Vay be çok uzun zaman oldu.
.
"Anlat bakim neden bu işi yapıyorsun? Elinde kamera görmediğimi sanma"
Hürkan, onun sorusuyla elindeki telefonu bırakıp masanın üzerine koydu. Buna verecek cevabı kesinlikle gururunu kıracaktı.
"Baba mesleği sayılır. Yani üniversiteyi bitirir bitirmez bir kaç ay içinde iş bulamayınca ailem hemen buna zorladı. Babam emekli olmaya zaten dünden razıydı. Ama böyle düşününce videolar çekmeyi, hayatımı insanlarla paylaşmayı çok isterdim"
Haftalardır bu yorucu işi yaptığı için yıpranmış ellerine baktı.
"Buraya tıkılı kaldım işte. Senin gibi bir hayat yaşamayı da çok isterdim. Öyle seninle alay ediyorum ama yaptığın şeyi çok takdir ediyorum. İçimden seni aşağıladığımı sanma yani"
Ömer vişne suyu kutusunu bitirip masaya koyduğunda peçeteyle nazikçe ağzını silip konuya dahil oldu.
"Neden her şeyi geride bırakıp istediğin şeyi yapmıyorsun ki? Bak sana bir teklifim var. Ben böyle buradan eve döneceğim ama sarmaz beni. Büyük ihtimal bir kaç hafta sonra ikinci dünya turuna çıkarım. Gel benimle?"
Hürkan onun bu hayaline ister istemez güldü. Beraber koskoca bir kaç yıl geçirmeyi sadece bir kaç gündür tanıdığı kişiye teklif etmekte hiç utanmıyordu. Sanki dünden razıydı.
"Saçmalama, olmaz öyle şey. Dediğin gibi kolay değil. Aile bağlarını bir anda geriye atamam"
"Sikerim aile bağlarını, elini kolunu bağlıyorlar"
"Bir şey mi dedin?"
Hürkan'ın çaresiz halinden çıkıp tekrar kavgacı moda girdiğini görünce aniden sinirli tavrını bıraktı.
"Yok demedim, çay yok mu çay? Söyle ülkemin güzel çayından"
Genç adam tezgahta bardakları hazırlarken kaşlarını çattı.
"Ülkenin mi?"
"Türkiye'den bahsediyorum amk sakin"
"Alışmaya başlamışsın aferin"
Hürkan tezgaha geçip ikisine de birer bardak çay koydu. Ne kadar kabul etmek istemese de şu iki gündür kendisine yoldaş olan Ömer oldukça hoşuna gidiyordu. Bu katlanılmaz mesleği belki de daha kolay yapan yalnızlığına çare olan genç adamdı.
"Şimdi planın ne? Yunanistan'a nasıl dönmeyi düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum, sanırım uçak bileti alırım. Yeni bir bisiklet satın almaya elim gitmiyor"
"Neden ki?"
"Çünkü hala onun gidişini atlatamadım"
"Bisikletinin mi?"
Ömer dramatik bir edayla başını salladı. Elini çenesine koyup dalgınca zemini izlediğinde Hürkan'ın aklından "keşke beni düşünürken de böyle görünse" gibi saçma bir düşünce geçti.
Hürkan aniden ayağa kalkıp tezgahın arkasından üstüne yağ damlamış kağıt ve bir kalemle geri döndü. Tabureye oturup bir bacağını diğerinin üstüne attı ve profesyonel bir duruş sergiledi.
"Bunların altında çocukluk travmaların yatıyor. Sebebinin ne olduğunu düşünüyorsun?"
Ömer bir anda gelişen olaylara anlam veremese de ayak uydurmaya çalıştı.
"Sanırım ona veda edemedim. Boşluğunu başka biriyle doldurmak canımı çok acıtıyor"
Bisikletini gözlerinin önüne getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what the fuck? -porgola ( DEVAM EDECEK)
General Fiction"Normal bir sokak satıcısı hayatıma nasıl girebilir ki diyorsun ve olan oluyor işte"