2

118 14 30
                                    

Bir kaç gün sonra kafeteryada mor göz altlarım ve ağrıyan bileğim ile Changkyun'u beklerken gözlerimi kaşımamak için kendimle savaş halindeydim. İki gün boyunca kendimi dizi izlemeye kaptırdığım için bütün düzenim bozulmuştu ve dün gece tekrar düzene oturtmak için ayakta kalmış ve notlarımı temize çekip tekrar yapmıştım. Ve sonuç; tamamen enkaz gibiyim. Uykusuzluğumun üstüne iştahsızlığım yüzünden gelirken aldıpım şekerli bol krem şantili kahvem ile blok derse girmiş adeta beynimin içinde fillerin tepinmesine izin vermiştim. Kahve hiç bir işe yaramamış tam tersi boş midemi ağrıtmıştı.

Aç ve şiş karnımla öylece oturup defterimin arasında bulduğum ayracı elimde döndürüyordum. Çok geçmeden Changkyun yanıma oturduğunda sandalyemi kendi sandalyesine yapıştırmış ve bana sarılmıştı. bende aynı şekilde ona sarılmış ve başımı omzuna yaslayıp gözümü kapatmıştım. Changkyun saçlarımı okşarken iyice bastıran uykuma yenik düşmemeye çabalıyordum. " Uyu hadi biraz daha vaktimiz var." demişti sakinlikle Changkyun. Sözünü dinlemiş ve kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

Bana beş dk gibi gelen sürenin sonunda Changkyun beni hafifçe dürtmüş ve uyanmıştım. Uykunun resmen gözümden aktığı ve sel olduğu halimle arkadaşıma döndüğümde ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. " Buna bir son verdiğini düşünmüştüm Kyungsoo." dediğinde ne olduğunu anlayamamıştım o da fark etmiş olacak ki başını umutsuzca sallamış ve konuşmuştu. " Kim Jongin Kyungsoo, yan tarafında oturuyor ve geldiğinde beri gözünü kırpmadan sana bakıyor." demişti. Uykulu gözlerke gösterdiği tarafa döndüğümde haklı olduğunu görmüştüm. Kim Jongin tamamen bana dönük şekilde oturuyor ve eline yasladığı başı ile beni izliyordu.

Onu kafeteryada görmek beni izlediği gerçeğinden daha fazla şaşırtmıştı beni. Sessizce durup beni izlemesine alışıktım. Jonginle çok fazla konuşmaz genelde sarılır, öpüşür ve beni izlemesine izin verirdim. Şimdi de aynısını yapıyor oluşu bana oldukça normal geliyordu.

" Kyungsoo, bana buna bir son vereceğini ve bir daha Jongin'le görüşmeyeceğini söylemiştin." demişti en yakın arkadaşım. " Öyle demiştim ama öyle olmadı işte." dedim ona. Gözlerinin içine bakarken endişeli halini görünce yutkunmadan edemedim. Neden böyle söylediğini biliyordum ama daha önce denememiş değildim. Jongin'den tamamen kaçmış, buluşma mesajlarını görmezden gelmiştim. Ancak günün sonunda yine Jongin tarafından sessiz bir yere sürüklenmiş ve sıcak bir sarılmanın içine çekilmiştim. Onu engellemeye çalışmam sonuç vermiyordu ve daha ne kadar bu şekilde devam ederdik bilmiyordum.

" Son bir kez onunla konuş ve bitir bu saçma ilişkiyi Kyungsoo. Farkında değilsin ama sandığından daha fazla yaralıyor bu ilişki seni. " dedi Changkyun. Ne yaralanmasından bahsettiğini anlamadım ama ağzımı da açmadım. Ona sadece " Bizim bir ilişkimiz yok Changkyun. O benim hiç bir şeyim değil." dedim. En yakın arkadaşımsa bana sadece gülmüş ve ağzının içinden bir şeyler gevelemişti.

" Ben derse gidiyorum ve sende lütfen tüm bu saçmalığa bir son ver. Bütün bu olanların sonunda bir harabe oluşunu görmek istemiyorum " demiş ve  başımı öperek masadan ayrılmıştı sevgili en yakın arkadaşım. Onun kalkmasını fırsat bilen Jongin anında yanıma oturmuştu. Ben öylece yüzüne bakarken o Changkyun'un arkasından bakıyordu. Yüzünü aniden bana döndürüp yaklaştığında bir süre durmuş ve birbirimizin gözlerinin içine bakmıştık. Sağ eli yavaşca sol elimi kavramış ve parmaklarımızı birbirine geçirmişti. Şaşırarak ona baktığımda tuttuğu elime başını gömmüştü. Jongin garip biriydi. Bunu ilk tanıştığımızda da düşünmüştüm ama onunla geçen bunca zamanın sonunda ise emindim. Jongin garip biriydi. Bazen ne yapmaya çalıştığını anlayamıyor aynı şuan olduğu gibi yaptıklarına anlam veremiyorum.

Başını elime yasladığı bir kaç dakikanın sonunda başını kaldırmış ve masaya uzanmıştı. Kıstığı gözleri ile beni izlerken o halde kaç dakika geçti bilmiyordum. Gözlerimi çikolata kahvelerinden çekmiyor aynı bana baktığı gibi bakıyordum ona. Güzel çehresini izliyor, gözlerine bakarak aklından geçenleri okumaya çalışıyordum. En sonunda pes ettiğimde yaslandığı masadan ayrılmış ve sıkıca tuttuğu sol elime bir öpücük kondurup nazikçe kucağıma bırakmıştı. Her zamanki gibi beni ardında bırakıp gittiğinde masamda dağınık bir halde duran çantam, sıkıntıdan katlayıp durduğum eski ayracım ve Jongin'in elindeyken fark etmedim kahvesi vardı. Uzanıp kahvesinden bir yudum aldığımda hemen bardağın yan tarafında duran ayraç dikkatimi çekmişti. Elime aldığım ayraç sabahtan beri elimde döndürerek bozduğum ayracın aynısıydı. Ve o an hatırladım, defterimin arasındaki ayracın nereden geldiğini.

Kim Jongin aynı bugün olduğu gibi ayracını masamda bırakıp gitmişti. Ve ben ilk defa onun ardında bıraktığı bir şeyi sahiplenmiştim. Gelin görün ki varlığını unutmuş, parmaklarım ile parçalamıştım.

Acı kahveyi benim buruş buruş olan ayracımla birlikte çöpe atmış ve Jongin'den kalıpta sahiplendiğim ikinci eşya ile dersime doğru gitmiştim.

Jonginle olan ilişkime son verme kararını ise tamamen Jongin'in ellerine bırakmıştım o bilmese bile. 

Ve o an bende bilmiyordum, Jongin'in elinde duran tek şeyin bu olmadığını...

kisses&hugsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin