Sabah olup da erken saatlerde dükkanın başına geçtiklerinde Ömer taburelerden birine çöküp aralıksız esniyordu. Gece geç saatte uyumalarının yanı sıra bir de saatlerce sohbet etmişlerdi. Yemekleri hazırlayıp bir yandan da şarkı mırıldanan Hürkan'a bakıp onun nasıl ayakta durabildiğini düşündü. Uyumadan önce düşündüğü bugünkü planları arasında Hürkan'a yardım etmek vardı ama bu saatte sadece taburesinde kalıp çayını yudumlamaya karar verdi.
Oturduğu yerden dükkanın dizaynına bakıp günler önce gördüğü Kaan'ın dükkanıyla karşılaştırdı. Türkler genel olarak geleneğe bağlı kişilerdi ve değişiklik onlara göre değildi. Sabit bir hayat yaşarlardı ve her şeyin tekdüze olmasını isterlerdi.
Yine de değişik fikirler toplumda her zaman göze çarpardı.
Aklına gelen fikirle çay demleyen Hürkan'a döndü.
"Dükkanı değiştirmeye ne dersin?"
Hürkan'ın cevabı beklediğinden de kesin oldu.
"Hayır"
"Tamam dükkanı değiştirme ama yeni fikirler ekleyelim. Mesela gördüğüm kadarıyla insanlar döneri yerken oldukça zorlanıyor. Eğer ekmeğin alanını küçük tutarsak, mesela taco benzeri şekilde paketlersek-"
Ömer hevesli bir şekilde konuşurken Hürkan'ın yanına geldiğini fark etmedi. Genç adam elini bir beze silerek temizledi.
Ardından ona bir tokat yapıştırdı.
.
"Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok amk. Adama fikir sunuyoruz yaptığına bak"
Ömer söylene söylene Hürkan'ın yanından ayrılırken yanağında eli hala hissediyordu. Koskoca şehirde nereye doğru gittiğini bilmiyordu ama Hürkan'ı bir şekilde tekrar bulabileceğine emindi.
Giderek uzaklaşırken ana caddeye geldiğini fark etti. Kaldırıma geçip eli cebinde yürürken bağcığının açıldığını gördü. Bir köşeye geçip eğilip bağlarken tamamen rastlantısal olarak soluna baktı ve tüm hayatı boyunca görebileceği en çılgın şeyi gördü.
Doğrulup içeri girdi ve tezgahtaki ustaya selam verdi.
"Kolay gelsin abim"
İçeri geçtiğinde adam başını kaldırıp ona sert bir şekilde baktı. Ömer'in takıldığı tek şey ise adamın tamamen çıplak olmasıydı. Üstünde diz kapağına kadar uzanan beyaz önlük vardı. Dudağında ki tek bir piercing ve kulağında her hareketiyle sallanan kuş tüyü küpesiyle oldukça modern duruyordu. Saçları kısa kesilmişti. Oldukça kaslıydı ve elindeki iki kasap bıçağını birbirine vurup duruyordu. Önündeki kesme tahtasının üstünde koca bir parça et vardı.
"Aleykümselam kardeşim, buyur"
Ömer onun tuhaf tipinden gözlerini aldığında bir anda neden kasap dükkanına daldığını düşündü. Sağlam bir bahane bulması gerekiyordu.
"Ben aslında bir şey danışmaya gelmiştim de"
Gencin ifadesi yumuşadı ve et tezgahının hemen önünde duran küçük tabureyi işaret etti. Ömer utana sıkıla gidip oturdu.
"Abi şimdi ben bir dükkan işletiyorum" diyerek söze girdi küçük yalanlar uydurarak. "Ama böyle tekdüze bir yer. Bende biraz yenilik katmaya karar verdim. Yoldan geçerken de seni gördüm. Yani oldukça kudretli bir yönün var. Beni içine çekti"
Hürkan'ın bu duruma nasıl tepki vereceğini umursamadan devam etti.
"Nasıl yapabilirim abi?"
"Şimdi, dükkanın yerleşik mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what the fuck? -porgola ( DEVAM EDECEK)
General Fiction"Normal bir sokak satıcısı hayatıma nasıl girebilir ki diyorsun ve olan oluyor işte"