6. Keşke...

128 9 29
                                    

Ben ona anlamaz bakışlar yollarken o çoktan odağını bulmuş güdümlü füze gibi dudaklarıma yaklaşmaya başladı. Bu sefer de yine uzaklaşacak derken düşündüğümün aksine dudaklarının sıcaklığını hissettim. Ben daha ona alışamamışken dudakları hareketlendi. Şokla öyle dururken apartman kapısının arkadan itilmesiyle onu itmeye çalıştım. Oysa sadece beni belimden kavrayıp apartmanın bu katında ışığı yanmayan yere geçti. Öpüşü devam ederken ben sadece öylece duruyordum...

♲︎︎

Aniden gelen zil sesiyle irkilerek uyandım. Etrafıma bakıp rüyanın gerçekliğini yokladım, sonuç hüsran. Saçlarıma elimi daldırıp geriye doğru attım. Nefesimi vererek ayağa kalkıp banyodaki rutin işlerimi hallettim. Aynadan gözlerime bakarak, "Kendine gel, kızım. Yıllardır platoniksin, sana bakmıyor. Anla artık şunu; o seni sevmiyor." Kendime gülümseyip kafamı sallayarak odama geçtim. Üstüme yarım atlet giydikten sonra karnımdaki ve sırtımdaki yaralar belli olmasın diye hafif bir ipek gömlek geçirip üst düğmelerini, atletin bittiği yere kadar açık bırakıp gerisini ilikledim. Altıma da siyah, sıradan bir kot geçirip saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Önden iki tutamı perçem olarak bırakmıştım. Tamamen hazır olduğum kanaat getirince, odamdan çıktım.

"Günaydınlar efendim." Cıvıl cıvıl sesimle şakıyarak gidip yerime oturdum. Akay'ın sorgulayacı bakışlarıyla karşılaşınca umursamazsa omuz silkip kahvaltıma devam ettim. "Kızım," Annem gözlerini bana dikmiş hafif gergin bir biçimde bakıyordu. 'Evet.' dercesine kafamı salladım ağzım dolu olduğu için. "Kızım, ben bir karar aldım. Senin, sevdiğin yok, seni istemeye gelen de yok malum... Biz, Esma ablanla şey düşündük..." Durup boğazını temizledi. "Sana birini bulalım diyoruz." Dondum, kaldım. Tam olarak, donup kaldım.

"An-anlamadım?" Elimdeki çatalımı sertçe masaya bırakıp ayağa kalktım. "Nereden biliyorsun, sevdiğim birisinin olmadığını?" Kaşları çatık halinden çıkarak düz bir hal alınca yutkundum. "Kimmiş o?" Oturduğu yerden, kafasını kaldırarak gözlerime sabitlemişti, gözlerini. "Eee, şey..." Elimi enseme atıp Akay'a baktım, yardım dilenircesine. Umursamazca omuz silkince nefesimi verip anneme döndüm. "Ne yapacaksın? Birisi işte." Kafasını salladı. "Nereye böyle?" Çantamı kenardaki sandalyeden alırken annemden gelen soruyla duraksayıp ona döndüm. "Gezeceğim biraz. Geç kalmam, korkma." Gülümseyip kafasını sallayınca yanağını öpüp hızlıca çıktım.

♲︎︎

Elimdeki StarBucks'tan aldığım kahvemle hem yürüyüp, hem de fotoğraf çekmeye çalışıyordum. Aniden sertçe çarpıştığım bedenle birlikte, telefonumu zar zor tutmuştum. Kahvemse beyaz ipek gömleğim ve yarım atletimi çoktan kahverengiye boyamıştı. Kendime sinirlenmeyi sonraya bırakıp kafamı kaldırmadan konuşmaya başladım. "Şey, ben çok özür dilerim. Dikkat etmem lazımdı. Sizin üstünüzde her hangi bir şey var mı, varsa evim hemen şurada hemen hallederim." Mahçup bakışlarımı çarpıştığım kişinin yüzüne çıkarınca rahat bir nefes almıştım. Doğan'la çarpışmıştım.

"Sen miydin? Sorunlu birine denk geldim diye ödüm koptu. Şu kiyafet konusunda ciddiyim, bir şey olduysa halledebilirim, biliyorsun." Sakince gülüp kafasını buladı. "Sorun yok, senin üstün battı, eve gidip değiştir. Dolaşma böyle. Anlaştık mı fıstık?" Burnuma ufak bir fiske vurunca gülmeden edemedim. "Bebek değilim Doğan ya!" Sitemime karşın sadece gür bir kahkaha atmıştı. "Sen nereye böyle? Bizim mahallede pek takılmazdın?" Sorgularcasına göz kırpmamla sırıttı. "Yenge buldum size. Onunla buluşacaktı-" Cümlesine devam edemeden gülerek boynuna sıkıca sarılmıştım. "Hayırlı olsun dango." Gülerek benden ayrıldı. "Sağ olasın." O kendi yoluna, ben kendi yoluma ayrıldıktan sonra ben biraz daha gezmeye karar vermiştim. Kahve lekesi az belli oluyordu, yani sıkıntı yoktu. Adımlarımı izlerken kafam çok başka yerlerdeydi.

Kafamı kaldırıp nerede olduğumu kontrol ettim. Dalgınlıkla fazla uzaklaşıp kaybolmak istemiyordum. Bizim mahallenin hemen altında, deniz kıyısındaki parktaydım, güzel. Çimlerin üzerinde oturmamız için hazır bulunan minder görünümlü pufa attım kendimi. Kafamı denize çevirip pufa yasladım. Telefonumu çıkarıp kulaklıklığımı taktım. Müzik, bazen düşünmekten kaçış yolu, bazense düşünmeye kaçış yoluydu benim için. Tam şu an, düşünmeye ihtiyacım vardı.

Ben, müzik listemden müzik seçmeye çalışırken buranın daimi müşterileri olan liseli gençler gelip hemen yan tarafıma kuruldular. Mükemmel denk geliş diye buna derim. Telefonumu kapatıp geri cebine koydum ve onların yanına gidip ağacın dibindeki mindere oturarak sırtımı ağaca yasladım. Aniden Çağın'ın gitarından yükselen tanıdık melodiyle yutkunmama engel olamadım.

"Yalnızım yine, kimseler göremez, kimseler bilemez halimi
İçmişim yine, acılar elbet bir gün biter sandım ama daimi

Senden sonrasında bir başkasıyla olamam, ben
Ben miyim? İçindeki bu deli öfkenin nedeni ben miyim?" Ağzımdan yüksek sesli dökülen mısralarla Çağın bana müsade etmişti.

"Yorgun hislerim, bütün hayallerim yalan olmuş
Yakılmış gemiler, dönülmez geriye artık
Çok geç oldu ben kalkayım
Siz bana aldırmayın"

"Hislerim, bütün hayallerim yalan olmuş
Yakılmış gemiler, dönülmez geriye artık
Çok geç oldu ben kalkayım
Siz bana aldırmayın" Çağın nakaratta bana eşlik ediyor, beni keyiflendirmeye çalışıyordu. Nafile olduğunu ikimiz, hatta ortamdaki herkes biliyordu.

"Olmadık demedim hiç
Gittiğinde bile benle kaldı yine düşlerim
Her şeyim benim
Yitti birden ama iyi ki kaldı o gülüşlerin

Senden sonrasında bir başkasıyla olamam ben
Ben miyim? İçindeki bu deli öfkenin nedeni ben miyim?

Yorgun hislerim, bütün hayallerim yalan olmuş
Yakılmış gemiler, dönülmez geriye artık
Çok geç oldu ben kalkayım
Siz bana aldırmayın"

"Hislerim, bütün hayallerim yalan olmuş
Yakılmış gemiler, dönülmez geriye artık
Çok geç oldu ben kalkayım
Siz bana aldırmayın

Aynı günler hep
Dört duvarla yine saklı kaldık, evet, haklısın
Mutlu ol demek, çok kolay mı sana?
Anla derdim ama"

"Yorgun hislerim, bütün hayallerim yalan olmuş
Yakılmış gemiler, dönülmez geriye artık
Çok geç oldu ben kalkayım
Siz bana aldırmayın" Aniden yan tarafımdan gelen Tugay'ın sesiyle tüm enerjim yerine gelmişti adeta. Gülümseyerek son kısmı birlikte söyledik.

"Hislerim, bütün hayallerim yalan olmuş
Yakılmış gemiler, dönülmez geriye artık
Çok geç oldu ben kalkayım
Siz bana aldırmayın..." Etraftakilerden gelen alkış sesleri gram umrumda değildi. Tugay elimi tutup hızlıca beni kaldırıp peşinden sürükleyip parkın tenha bir kısmına getirmişti.

"Bana şu arkadaşının numarasını ver. Akşam için de hazırlanın. İkinizde." Gülümsememi zaptedip ona baktım sorgularcasına. "Sende var ya zaten numarası?" Nefesini verdi. "İlla ki sizinle konuştuğu farklı bir hattı vardır." Hee, var. Ama sana yok. "Yo, yok ki. Onun tek numarası var, o da sana yazdığı numara." Memnuniyetsizce kafasını sallayıp akşama hazır olmamı söyleyip gitti.

-
-
-
♲︎︎ ✓

Duman Almış Dağbaşını - {Askeri - Texting}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin