19 hours

76 12 4
                                    

"meleğin kollarında, buradan uzağa git"

─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ───

"Bu odadaki onca şey arasında en sevdiğin hangisi?" diye sordu Jeongin, kusursuz odasına göz atarak. Chan önünde oturdu, bacak bacak üstüne attı, düşünüyormuş gibi yaptı, bu yüzden odayı ezbere bildiği çok belli değildi. Jeongin'in okul için çalan çalar saati onları tam olarak sabah 5'te uyandırmıştı, odanın her yerinde bir Day6 şarkısı yankılanıyordu.

"Sen," Chan sonunda cevap verdi, ama o noktada, Jeongin ne sorduğunu unutmuştu. Yüzündeki ifade Chan'a bunu söylüyordu, bu yüzden genç için durumu netleştirdi. "Odadaki en sevdiğim şey sensin."

Canlı kırmızılık Jeongin'in yanaklarına bir dalgalanma gibi yayıldı. Onu incitmemek ama aynı zamanda amacını kanıtlamak için Chan'ın koluna hafifçe vurdu. Adam dramatik bir şekilde elini kolunun üstüne koydu ve “acı verici” iniltilerden oluşan bir ahenkle yatağa düştü.

"Ah sus," Jeongin gözlerini devirdi ama yüzünde parlak bir gülümseme belirdi. Duvara takılı olan iPad'ine baktı, saatin 5:33 olduğunu ve 6:15'te okulda olması gerektiğini fark edince nefesi kesildi. Ayağa kalktı, neredeyse aceleyle yataktan yuvarlanıyordu. Bir manyak gibi odasının etrafında koşturuyor, çılgınca atışlarıyla odanın temiz görünümünü bozuyordu. Parlak pembe bir kapüşonlu gözüne takıldı ve ona tuhaf bir bakış atan Chan'ı görmezden gelerek çıplak gövdesinin üzerine geçirdi.

"Ne?" Jeongin iç çekerek sordu elini darmadağınık saçlarından geçirirken.

"Bugün okul yok." Chan başını ellerinin arasına aldı ve Jeongin'e arsız bir gülümseme gönderdi. Oğlan pastel bir kapşonlu ve kedi pijama pantolonu giymişti ama yine de Chan'a bir bakış atmayı başardı.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Yüzünde inanamaz bir ifadeyle biraz rahatladı. Chan, yatakta gülen, ağlayan bir pislikti. Jeongin o sabah ona ikinci kez, bir öncekinden biraz daha vahşice vurdu. Chan, yüksek bir hırıltı ile kahlahasını durdurdu ve acıyla karnını tuttu. 

"Krep?" Adam sordu, Jeongin'in ayak izlerini takip ederek ve çok daha zarif bir şekilde yataktan atlayarak. Chan'ın attığı her adım balodaki bir prenses gibi hafif ve zarifti ve kendini öyle bir güvenle taşıdı ki Jeongin kıskandı.

"Elbette krep istiyorum," diye sinirli bir şekilde mırıldandı Jeongin, kendini dağınık yatak odasından çıkarmadan önce son bir kez parmaklarını saçlarının arasından geçirerek.

twenty four hours ☄ jeongchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin