[isim önerileriniz için sağolun. Daha karar vermedim, şimdiki isim idareten kalabilir]
...
Genç adam ince parmaklarını kaskının iki yanına yerleştirdiğinde zarif bir hareketle kafasından çıkardı. Terden ıslanmış uzun saçları ona doğru esen rüzgarla birleştiğinde içini titretti. Rusya kadar olmasa da Türkiye'nin de belli bir soğukluğu vardı.
Bu turladığı son ülkeydi. Turunu bitirdiğinde uçakla kısa bir uçuş sayesinde evine dönebilecekti. Sonrasında ne yapacağından emin değildi işte. Bu tutku öyle çocukluk hayali falan değildi. Yaşadığı ülkede babasının iş durumu nedeniyle sürekli şehir değiştirmeye mecbur bırakılmıştı. Genel olarak da özgür ruhlu biri olarak kendini herhangi bir yere ait hissetmiyordu. Ya da herhangi bir kişiye..
Terli fularını frene bağlayıp bisikletten indi. Eldivenlerini, fenerini ve kaskını bisikletin arkasına yerleştirdi. Elleriyle bisikleti sıkıca tutup peşinden sürükleyerek yürümeye başladı.
Altında basit siyah bir eşofman olmasına rağmen üst tarafı oldukça parıltılıydı. Şehirler arası bisiklet kullandığında arabaların onu fark etmeyip ölümcül bir şekilde çarpması en büyük korkularından biriydi. Bu yüzden fosfor sarısı bir yelek giymek zorundaydı. Bunlara rağmen genel olarak yakışıklı bir gençti.
Karnını doyuracak bir yer bulana kadar midesini baskılamak için matarasını kafasına dikti. Boş mideyle su içmekten hoşlanmasa da buna mecburdu.
İstanbul'un sokak satıcılarını seviyordu. Genelde yemeğini gece yediğinden yol kenarında oturup onlarla sohbet etmek hoş olurdu. Yolculuğa başladığından bu yana çokça insanla tanışmıştı.
Kapalı bir çorbacı bulma umuduyla göz gezdirdiği sokaklardan birinde seyyar bir araba buldu. Karavanın yanan ışıkları karanlık sokağı aydınlatıyor, küçük dükkanın ilgi çekici olmasını sağlıyordu. Bisikletini sürüklemeye devam ederek kısa sürede oraya vardı. Taburelerin birine bisikletini dayayıp bırakırken kaskını da bağladığı yerden çözüp masaya bıraktı.
Ayaklarının ucunda durduğunda tezgaha yetişebildi ve arkası dönük olan adama kendini fark ettirmek amaçlı seslendi.
"Ooo ustam şifa mı hazırlıyorsun?"
Gayet esprili bulduğu cümleyi söyledikten sonra adam uğraştığı işi bırakıp gelen sese doğru döndü. Ömer onun tahmin ettiğinden daha genç biri olduğunu fark etti. Bir süre gözlerine baktı.
Ömer o gözlerde takılı kaldı. Gencin önüne düşmüş parlak siyah saçları, aynı renk güzel gözleri. Her an bir gülümseme sunmaya hazır ince dudakları. Boynuna ayrı bir zariflik katan, tişörtünün içine kadar uzanan kolyesi ve güzel fiziği.
O çok mükemmeldi.
Hatta gördüğü en mükemmel dönerciydi.
...
[Torbacımın adresini sormayın gizli bilgi]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what the fuck? -porgola ( DEVAM EDECEK)
General Fiction"Normal bir sokak satıcısı hayatıma nasıl girebilir ki diyorsun ve olan oluyor işte"