş morluklarla doluydu her tarafı.

Tam tamına 14 aydır bu cehennemdeydi ve yemediği dayak kalmamıştı.

Durduk yere kendisine sataşan bir sürü mahkum vardı burada, belkide daha alışamamışlardı varlığına ,yada kolay lokma geliyordu onlara.

Üzerindeki geri kalan herşeyi çıkartarak kendini buz gibi suyun altına attı.

İlk önce şoka giren bedeniyle nefesi kesilecek gibi oldu, sonradan derin derin nefesler alarak soğuk suya bedeninin alışmasına izin verdi.

Kafasından ayak parmak uçlarına kadar inen su kısa bir süre sonra ılık bir hâle dönüşmüştü.
Ellerini duvara yaslayarak tutundu,gözlerini kapadı ve bir süre düşündü.

Bundan tam 14 ay önceki hayatını düşündü.

Zenginlik ve refah içinde yaşadığı, özgürce gezdip eğlendiği hayatını düşündü.

Düşündükçe başını yasladığı duvara hafifçe vurdu

" Allah kahretsin "

Ard arda kafasını bir şeyleri idrak etmek istercesine duvara vurdu.

" Alışamıyorum,buraya alışamıyorum."

Dişlerini sıkarak sessizce fısıldadı.

Ruhunu saran öfke onu asla terk etmemişti.
Yaptıklarının bedelini ödemek için girdiği bu hapishane onu daha da durdurulamaz bir canavara dönüştürmüştü.

Ve bu canavar İntikam hırsıyla yanıp tutuşuyordu...

¤


Uzun zamandır yayımlamak ve yayımlamamak arasında kaldığım bu hikâyeyi bir anlık kararla sizlere sunuyorum...

Umarım güzel bir yolculuk olur.

Pandoranın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin