Dondurmayı eritmeden çimliklere ulaşmak için acele ediyordu genç oğlan. Neyse ki dondurmayı elinde taşımıyor; bir kabın içinde, poşetteler.
Üstüne giydiği gömleğin yakalarını düzeltiyor titreyen elleriyle. İyi gözüktüğünü inkâr etmeyecek fakat hâlen endişeli. Gözleri güzel çocuğu arıyor. "Ya gelmezse?" diye geçiriyor içinden. Ama bunların hepsi saçma düşünceler, o da biliyor. Felix çoktan ağacın altına serdiği piknik örtüsünde onu bekliyor. Kalbi genç oğlanınkiyle aynı hızda atıyor.
Hyunjin'in gözleri ağacın altındaki küçük bedene kayıyor. Yan profilinden gördüğü bu çocuk tüm nefesini kesiyor. Saçları hafifçe esen rüzgârın etkisiyle hareketleniyor. Genç oğlan hayatında hiçbir şeyden bu kadar etkilenmemişti.
"Ona seslenmeli miyim? Yoksa..."
İçinden gelen dürtüleri ona küçük bir sürpriz yapması gerektiğini söylese de Felix'i rahatsız etmenin düşüncesi onu engelliyor. Fakat cesaretli davranmazsa çocuğun karşısında eriyip gideceğimi de biliyor.Çimlere basmamaya çalışarak ilerlese de bu tam olarak mümkün olmuyor. Hyunjin böyle şeylerden hiç hoşlanmıyor ama başka çaresi de yok.
Felix dalmış bir şekilde karşısındaki nehri izliyor. "Suyun sesi heyecanımı alacak." diye geçiriyor içinden. Çünkü genç oğlanı gördüğü an donup kalmaktan korkuyor.
Tüm cesaretiyle yaklaşıyor nehri izleyen oğlana. Hâlâ kendisini fark etmediği için sevinse mi yoksa daha da mı endişelense karar veremiyor. Ama bugün endişelere yer olmamalı kalbinde. Canı ne isterse onu yapacak.
Arkasından yaklaşarak yavaşça elleriyle gözlerini kapıyor güzel çocuğun. Felix'in kalp atışları hızlanıyor. "Umarım seni çok bekletmedim Lixie." Kulağına fısıldanan sözler kalbini titretiyor. Genç oğlanın ondan bir farkı yok. Sadece kendini cesur olan taraf gibi hissetmeye başladı.
Gözlerindeki elleri tutarak aşağı doğru çekiyor. Yavaşça yan tarafa döndüğünde bir eli hâlâ genç oğlanın elinin üstünde duruyor. Gözlerinin buluştuğu an ikisi de dünyanın durduğunu hissetse de zaman akmaya devam ediyor. "Yeni geldim sayılır, hoş geldin."
Tuttuğu ellini bırakmayarak genç oğlanın yanına oturmasını sağlıyor. "Hoş buldum fakat..." Fakat kelimesi Felix'i huzursuz ediyor. Ona yanlış bir izlenim vermekten korkuyor. "Fakat ne?" Genç oğlan duygularını saklamak istemiyor. "Hayatımda hiç bu kadar güzel bir insanı canlı olarak görmemiştim. Bağışla beni eğer düzgün cümleler kuramazsam."
Felix'in yanakları kızarıyor. Normalde karşısındaki oğlanı utandıran hep kendisi olurken şimdi onun karşısında al al olmuş yanaklarıyla duruyor. "Utandırıyorsun beni..."
"Rollerimizi değiştik desene." diyerek gülüyor Hyunjin. "Sanırım öyle oldu ama ben de senin hakkında bir şeyler demeden duramayacağım bayım." Hâlâ el ele olmalarının verdiği sıcaklık kalplerine doluyorken sözcükler dillerinden dökülüyor. "Nefesim kesilmesin diye uğraştım fakat tüm uğraşım boşunaymış. Başımı döndürdün."
İşte şimdi utanma sırası uzun olanı bulduğunda gözlerini çekiyor ona bakan parlak gözlerden. Gerçekten aşık bir kalple baş etmek çok güç. Kendinin de böyle düşündüğü aklına geliyor. Hafifçe gülümsüyor bununla. "Uzaktan gördüğümde seni, ben de böyle düşünmüştüm."
"Nasıl hissedeceğimi bilmiyorum ama çok iyi olduğumu biliyorum." diyerek iltifatlarına devam ediyor Felix. "Ben de öyleyim..."
Yavaşça ellerini ayırıyor güzel çocuk. Vücudundan ayrılan sıcacık eller kışa döndürüyor Hyunjin'i. "Hızlıca brownilerimden tatmanı istiyorum. Dondurma aldın değil mi?" Yan tarafa bıraktığı poşeti yaklaştırdı Felix'e. "Aldım bak burada. Ama erimeden yiyelim. Ayrıca o brownieleri çok merak ediyorum."
Genç oğlanın heyecanlı hâline güldü Felix. Brownieleri koyduğu kabın kapağını dikkatlice açtı ve getirdiği tabaklara koydu. Hyunjin'in yüzüne ara sıra bakıyor ve onun kendisini izlediğini görüyordu. Gülümsemesi genişlerken oğlanın getirdiği dondurmayı da brownienin yanına koydu.
Hyunjin'inkinin aksine minicik olan elleriyle tabağı ona uzattı. Hiç beklemeden alıp ağzına bir lokma attı genç oğlan. Tatlı tat damağında dağılırken hayatında yediği en iyi şey olduğunu düşünüyordu. "Olmuş mu, sevdin mi?" Hyunjin gözlerini kapayarak yemeye devam ediyor. Felix daha fazla dayanamamış olacak ki oğlanın omzunu dürtüyor. "Hyunjin bir şey söylesene ya!"
Gözlerini açıp karşısında kaşlarını çatmış, ona bakan çocuğu gördüğünde gülmeye başladı. "Sakin ol Lixie. Yediğim en iyi tatlının tadını çıkarmaya çalışıyorum." Rahatlayarak derin bir nefes aldı güzel çocuk. Duymak istediği sözler bunun çok daha azıydı fakat şu an Hyunjin ona dünyaları vermiş gibiydi. "Beğenmene sevindim."
İkisi sessizce önlerindeki brownileri yiyor arada birbirlerine kaçamak bakışlar atıyordu. Hyunjin tabağındakileri bitirdiğinde dondurmasını yiyen Felix'i izlemeye koyulmuştu. "Tekrar aşık oldum." diye geçirdi içinden.
"Üstümüzdekiler uyumlu olmuş." Felix'in sesini duyduğunda kendine geldi. Kıyafetlerini incelediğinde çift gibi gözüktüklerini fark etmişti. Bunun düşüncesi bile tekrar hareketlendirdi kalbini. "Çift gibi."
"Çift gibi..." diyerek tekrarladı küçük olan. İçinden ona sarılmak, dokunmak, omzuna başını koyup asla uyanmamak geçiyordu. İkisi de uzun süre baktı gözlerinin içine. Ne kelimelere ihtiyaç duyuyorlar ne de eyleme. "Felix... uyuyalım mı?"
"Kalbimin sesi dile mi geldi?" diye düşünmekten alıkoyamıyor kendini Lix. Hafifçe başını sallayıp ağacın gövdesine yaslanıyor. Yanına yaklaşan Hyunjin aynı güzel çocuk gibi sırtını ağaca verip Felix'in omzuna koyuyor başını.
İkisi de bulundukları durumun farkında fakat heyecanlarına kapılıp gitmeyecekler. Bulduğu son cesaretliyle yanındaki genç oğlanın parmaklarının arasından geçiriyor parmaklarını Felix. "Uyuyalım."
•
•
•
•
•
•
•
•
Yazarken midemde kelebekler uçuşmuş olabilir. Daha da uzatmak istiyordum fakat anı mahvetmek istemedim. Diğer bölümün de düz yazı olma ihtimali çok yüksek. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3
Love you~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asmr | Hyunlix
FanfictionGeceleri uyumakta zorlanan Hyunjin, onu uyutabilen tek Asmr hesabına sahip olan Felix'e yazar..