Elimdeki bardakta biram girişin biraz ilerisinde Baekhyun'un 20 dakika önce tanıştırdığı mühendislik fakültesinden Mingyu ile konuşuyordum. Baekhyun'un dediğine göre fakültesinin en ateşli pilici oymuş ve oldukça popülermiş. Yakışıklı oluşunu es geçersem muhabbeti cidden saran biriydi ki bu da 20 dakikadır neden onunla konuştuğumu açıklıyordu bana göre. Mingyu ile konuşurken arada gözlerimi gittikçe artan kalabalıkta gezdiriyordum.
Tek bir kişiyi arıyordu gözlerim.
Neyseki görünürde yoktu ve Mingyu ile konuşmama rahatça dönebiliyordum. Parti başlayalı bir 40 dakika kadar oluyordu ve Mingyu ilk gelenlerden biriydi. Oldukça yakışıklı, sevimli ve hoş sohbet biriydi. Neredeyse onunla bu partide tanıştığıma üzüleceğim kadar hoş biriydi.
Bir saatin sonunda Mingyu ile mutfağa geçmiş ve 4. biramı bardağıma doldurmuştum. Ve geri döndüğümde Kim Jongin ve sevgilisini salondaki kırmızı koltukta otururken bulmuştum. Jongin Daewoo'nun yüzüne düşen saçlarını düzeltiyor, Daewoo'da heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Gözlerim hala ikilinin üzerindeyken belimde hissettiğim ufak dokunuşla başımı Mingyu'ya çevirmiş gülümseyerek bakan suratı ile karşılaşmıştım. Hoştu.
Onu unutmak istememe sebep olacak kadar hoştu Mingyu.
Kim Jongin ve biricik sevgilisi o kırmızı koltukta otururken sırtımı tam onlara dönmüş, çalan müzikle hafifçe sallanmaya geri dönmüştüm. Çok geçmeden sırtımda hissettiğim uyuşukluk ve iğne batması hissi ile arkama dönmüş ve doğrudan Jongin ile göz göze gelmiştim. Ne düşünüyor, aklından ne geçiyor hala okuyamıyordum ve bu gittikçe canımı daha çok sıkıyordu.
Kim Jongin anlamsızdı. Ne davranışları ne de sözleri tutarlıydı. Eğer öyle olmasaydı gelip beni öpmez fırsat bulduğu ilk anda da koşa koşa başkasına gitmezdi. Ve şimdi olduğu gibi yanında konuşan sevgilisini dinlemek yerine beni göz hapsine almazdı.Dedim ya Kim Jongin anlamsızdı, tutarsızdı. Mingyu'yu kolundan tutup bahçeye çekmemin üzerinden beş dakika geçmişti ki Jongin bahçede belirdi ve tüm gece nereye kaçtıysam peşimden o da geldi ve beni göz hapsine aldı.
Tüm bu kovalamacada odağımı Mingyu'da tutmak için oldukça zorlanmıştım ki Mingyu istersem ayrılabiliceğimizi ve daha sakin bir yere gidebileceğimizi söylemişti. Sözlerinden ve bakışlarından herhangi bir art niyet olmadığı anlaşılırken gülümsemiş ve başımı sallamıştım. Nazikçe elimdeki bardağı yanımızdaki masaya bırakmış yine aynı naziklikle elimden tutup çıkışa götürmüştü beni. Baekhyun'la göz göze geldiğimde sırıtışındaki heyecan ve memnuniyet oldukça göze çarpıyordu. Onun bu haline bende gülmüş ve başımı sallamıştım.Baekhyun, Jonginle aramda geçen bu saçma sapan şeylerden sonra bana birisini ayarlama konusunda resmen and içmişti. Sebebini çok anlamasamda okuldaki 'piliç'lerin listesini çıkarıp benimle elema yapmak için gecenin bir saatinde beni araması hala dünyanın en komik ama en değerli hissettiren anlarından biriydi.
Tam kapıdan çıkmıştık ki sağ bileğimi tutan el ile geri çekilmiş Mingyu'yu tutan elimi bırakmak zorunda kalmıştım.
Jongin, yanı başımda elimi tutuyor ve oldukça sinirli görünüyordu. " Gidiyoruz." demiş ve beni doğruca nerden bulduğunu bilmediğim bir arabaya bindirmeye çalışmıştı.
Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki Mingyu donakalmış bir şekilde bakıyor ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Daewoo'da şaşkınlıkla arabanın arkasından bakarken gözlerindeki hayal kırıklığını net bir şekilde görmüştüm. İçimi kaplayan suçluluk duygusu ve sinirle yumruklarımı sıkmış, ağzımı açmak için Jongin'in arabayı çalıştırmasını beklemiştim.Jongin hiç düşünmeden arabayı sürmeye başlayınca histerik bir şekilde gülmeden edememiştim. Jongin bir anlığına suratıma bakmış ve yola geri dönmüştü. O da neden böyle yaptığını bilmiyor gibi durması ise daha çok canımı yakıyordu.
Jongin ne istediğini bilmiyordu.
"Yüzsüzsün." demiştim sakin olmaya çalışarak. "Beni o partiden bu şekilde kaçırmaya hakkın olduğunu düşünecek kadar yüzsüzsün." demiştim sinirle. "Bu sefer bahanen var mı peki?" demiştim çünkü bu bunu ilk yapışı değildi. Bir şekilde gittiğim her partiden haberi oluyor beni şuan olduğu gibi bir yerlere sürüklüyordu. Ve her seferinde ağzını tek bir kelime için bile açmadan beni eve bırakıyor, arkasına bakmadan çekip gidiyordu.
Jongin geliyor ve gidiyordu.
Her zaman olduğu gibi ağzını hiç açmayışı ile sinirlerim daha da gerilirken "Kenara çek." demiştim bu seferde. İçimde gittikçe büyüyen bir öfke vardı. Jongin'e, kendime ama en çok da tüm bunları yapmasına izin verdiğim için kendime bir öfkem vardı.
Jongin söylediğimi tamamen görmezdem gelip sürmeye devam ederken gittikçe artan öfkemden sinir krizi geçirmek üzere olduğumu anlıyordum. Ve öyle de oldu. "Nefret ediyorum." dedim sinirle "Nefret ediyorum git-gellerinden. Bir çıkıp gelmenden daha sonra da arkana bile bakmadan defolup gitmenden nefret ediyorum ama en çok neyden nefret ediyorum biliyor musun Jongin?" demiştim tırnaklarımı etime geçirken. " O siktiğimin ağzını açıp da tek kelime edemeyişinden nefret ediyorum. Aylarca yanıma gelip gitmelerinin bir anlamı olmayışından, beni mendil gibi kullanıp atmandan ve senden, senden nefret ediyorum." demiştim çığlık çığlığa. Zangır zangır titriyor zar zor nefes alıyordum. Jongin halimin ne kadar ciddi olduğunu anlamış olacak ki arabayı sağa çekmiş ve arabadan inip kapımı açmıştı. O kadar kötüydüm ki bir an sadece bir an yüzünden ufak bir endişe parıltısı gördüm sandım. Kim Jongin ve benim için endişelenmesi o kadar uzaktı ki... Deliriyor gibi hissediyordum. Jongin beni delirtiyordu. Beni arabadan nazikçe indirmesi, kolları arasına alıp 'geçti' diye fısıldaması beni deli ediyordu.
Orada, ana yolun kenarında sinir krizinin ortasında, Jongin'in kucağında oturuyordum. Hıçkırıklarım nefesimi kesiyor, boğuluyormuşum gibi hissettiriyordu. Jongin kafama kelebek öpücükleri kondururken içinde bulunduğum durumu idrak edemiyordum. Sinir krizime sebep olan adamın kollarında sakinleşmeye çalışıyordum. Orada o şekilde kaç dakika geçtiğini bilmeden, sakinleşene kadar oturmuş aklım yerine geldiğinde ise olayın histerikliğine inanamamıştım.
Kim Jongin tek yüzsüz değildi.
Sonrasında her şey oldukça sessizdi. Kucağından kalkmış yüzüne bile bakmadan arabaya binmiştim. Jonginde sessizliğini koruyarak arabaya binmiş ve evime doğru sürmüştü. Yolda geçen süre boyunca ikimizde tek kelime etmemiş evimin önüne gelene kadar da yüzüne bakmamıştım. Araba durduğunda hızlıca arabadan inmiştim. Apartın kapısına doğru yürürken "Kyungsoo," diye seslenmiş ona dönmemi sağlamıştı. Yüzüne konuşması için bakarken derin bir nefes almış ve başını sallamış arabaya geri binmişti.
Jongin beni evime bırakmış ve gene çekip gitmişti. Jongin hep giderdi ancak bu seferki daha çok canımı yakmıştı. Dolan gözlerimle aparta doğru yürümüş ve daireme çıkmıştım. Changkyun'un ortada olmayışı ile henüz gelmediğini anlamış hızlıca duşa girmiştim. Sıcak suyun altında kaç dakika kaldığıma dair en ufak fikrim yoktu. Tüm o olanlar, beni partiden çekip alışı, Mingyu ile konuşurken beni göz hapsine alışı, tüm bunlardan medet uman yüreğim derken kaç dakika geçmişti bilmiyordum. Üstümü değişip yatağa girmiş ve düşünceler içinde boğulmaya başlamıştım.
Niye beni alıp gitmişti, neden ben kriz geçirirken beni sakinleştirmeye çalışmıştı , aşağıda bana ne diyecekti hepsi kafamda dönüp duran bir kaç sorudan sadece bir kaçıydı.
Jongin'i sevmek zordu. Jongin'in sevmesi zordu...
•
•
•
•
•
Hellöööö ben geldimmmm naberr??kızlar şaka maka bu bölüm olmamış gibi hissediyorum ama yapıcak bir şey yok anca bu kadar oldu. onca beklemenin üstüne bu kadar kısa bölüm içinde kusura bakmayın.
Ay birde ne dilediğinize neyi manifestlediğinize çok dikkat edin tamam mı güzellerim?
muah öpüldünüz 🤧💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kisses&hugs
FanfictionHiçbir şeyim değilsin, hiçbir şeyin değilim. kaisoo// [13082022-]