4. Bölüm

2.1K 150 13
                                    

"Lay... Hala neden direniyorsun... "

Suho kapının önünde saatlerce dikilmekten yorulmuştu. Yine de onu içeride bırakmak da istemiyordu. Kaç gün olmuştu? 1? 2? Belki de 1 hafta? Lay sadece ihtiyaçları için odasından çıkıyordu. Ah bir de çekimleri için. Suho, ona hayrandı. Çünkü Lay'in morali bozuk olsa da konu işi olduğu an gamzesi yüzünden eksik olmuyordu. Farkında olmadan, kapının önünde gülümsemişti.

"Unicorn hyung, hala çıkmadı mı?"

Suho'nun düşüncelerine, dev dahil olmuştu.

"Ona böyle seslenmeni sevmiy--"

Kapının sertçe açılma sesi ikisini de durdurmuştu. Gözler şimdi, saçı başı birbirine girmiş, göz altları en az Tao'nunki kadar kararmış Lay'deydi.

"Hey. " dedi Suho sakin olmaya çalışırken. Onu böyle görmek istemiyordu. Ve nasıl olurda Chanyeol tek söylediği ile onu odadan dışarı çıkartmayı başarmıştı?

Lay belirsiz gülümsemesiyle saniyeden bile az bir süre için Suho'ya döndü. Ve ardından dişlerini sıkarak Chanyeol'a.

"Sana. Bana. Öyle. Seslenme. Dedim. Seni çirkin, pis dev!"

Lay tatlı olan şeyleri çok sevmezdi -kendisi dışında- ama son zamanlarda özellikle 'çocuklarla' bağlantılı olabilecek herhangi tatlı bir kelimeyi kaldırabilecek gücü kendinde bulamıyordu. Başka bir şey söylemeden odasına geri döndü ve kapıyı ona endişeyle bakan iki yüze tekrar kapattı.

Yatağına oturmuş bacaklarını sarkıtıyordu. Wufan onu kandırıyor muydu? Hiç mi sevmemişti? Neden aramıyordu Lay'i? Sevgilisini... Luhan'la daha mı mutluydu? O zaman... neden Lay'i öpüyordu? Sırf bu çocuk olayı yüzünden aralarının bu kadar bozulması normal miydi?

Telefonunu yastığın üzerinden alırken, kapıdan uzaklaşan adım seslerini duydu. Bu iyiydi. Tekrar yalnız kalmıştı. Bu iyiydi, öyleyse Lay neden kötü hissediyordu?

"Wufan..."

Ağlayacak gibi olduğunda telefonunun ekranına baktı. "Hah!"

Lay'in ruh hali çabuk -oldukça hızlı- değişiyordu. İki saniye öncesine kadar uzun sevgilisini özlediğini düşünürken, şimdiyse ondan nefret ediyordu.

Hızlıca ayağa kalkıp boy aynasının karşısına geçti.

"Çooook güzelim. Bu yüzden küçük bir yaratığın beni bozmasına izin veremem. Yixing.. elbet o sana dönecek. Ve sen de, ona çektiğin acıların aynısını çektireceksin. "

Aynadaki bedenine çocuksu gülümsemelerinden birini sunduktan sonra mutlu bir unicorn gibi yatağına attı kendini. Bilgisayarının açma tuşuna basıp, yarım bıraktığı dizisine döndü. Ekrandaki bedenler ihtiyaçla birbirlerinin dudaklarına yapışırken Lay'in dudaklarından ise 'Queer as folk' fısıltısı çıktı. Bunu Kris'le beraber izlemeye başlamışlardı. Ama şimdi, onunla paylaştığı odada.. tek başına izliyordu. Ekrandaki oyuncuya 'Canın cehenneme!' diye bağırdı Lay.

Dizinin ilerleyen dakikalarında, kapı tıklatılma sesini duyunca sürünerek yataktan indi. "Kimsin?" demesiyle kapının altındaki ince boşlukta bir zarf belirmesi bir olmuştu. Dizlerinin üzerine çökerek, zarfı aldı ve yırtarak açtı.

"Bu da ne?"

Düzgün el yazısıyla yazılmış metni okurken zarftan kayıp düşen siyah ama parlak bir kart dikkatini çekmişti.

"TANRIM!"

"Bu... Tanrım! Tanrım!!!!!!!!!!!"

Sevinçle ayağa kalkıp zıpladı. Tüm bir haftayı, hatta Wufan'ı bile unutmuştu.

BABYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin