3

146 16 50
                                    

Changkyun ile tuttuğumuz ahırdan bozma evimizde ayaklarımı duvara dayamış bir şekilde yatağımda yatarken yatak odamın tavanına öylece bakıyordum. Bacaklarımın gittikçe uyuştuğunu ve sıkıldığımı hissettiğim için doğrulmuş ve ayaklarımı sürüye sürüye Changkyun'u rahatsız etmeye karar vermiştim.

Sevgili arkadaşımın odasının kapısından kafamı uzatmış ve ne yaptığına bakmıştım. Her zamanki gibi tableti ile çizim yaptığını gördüğümde ise kendimi doğruca yatağına atmış ve yumuşatıcı kokan yatakta tepinmiştim.

Pekala, sıkılıyordum hemde oldukça fazla... Ve Changkyun'un da sanki ben yokmuşum gibi kayıtsız kalışı ile derince bir of çekmiş ve yataktan kalkmıştım. Ben gidiyorum diye hiddetle konuştuğumda Changkyun sonunda başını kaldırmış ve nereye diye sormuştu. Aklıma ilk gelen şey olan Jongin'in adını söylemiş ve hızlıca telefonumu alıp evden dışarı atmıştım kendimi.

Cep telefonum, biraz param ve oldukça ince olan ceketim ile sokaklarda öylece dolanmaya başladığımda Jongin'e gitmemek için savaş veriyordum kendimle. Ama sonra, Jongin'in ne zaman isterse bana geldiğini hatırlamış ve ayaklarım ben farkında bile olmadan evinin yolunu bulmuştu.

Kapısında öylece dururken elim ceketimin cebinden çıkmıyor, sanki Jongin'in kapıyı açacağını biliyormuşum gibi dikiliyordum. Ve yanılmamıştım. Jongin hışımla kapıyı açtığında boş bakışlarım ile karşılaşmıştı. Gözleri hafif büyüse de beni gördüğünde şaşırmış gibi durmuyordu. Beni orada bırakıp çöpü atmaya gittiğinde davet edilmeyi bekleme zahmetine girmemiş ve içeri adımlamıştım. Salonda dikilmeye başladığımda arkamdan kapının kapandığı sesini duymuş ve Kim Jongin zaman kaybetmeden yanımda bitmişti. Dürüst olmak gerekirse en azından şaşırmasını beklemiştim. Çünkü bizim ilişkimizde gelen taraf her zaman Jongin'di.

Yanımda duran bedene bir süre bakmış ve karşısına geçip boynuna asılmıştım. Soğuk dudaklarım sıcak dudaklarına karıştığında kaç dakika öyle kaldık bilmiyordum ama geri çekildiğimizde gördüğüm ilk şey Jongin'şin şişmiş dudakları olmuştu. Gözlerimi gözlerine çıkarıp baktığımda soğuk bakışları ile karşı karşıya gelmiş ve derin bir nefes vererek ondan ayrılmıştım. Kendimi kanepesine un çuvalı gibi attığımda Kim Jongin mutfağa ilerlemişti. Burnuma gelen kokulardan kahve yaptığını anladığımda ise burun kırıştırmadan edememiştim. Bir süre sonra elinde iki kahve ile geldiğinde sessizce yanıma oturmuş ve kahvemi uzatmıştı bana. Sıcak kupayı elinden alıp ellerim arasına hapsettiğimde gözlerimi yüzüne dikmiş ve dağılmış ifadesine bakmıştım.

Kahvemizi içerken ve birbirimize bakarken aklından ne geçiyordu bilmiyordum ama benim aklımdan geçen şey Jongin'in dağılmış ifadesi idi. Yumuşak tutamlarının arasında gezdirdiğim elim yüzünden tamamen dağılmış saçları, oldukça hafif kızarmış suratı ve şişmiş dudakları ile başka biri olsaydı oldukça etkileneceği ifadesine boş bakışlar atıyordum.

Kim Jongin'in kalp çarptıran suratına taşlaşmış duygularım ile bakıyor ve kahvemi içiyordum.

Gözlerimi yüzünden çektiğinde Jongin bir süre daha yüzümde oyalanmış ve o da bakışlarını çekmişti. Şekerin adını bile üflemediği kahvemi yudumlarken o kadar da kötü olmadığını düşündüm. Sessizce kahvelerimizi bitirmiş ve Jongin'in eski koltuğuna yaslanmıştık. Çok geçmeden Jongin bardakları mutfağa bırakıp gelmiş ve rastgele bir film açmıştı. Yanıma oturduğunda olduğum yerde kaymış ve başımı dizlerine yaslamıştım. Eli vakit kaybetmeden kısa tutamlarımı bulup nazikçe okşamaya başlamış bense hiç aldırış etmemiştim. Parmakları nazikçe saçlarımın arasında gezinirken omurgamdan aşağıya doğru ufak ufak elektrik akımlarının geçtiğini hissetmeme rağmen gözlerimin kapanmasına engel olamamamıştım. Koca bir kupa Jongin'in acı kahvesini içmeme rağmen saçlarımın arasında gezinen parmakları yüzünden uykum gelmeye başlamıştı.

kisses&hugsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin