KISIM II

8 4 0
                                    

Ter ve kötülük kokan odanın kapısı sertçe aralandı. Hector, duvarında asılı olan pencere resmini izliyordu. Dışarıdaki temiz havayı, herkesin suçlu olmadığı dünyayı özlediğini fark etti. Çıkışına daha çok vardı. O kimin geldiğine bakmaya yeni yeni yeltenirken, gardiyanlar önünde dikildi. Korktu. Bir şey mi yapmıştı? Hücreye atılmak istemiyordu. Yalnız kalsın, düşünceleri onu bir tahta kurdu gibi kemirsin istemiyordu.

"Hadi yine iyisin, mektubun var."

Anlamamış gibi baktı. Kim mektup yazardı ki ona? Ailesinden haber almayalı yıllar olmuştu, arkadaşı da yoktu. Unuttuğu birileri olmasından şüphelendi.

"Kaldı öyle, alsana!"

Aklındakileri savuşturmak ister gibi başını salladı, gülümsedi ve mektubu aldı. Gardiyanlar çıkar çıkmaz mektubu çevirdi. Arkasındaki özenle yazılmış isme baktı. Şaşkındı, çok şaşkındı. Hiç beklemediği bir hamleyle karşılaşmıştı. Hiçbir şey düşünmeden açtı mektubu, çok kez açılıp yapıştırıldığını anladı. Kontrollerden geçtiği belliydi.

Mektubu bitirdi, onunla arkadaş olmak isteyen biri? Hapiste yatma nedenini bilip, onunla arkadaş olmak isteyen biri? Lenora isimli kadının mektubun sonunda dediği şey ilgisini çekti: Bu bir teklif Hector. Yanlıştı, bu bir kumardı, hayatta kalma savaşıydı. Bir kalem, bir kağıt buldu. Yazdı, yazdı ve yazdı.

Mrs. Lenora;                                                                                                   24/10/2021

Mektubunuzu almış bulunmaktayım. Ne güzel, o sevdiğiniz kitaplar, şiirler sizi de bir şiire benzetmiş; şiirler kadar naif kılmış. Tesadüftür ki ben de çok severim kitapları, yani severdim anlarsın ya burada bu tür şeyler pek önemsenmez. Öyle işte.

Duvarımda kardeşimin çizdiği bir pencere resmi var, o pencereden izlerim dünyayı. Penceremin önünde gördüğüm şey hep aynı, gökkuşağı ve güneş. Şimdi söyle bana sen de her gün görüyor musun o gökkuşağını, güneşi? Özgür olmayı özledim, burada olan her şeyden ama en çok da burada geçirdiğim yaşlarımdan nefret ediyorum. Cezamı fazlasıyla çektim, doğruyu öğrendim, kötü planlarımı yarı yolda bıraktım. Burası çok kötü kokuyor bahsettiğim şey iğrenç bir koku değil, kötülük kokuyor. Kaldığım koğuştakiler buram buram kan kokuyor. İçlerine işlemiş. Artık masum insanlar arasına dönmek istiyorum. Arkadaşlar edineyim istiyorum. Çok pişmanım, iki insanın hayatını elinden aldım. Bu çok büyük bir şey ama ben de bir o kadar pişmanım.

Bir kız kardeşim var şuan on beş yaşında, o kadar çok düşkünüm ki ona. Sapsarı saçları, içinde ormanlar gizli olan yeşil gözleri. On yıl olmuş görüşmeyeli. Kim bilir ne kadar büyümüştür. Ben büyüttüm onu. Babam bizi terk etmişti, annem zaten ev hanımıydı. Okuldan sonra sanayiide çalışırdım, zor zamanlardı. Bir evin küçük erkek çocuğuyken bir anda baba olmuştum. Öyle işte, çok özledim ailemi. Annem belki ölmüştür, bilmiyorum.

Kötü biriyim, benimle arkadaş olmak isteyen birileri olacağını hiç düşünmemiştim. Sen, Lenora. Sen beni gördün, beni anladın, bana bir şans verdin. Dilerim ki Lenora, adın bize aydınlığı getirsin. Sendeki ışık ikimizi de o girdaptan kurtarsın.

                                                                                                                     Sevgilerle,
                                                                                                                    Hector Forestor

Mektubu katladı. Demir kapıyı tıklattı. Çok geçmeden gardiyanlar kapıyı açtı, o da mektubu teslim etti.

"Duşa girebilir miyim?"

İri yarı adamlar bakışıp, kafalarını sallayınca koğuştan ayrıldı. Banyonun yolunu tuttu, o banyoda zamanında neler yaşanmıştı neler! Sakat kalanlar, ölenler... Korkutucuydu burası, ölmek istemiyordu.

Kapıyı kapattı, üstünü çıkardı. Musluktan şırıl şırıl akan temiz suyun sıcaklığını ayarladı. Ne sıcak, ne soğuktu su. Vücudundan akan süzülen damlaları izledi. İntihar eden gözyaşları suyla karıştı bir zaman sonra. Geçmiş, yalnızlıkla yeniden varoldu. Gözlerinin önünde tekrar yaşandı o gün.

°

Elindeki topu sektirerek evine ilerledi küçük Hector. Bugün yapması gereken ödevler çok fazlaydı, dünya kadardı ve yapılmayı bekliyorlardı.

Evlerinin olduğu sokağa girdi, gözlerini açıp kapattı. Kapının önünde annesi ağlıyordu? Minik kalbi korkuyla ezildi. Aklında binlerce soruyla annesine koştu. Küçük kız kardeşi de annesinin yanındaydı, ağlıyordu. Alacağı cevaptan çekinerek ne olduğunu sordu. Annesi daha çok ağlamaya başlayınca, yenildiğini kabul etti ardından içeriden gelen seslere kulak kabarttı. Kahkahalar, babası ve o tanımadığı kadının kahkahaları. Annesine baktı sonra yıkık dökük evlerine. Anlamıştı biraz.

Kardeşi ve annesine küçük kollarıyla sımsıkı sarıldı, güvence vermek istedi. Onlara sahip çıkacağını anlasınlar istedi. Sarılırken evine tekrar baktı. Beyaz, boyamak için paralarının yetmediği duvarlar, kırık, çuvalla yamalanmış cam, kiremit çatı. Baktı öylece ve evinden nefret etti.

İçindeki nefret onu babasından korkusunu geçince kapıya sertçe vurdu. Kimse annesini, kardeşini ağlatamazdı. Babası ya da o içerideki kadın, hiç kimse ağlatamazdı. Annesi kaygıyla onu yanına çekti. Kapının çok yakınından gelen homurdanma sesi korkuttu ikisini de. Hector ne yaptığını anladı. Babası hem alkolik hem de kumar oynayan bir adamdı, annesine şiddet uygulardı. Kapının açılmasıyla yanağına bir tokat yemesi bir oldu. Dolan gözleri babasına sinirle bakmasına engel değildi. Kapı yine suratına kapandı.

°

Sanmayın ki Hector'un travmaları sadece bu kadardı, dahası vardı. Saçını sabunladı, gözlerini açmamak için çabalarken kapattığı kapı vurulmaya başladı. Gardiyanın sesini duymak için suyu biraz kıstı.

"Hadi lan dümbek, çamaşır mı yıkıyorsun orada? Babanın suyu mu o?"

write a prisonerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin