O kağıdı bulmamın üzerinden 2 gün geçmişti ve ben kendimi gerçekten ölü gibi hissediyordum. Daha ne anlama geldiğini bilmediğim cümleler için kendi hayatımı kısıtlıyordum. Kimseyle konuşmuyor, dışarı çıkmıyordum. Uyanık olduğum vakitlerde sadece şu an olduğu gibi bomboş duvara bakıyordum. Duvarla bakışmamızın 48.dakikasında kapı çaldı şu son 2 gündür annemler evde yokken ilk kez oluyordu bu. Sakin ve yavaş adımlarla aşağıya inip kapıyı açtım ve karşımda bir çift mavi göz görmeyi beklemiyordum. Ben şaşkın bir şekilde orda dikilirken Gökhan konuşmaya başladı "kapıda dikilmeyi tahmini ne zaman bırakırsın söyle ona göre gelim" dedi. Ben de şaşkınlığımı üstümden atıp geçmesi için ona yol verdim.
Kapıyı kapatıp peşinden içeriye doğru geçtim ancak Gökhan orada yoktu tam seslenecektim ki onu merdivenleri çıkarken gördüm ve arkasından bağırarak
"Nereye gittiğini sanıyorsun sen salon burada"
Umursamaz bir tavırla "salonu aradığımı kim söyledi"
Ben aval aval bakarken o yukarı çıktı ben de hemen şaşkınlığımdan kurtulup peşinden koşar adım yukarı çıktım. Yukarı çıkar çıkmaz onu aramaya başlamıştım ki odamdan ses gelmeye başladı ve ben de hemen odama girdim. Gökhan sanki kendi odasıymış gibi yatakta uzanmış bir şekilde kitaplarımı karıştırıyordu. Tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki kitaplardan birinin içinden geçen gece odamda bulduğum siyah kağıt düştü. Ben onu durduramadan o açıp yazıyı okumuştu bile.
Yazıyı okuduktan sonra sesli bir şekilde küfrederek kitapları yere ve duvarlara fırlatmaya başladı. Ben de hemen onu durdurmak adına önüne geçtim ve o tam kitabı duvara fırlatıyordu ki beni görünce kitabın başıma çarpacağını anlayıp hemen elinin yönünü değiştirdi ancak bu seferde kitaplar kendi ayağına düştü. Hafif bir sesle inleyerek yatağa geri oturdu.
Hemen yanına oturup "bir şey oldu mu?"
"Hayır, sadece ayağıma 1 ton ağırlığında kitap düştü en fazla ne olabilir ki?"
"Salak mısın Gökhan ben mi dedim kitapları oraya buraya fırlat eline al ayağına at diye?"
"Bu kağıdı kim verdi?" dedi garip bir tonla.
"Seni ne ilgilendirir?"
"Soruma soruyla karşılık verme güzelim soruya soruyla karşılık verme. Bunu kim verdi dedim cevaplaması zor bir soru değil bence."
"Bilmiyorum o gün sen beni eve bıraktığında komodinin üzerinde buldum."
"Kim girmiş olabilir eve kadar ya da sen eve girdiğinde cam açık mıydı, hatırlıyor musun?" dedi seri bir şekilde.
"Kim bırakmış olabilir bilmiyorum ama ben o gün eve girdiğimde cam açıktı ki varsayalım ki kapalıydı yine de bu birinin eve gizlice girip bırakma ihtimalini çürütmez çünkü bu evde sadece benim odamda cam yok o yüzden her yerden girmiş olabilir emin olamayız."
"Çıkarken açık olup olmadığını hatırlıyor musun?"
"Hayır değildi eminim buna."
Korkutucu bir tonla "Öyleyse ev-" Gökhan cümlesini tamamlayamadan yatak odası tarafından tak diye bir ses geldi. Ben korkuyla yerimden sıçrarken Gökhan koşarak sesin geldiği tarafa gitti ben de peşinden gittim. Ben tam odaya girdiğimde camdan biri atladı muhtemelen bu Gökhan'dı. Ben de koşarak kapıya gittim ve çıktım. Onlar çoktan sokağın sonuna gitmişlerdi. Ben de peşlerinden gittim. Onları gözden kaybetmek üzereydim bu yüzden hızımı biraz daha arttırdım tam sokağın sonuna varmadan araya döndüler. Ben de peşlerinden dönüyordum ki ayağım yere takıldı ve düştüm. Adrenalin ile acıyı gram hissetmediğim için hemen ayağa kalkıp koşmaya devam ettim. Onların girdiği araya girip koşmaya devam ettim ve iki sokak sonra onları gördüm. Gökhan adamı köşeye sıkıştırmış bağırıyordu. Hemen yanına vardım ve kim olduğuna bakıyordum ki gördüğüm yüzle kaşlarım iyice çatıldı. Adam dedim ya siz onu unutun çünkü bu karşımda gördüğüm çocukluk arkadaşım Gizem'den başkası değildi.
Bundan sonraki 2 bölümü yukarıdaki şarkı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim. Yukarıdaki şarkı Gökhan'ın iç sesi gibi düşünebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ KOLEJİ
ChickLitYeni bir okula başlayan Selen bu okuldaki insanlardan, içinde dönen entrikalardan ve onu bekleyen kalbini ele geçirecek bir pusudan,aşktan habersizdir. Bu okul onun kendisini bulmasını sağlayacak ve her acıyı tattıracaktır.