"Çüş bu nasıl soğuk dondum" Yanımda Kore'nin soğukluğuna alışamamış olan kuzenim Jungkook ile okula gidiyorduk. Yolun üzerinden Seungmin'i de alacak ve ona okulu gezdirecektik. Seungmin normalde Hyunjin'le beraber okula gelirdi ama Jungkook alışana kadar-ki bu 24 saat bile sürmeyecekti- onunla beraber geleceğini söylemişti.Jungkook gördüğü herşeye gözünü açarak bakıyor ve ne zaman şirin birşey görse telefonuna not ediyordu.
Anlaşılan dönerken biraz sorun yaşayacaktık.
"Jungkook bunların hepsini alamazsın. Tüm harçlığın bir günde bitecek." Kaşlarımı çattım ve telefonunu elinden aldım.
"Annelerimiz dünyanın en ünlü şirketlerinden birinin sahipleri bunu biliyorsun değil mi? Harçlığım bitse bile annem bunları görünce bana daha fazla almamı söyleyecek. OHA ÇOK ŞİRİN BUNU DA YAZALIM!" Bağırdığında kafasına bir tane geçirdim.
"JUNGKOOK SALAK MISIN MİLLETİN BEBEĞİNI LİSTEYE YAZAMAZSIN"
Dudaklarını büzdü ve ağlar gibi mızmızlanmaya başladı. Çocukları çok sevdiğini biliyordum.
Şaka yaptığını biliyordum. O kadar şapşal değildi. Milletin bebeğini yazamayacağını biliyordu.
Yani sanırım.
Sonunda telefonu ona vermiş ve yürümeye devam etmiştim. O da peşimden geliyordu. Yerde gördüğüm taşla duraksadım. Köşeli bir taştı, aynı zamanda beyazdı. Şeffaf gibi gözüküyordu. Böyle bir taşın burada ne işi vardı bilmiyordum ama yinede elime aldım ve çoktan ilerlemiş Jungkook'un yanına koştum.
"Jungoo bak" a yı azatarak hava atmaya çalışan beş yaşındaki çocuklar gibi söylemiştim bunu. Jungkook ta hemen bana uymuştu.
"Bende daha güzeli var bir kere. Hem bu çok çirkin."
"Sensin çirkin!" Burnumu kırıştırmış ve kaşlarımı yalancıktan çatmıştım. Tam o ifademle yürürken bana bakan bir Taehyung görmüştüm. Anında olduğum yerde kalmıştım. Ben ona bakarken göz kırpmış ve gitmişti. Bense arkasından ağzım açık bakıyordum.
"Bu sana nasıl baktı amk taş gibi" Jungkook kulağımın dibine girmiş ve fısıldamıştı. Sonrasında daha ben ona vuramadan kaçmıştı. İlerlerken bizi bekleyen Seungmin'i görüp üstüne atlamıştım.
"Neyse dur ineyim de birşey olmasın. Sonra Hyunjin le uğraşamam." Gülerek bana karşılık verdiğinde bende güldüm. Sonrasında Jungkook ile benim kavgalarım, Seungmin'nin bize bağırmaları, Jungkook'un saçımı çekmesi ve benim onu kovalamamla okula gelmiştik.
Jungkook yalnızlık çekmesin diye müdür onu bizim sınıfa almıştı. Tabi Jungkook'un daha ilk günden okulun yarısıyla tanışıp çeyreğiyle flört edeceğini bilmiyordu. Benim sınıfıma gelmesi bir yandan iyiydi çünkü sınıfımdaki kızlar daha çok dersleri için çalışan ve bir iki tatlı söz ve bakışla tavlanmayacak kadar akıllı ve güzeldi. Yani Jungkook ister istemez derse kulak vermek zorundaydı çünkü flörtleşebileceği kimse yoktu sınıfta.
"Seungmin!" Hyunjin koşarak Seungmin'nin yanına geldiğinde Jungkook'u görmüş ve eğilerek selam vermişti.
"Siz Jeon Jungkook olmalısınız. Ben gelecekti ki akrabanız ve bu güzelliğin sevgilisi Hwang Hyunjin. Ama Kim de diyebilirsiniz. Malum gelecekte Kim olacağım." Gülümseyerek saçını geriye atıp havalı olduğunu düşündüğü bir poz vermişti.
"Bu çocuklar size nasıl bakıyor amk taş gibiler." Seungmin'in Jungkook'u dövmesi ve Jungkook'un Hyunjin'le ayak üstü sohbetinden sonra sınıfa doğru çıkmak için merdivenlere yol aldık. Jungkook bir anda durup beni kolu altına almış ve kahkülümü karıştırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First Person
Fiksi PenggemarIamthelove: Merhaba. (00.00) Iamthelove: Bugün senin doğum günün. (00.00) Iamthelove: Doğum günün kutlu olsun. (00.00 Iamthelove: Ve seni seviyorum.(00.03) Görüldü. *Hesapta durmasının tek sebebi verdiğim emektir.*