2.BÖLÜM

1K 59 13
                                    

Gözlerimi göz kapaklarımdaki ağrıyla yavaşça araladım ve olduğum karanlık aynı zamanda ürkütücü olan depo tarzı bir yerde gezdirdim.

Gözlerim karanlık olan deponun içinde gezdirdiğimde sadece üstünde oturduğum eski deri kaplama, siyah bir sandalyeydi.

Şuan burada olmak beni çok huzursuz etmişti. Benden bu kez ne istiyorlardı da çıkar çıkmaz bayıltmışlardı?

Bir an önce buradan çıkmalı ve hayatıma devam etmeliydim ama bu Araf denen ruh hastasından nasıl kurtulucağımı da bilmiyorum maalesef.

Bu düşüncelerim aklımı karıştırmaya devam ederken siyah demir kapının açılması ve içeri siyah takım elbise giyen, sarı saçları karışık, orta yaşlarda görünen bir adamın içeri girmesi bu düşüncelerimden kurtulup ertelemem için yeterli olmuştu.

Adam hızlı adımlarını bana yönlendirince içimde istemsiz bir korku oluşmuştu. Acaba gelen Araf'ın adamı olabilir miydi?

"Selam Orkide pardon ya Araf'ın Orkidesi demeliydim. Seni gizemli kız seni. Şimdi Araf beyin seni saklama sebebi belli oldu. " adamın konuşması ile kaşlarım anlamadığımı belli edercesine çatılmıştı.

Beni kaçıranlar Araf değil miydi? Bu adam niye böyle konuşuyordu? Ayrıca Araf'ın Orkidesi ne demekti? Beni başka biri sanıp mı kaçırmışlardı?

Tam bir şey söylemek için dudaklarımı aralıyordum ki açık siyah kapıdan giren karşımdaki adamın yanında çalışan biri olduğunu düşündüğüm genç bir çocuk içeri girip adımlarını tam karşımda duran adamın yanına yönlendirdi ve ardından düşüncemi onaylar bir biçimde "Baba, Araf Karadağlı 'ya haber verelim mi şimdi?" diye konuşup sorusunu adını bilmediğim ve merak etmediğim adama yönlendirdi.

Adam bakışlarını benden çekmeyerek yanına gelen çocuğa hitaben "Yok, şimdi değil. Önce bu güzel Orkide 'yle biz tanışalım. Sonra haber veririz. Biraz endişelensin Araf beyimiz." diye cevap verdi.

'Burada neler oluyor?' diye bağırmak istesem de kendime engel olup benim bile şaşıracağım sakin bir ses tonuyla, "Abiciğim  ben ne papatyayım, ne orkide. Beni bir bıraksanız gitsem. Benim Araf'la alakam yok."  diye hafif sitemli bir şekilde konuştum.

Adam beni umursamadan yanındaki adamına dönüp "Araf'ı ara tehdit et, sonra gelip alabiliyorsa alsın Orkide 'sini. " diye emir verir şekilde konuştu.

Çocuk kafasını sallayıp onayladığında adam daha fazla bir şey söylemeden sessiz ama hızlı adımlarla kapıya yöneneldi ve zaten açık olan kapıdan çıkıp kapıyı ardından kapattı.

Adam çıkınca karşımdaki çocukla göz göze geldik. Çocuk soğuk ve hissiz bir sesle "Bekle burada, ben senin Araf'ını arayayım bakalım seni denildiği kadar seviyor mu? Sessiz ol ve ben konuşurken sesini çıkartma. Ben söylediğimde konuş tamam mı?" Dedi ve benim sinir kat sayımı artırdı.

Ya sabır dercesine kafamı yukarıya kaldırıp aşağıya indirdiğimde tekrar çocukla göz göze geldik.

Çocuk beni umursamadan arkasına dönüp gözlerimiz arasındaki bağı kopardı ve telefonunu eline aldı.

Bir kaç saniyenin ardından telefonunu kulağına yaklaştırdı. Telefonu birkaç saniye kulağında tutup geri çekti ve hoparlöre alıp dudaklarına yaklaştırdı.

Yüzündeki iğrenç ifadeyle beni süzerken " Galiba hissettin ha Karadağlı. Çünkü sen bizim telefonlarımızı kolay kolay açmazsın." Diyerek sırıtmaya başladı.

Araf derin bir of çekerek çocuğun yüzündeki iğrenç sırıtmanın daha da yayılmasına sebebiyet verdi. "Saçmalamak için mi aradın Faruk? Vaktim yok ne söyleyeceksen söyle işim var." diyerek bıkkın bir nefes verdi.

ZAMANSIZ MİHMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin