3 yıl sonra
Lenora elindeki küçük kutuyu yere koyup kapıyı açtı. Bugün doğum günüydü. İki yıla kadar doğum gününü kendisinden başka kutlayan olmazdı ancak artık Hector vardı, sevgilisi olan Hector. O, Lenora'nın bu yılki doğum gününü; varoluşun kutlu olsun benim minik yıldızım, cümlesiyle kutlamıştı. Hector bir tarafa ağırlık verse de araftı. Lenora kendine doğum günü şarkıları söylerek kutuyla birlikte içeri girdi.
"İyi ki doğdun sevgili ben!"
Ayağının ucuyla kapıyı itip kapanmasını sağladı. Birkaç dakika içinde mutfaktaki küçük ahşap masanın üstü dolmuştu. Bol çikolatalı ve çilekli pastası, kendine aldığı küçük hediyeler, biraz aburcubur... Hayır, eksik yoktu. Mumlardan, aslında ateşten nefret ederdi. Ateşe bakınca o günü görürdü, ailesi gelirdi aklına. Düşünmek yine o güne götürdü onu, sonrasını yaşamadığı güne. Lenora hep o günde kalmıştı, yaşadığı acı onu o güne tutsak etmişti. Zincirlenmiş bir köle gibiydi, başlarda direnmeye çalışsa da artık zincirleriyle yaşamayı öğrenmişti. Olmayan mumu üfledi, içindeki ve geçmişindeki ateşi söndürdü.
°
O artık küçük Lenora değildi büyümüştü, lise birinci sınıf öğrencisiydi. Şehrinde artık hava ılımaya başlamış, çiçekler hayat bulmuştu. Omuzlarını ovuşturdu, çantasının ağırlığı canını acıtmaya başlamıştı. Babasının bugün, en sevdiği yemek olan lazanya yemeğini yapacağını hatırlar hatırlamaz adımlarını hızlandırdı.
Bakışlarını ayak uçlarından kaldırdığında onu hızlandıracak başka bir şey gördü. Yürümeyi bıraktı, koşuyordu. Evinden yükselen dumanlar sinsi sinsi yüreğine sızdı, zehirledi. Gördüğü kalabalık, dünyasında nefes alacak kadar bile hava bırakmadı. Hemen genç bir çocuğu çekti kendine, zar zor açtı dudaklarını.
"Ne oluyor burada?"
Kaygıyla etrafı izleyen genç hiç iyi haberler verecek gibi gözükmüyordu.
"Yangın çıkmış, evin içindekiler de daha kurtarılamadı."
Evindeki yangın onu da çekti içine. Lenora ateş oldu o an, içindeki ateşle aydınlattı yolunu, geleceğini. Ancak unuttu, ateşin sonu her daim küldü.
"Tanıyor musun aileyi?"
"Burası benim evim."
Sönmek bilmeyen, hatta daha da harlanan ateşe baktı. Ateşten, sıcaktan nefret etti. Korku onu ele geçirileli bir kaç dakika olmuştu. İtfaiyeler elinden geleni yapıyordu ama ateş alması gereken bir şeyler varmış gibi bekliyordu sanki. İtfaiyeler evi söndürene kadar kimse çıkmadı evden. Herkes kabullenmişti artık umudun bittiğini. İtfaiyelerden birinin sesi her şeyi böldü.
"Kurtaramadık."
Herkes birbirine baktı, Lenora ise önünde kül olan hiçliğe ve bir anda yok olan ailesine.
°
Ağlamamak için kendini tutuyordu. Doğum gününde ağlamamalıydı, ablası öyle söylerdi. Önündeki bol çikolatalı ve çilekli pastadan yedi biraz. Sonra hediyelerini açtı. Bir orkide, güzel gümüş bir kolye, özenle seçtiği meyveli parfüm ve son olarak sevdiği tonlarda bir ruj. Masayı toplayıp odasına geçti.
Son mektubu yazması lazımdı, Hector üç ay içinde çıkacaktı. Hemen bir kağıt kalem buldu.
Işığıma ayna tutan sevgilim Hector'a, 11/09/2024
Merhaba Hector, bilesin ki kalbim pır pır atıyor, seni görme aşkıyla yanıp tutuşuyor. Sonunda kavuşacağız Hector. Artık kilometreler yok, güzel dudaklarına buseler kondurmak için yaklaşmam gereken santimler var sadece. Gün gelecek Hector, santimetreler kendilerinden utanacaklar, önümüzde eğilecekler. Bizi bize bırakacaklar.
İnsan görmediği birini özler mi, özlermiş Hector, çok özlermiş hem de. Doğum günüm için söylediklerin o kadar güzeldi ki. Gidip gelip tekrar okuyorum, gözlerinden geçenleri okumayı da sabırsızlıkla bekliyorum.
Ah Hector, öyle muhteşem birisin ki nasıl anlatsam? Yaşlarını koleksiyonlarına adayan bir koleksiyonerin en nadide parçası gibi, güneşin doğuş batışı gibi, kitapların altı çizilmeyi unutulan o cümleleri gibi, bir yazarın özenle işlediği ana karakteri gibi...
İlk mektubumda bahsettiğim yalnızlık girdabı kahroluyor, sevgilim. Onun canı cehenneme, cennet zaten bizim.
Seninle birlikte yapmak istediklerim ne denli fazla tahmin bile edemezsin. Ancak yapacağımız ilk şey yemek yemek olacak sanırım, oradaki yemeklerden bıkmışsındır. Sık dişini sevgilim, az kaldı çıkacaksın o kötülük yuvasından.
Bir kaç gündür buluştuğumuz da giymek için elbise bakıyorum, en çok hangi rengi seversin Hector? En sevdiğin her şey bende olsun, o gün ve sonrasında hep en çok beni sev istiyorum. Seni gördüğüm anda sana seni kalbime sokmak ister gibi sarılacağım. Seni ben, beni sen yapacağım.
Hoşça gel Hector, hoşça gel.
Sevgilerle,
Lenora Parkinson
ŞİMDİ OKUDUĞUN
write a prisoner
Short Storygeçmiş geleceği yaralıyor, her yer kan ve cam kırıklarıyla dolu.