Antrenman çıkışında koçla konuşmak için ofisine gittim. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim.
'' 1 dakika bekler misin Olivia.''
Bir şeyler arıyor gibiydi.Telaşlıydı. Kitapları kaldırıyor, kağıtların altına bakıyordu. Çekmeceleri de kontrol etmeyi unutmuyordu. En sonunda aradığı şeyi bulmuş olacak ki sandalyesine oturdu ve derin bir iç çekti.
''Ne konuşmak istiyordun?''
Ellerimi birbirine kavuşturdum. '' Aslında bugü-''
Konuşmam kapının tıklanmasıyla bölündü. Of, tamda zamanını bulmuşlardı. Nasıl batırmadan konuşabilirim diyorken bu olanlar işi daha da çok batırıyordu.
Koç mahcup bir yüz ifadesiyle ''Affedersin.'' dedi. Tebessüm ettim ve başımı kapıya doğru çevirdim.
İçeriye uzun boylu, kıvırcık saçlı biri gi...Dur bir dakika! Bu o marketteki çocuktu!
''Jeremy sana acil olarak birşey iletmemi istedi baba, sakıncası yoksa içeri girebilir miyim?''
Baba mı? ha? ne ol..baba mı dedi..YUH
Nasıl ya?
Koç ''Olivia için sakıncası yoksa, benim içinde yok.'' deyip bana cevap vermemi beklercesine bir bakış attı. Hala o şokun içerisindeyken kafamı salladım ve bu sırada marketteki çocuk - ne güzel lakap dimi- bana baktı. Hatırlamış olmalıydı ki yüzünde garip bir ifade vardı. İşaret parmağını bana doğrultup '' Sen o marketteki k-''
Sözünü böldüm ve '' Evet.'' dedim. Normalde sözünü bölmek istemezdim fakat ayrıntıya girseydi ,koçun yanında ,olduğundan daha tuhaf şeyler olabilirdi.
Bu sayede koçtan özür dileme planlarımda suya düşmüştü. Ne diyebilirdim ki sanki? sabah markette oğlunuzu gördüm çok etkilendim aklım onda kaldı kusuruma bakmayınız koç efendileri
İşte o an içten içe dedim ki: Sıçtım.
Koç bir bana, birde oğluna bakıyordu.
'' Siz ikiniz, tanışıyor musunuz?''
Çok geçmeden cevap verdim. '' Hayır, ama aslında evet, fakat hayır.''
Koç güldü ve '' O zaman ben sizi hemen bu kargaşadan kurtarayım. Olivia, bu oğlum David. David, bu da takımımızın smaçörü Olivia.''
David? David. Güzel isim. Ne diyorum ben? Her isim 'Marketteki çocuk' isminden daha güzeldir.
David elini uzattı ve nazikçe tokalaştık. Gayet pozitif ve çocuksu birine benziyordu. Samimiydi.
Ardından David babasına anlamadığım terimler içeren birkaç cümle söyledi ve odadan çıktı. Bende buraya gelme amacım olan şeyi söylememek için aklımdan geçen ilk mantıklı yalanı soyledim ve çıkışa doğru depar attım.
Ne mi söylemiştim? '' Ne diyeceğimi unuttum''. Adım gibi emnim ki koç yalan söylediğimi anlamıştı. Bunu takacak değildim. Başka şeylere odaklanmıştım. Başka şeylerden kastım David'di. Demek koçun oğluydu ha? Garip. Ben aklımda kurduğum senaryolarla meşgulden omzumdaki dokunma hissi beni korkuttu ve hafiften sıçradım.Arkama döndüğümde , lanet okuduğum ve sonra hepsini teker teker geri aldığım kişinin David olduğunu gördüm.
Hafiften güldü ve '' Amacım korkutmak değildi.'' dedi.
'' Bunu anlamak o kadar da zor değildi.''.Bende sırıtıyordum. Birkaç saniye sessizlik oldu ve konuşmaya başladı:
- Marketteyken seni bir daha göremeyeceğimi sanmıştım. Kim bilebilirdi burada karşılaşacağımızı?
- Garip, değil mi?
-Evet, fazlasıyla.
-...
-Babam daha önce takımda bu kadar güzel kızlar olduğunu söylememişti.
Utanmıştım. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum ve bunu gizlemek için gülüyordum. Ben bir şey söylemeyince David devam etti;
-Şey... Ben buralarda yeniyim. Belki bir gün bir şeyler içmeye gidebiliriz, hem sende bana etrafı gezdirirsin. 2 ay babamın yanında çalışacağım, birbirimizi daha çook göreceğiz gibi geliyor. Bu sayede az da olsun kaynaşırız, ne dersin?
- Kulağa hoş geliyor. Müsait olduğunda yeri ve zamanı mesaj atan yeterli.
Çantamdan bir kağıt parçası ve kalem çıkarıp numaramı yazdım, ardından bunu David'e verdim ve gülümsedim. O da yüzündeki büyük gülücükle karşılık verdi.
◆◆◆◆
Hala üstümde olayın şaşkınlığı vardı. Lütfen Neymar'a ne oldu diye sormayın. Hala onu seviyordum. David yakışıklı ve tatlı bir çocuktu fakat bu hiçbir şekilde ondan hoşlandığım anlamına gelmiyordu. Sadece arkadaşça buluşacaktık ve birbirimizi daha yakından tanıyacaktık. En azından şimdilik böyle düşünüyordum...