0.5

27 4 17
                                    

Arabam geldiğim noktaya gelince durdu. Arabadan indiğim de dışarı kadar taşan gürültü ile işlerin çığrından çıktığını fark ettim. Hızlı adımlar ile,içeri doğru ilerledim. Atahan bey bir çok şeyi yere atıp kırıp dökerken çalışanlar korku ile ona bakıyor Naz  ise ona engel olmaya çalışıyordu. Naz benim en yakınımdı. Burayı açarken o vardı,küçüklükten beri ikimizin de ortak hayali olan dedektiklik bürosunu açıp işletmeye başlamıştık.

''Neler oluyor burada?'' Naz'ın çaresiz bakışları bana döndü.

''Tanrıya şükür Berre iyi ki geldin. Bu adam bu gidişle burayı yıkacak.'' adamın yanına ilerleyip elinden atmak üzere olan paspası elinden çektim.

''Ne yapıyorsunuz siz? Bu ne saygısızlık!''

''Beren 1 haftadır yok ve siz yan gelip yatıyorsunuz! Bir efor bile sarf etmiyorsunuz!''

''Bu size burayı dağıtabileceğiniz yetkisi vermez Atahan bey!  Hangi hakla böyle bir şeye kalkışırsınız?'' adam yere çöktü.

''Onsuz yaşayamıyorum. Yolumu kaybediyorum sanki,kör bir insan gibi önümü göremez oldum. Çaresizce sarhoş olup sağa sola sallanmaktan başka bir şey yapamıyorum,olmuyor.'' adama yaklaşıp dizlerimin üstüne çöktüm.

''Ama sizin bunları yapmanız Beren hanımı geri getirmeyecek Atahan bey,elimizden geldiğince bulmaya çalışıyoruz. Ancak bu koşullar altında size yardım edemeyiz gibime geliyor.'' Derin derin bana baktı.

''Haklısınız,saçmaladım. Her şey adına özür dilerim.''

''Her özürle her şey düzelmiyor ama. Sizin bu yaptığınızı bir özür kurtarmaz.'' haklısın der gibisinden başıyla onayladı beni.

''Söz veriyorum buranın masrafını karşılayacağım,lütfen yardımı çekmeyin ne olur.''

''İkidir tavırlarınız tutarsız,siz bana,bize bir güvence vermiyorsunuz ki size yardım edeyim. Tek yaptığınız kendinize göre yaşamak.'' adam soğuk elleri ile kollarıma dokundu.

''Ne olur son bir şans,ne olur.'' iç çektim,bu kadar iyi niyet bir gün bana pahalıya patlayacaktı. O esnada dış kapı gürültü ile açıldı. İçeriye gözlerinden öfke fışkıran bir kadın ve kan revan içinde bir genç kız girdi.

''Aleyna hanım? Neler oluyor?'' kadın hışım ile kızı dizlerimin dibine itti. Kız çaresizce düşerken,titreyen vücudu ve derin nefes alışları ne kadar korktuğunu gösteriyordu.

''Ben bu kızı bir aydır arıyorum Berre hanım! Nereye gittiysem ne ettiysem bulamadım. Uykusuz günler yaşadım,göz altlarım mosmordu size geldiğim de,tüm çabalarıma rağmen göremedim yüzünü daha! Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Bu sabah kapının eşiğinde yatarken buldum bunu!'' parmağı ile önümde ki kızı işaret etti.

''Ben korkudan kendime gelemezken o hiç bir şey olmamış gibi dönmüştü! Üstelik bir Allahın günü bile haber etme gereksinimi duymamış!'' kızın titreyen elleri onu kaldıramıyordu. Kızın elini tutup kendime çektim. Kız sığınacak bir nokta arar gibi sardı kollarını bana,ıslak göz yaşları omzumu ıslatıyordu. Neydi onu bu denli korkutan?

''Sözde kaçırılmış haspam! Tecavüze uğradım diye sayıklayıp duruyordu. Kim bilir hangi köşelerde sürttü de baktılar buna! Kısa kısa giyindi,tabi milletin dikkatini çekti! Erkek milleti nefsine hakim olamaz bilmez mi? Şimdi gelmiş tecavüze uğradım diye ağlıyor!'' kadın sinirle saçlarını geriye ittirdi.

''Bakmayın siz bunun masum gözüktüğüne,orospunun teki bu fahişe. Yapıyordu bir ton makyaj,kime süsleniyorsun? Diyorum kendime diyor. Kendine süslendiği için mi buna dokunup bir köşeye attılar ha! '' kızın göz yaşları artarken sinirle dişlerimi sıktım.

''Kirlendim.'' dedi acı içinde. Sesi o kadar kısık çıktı ki duyduğumdan bile emin değildim. Ancak annesi olacak sözde kadın emindi.

''Kirlenmişmiş ha? Orospuya bak sen hele? Köpek kuyruğunu sallamasa erkek köpek neden yanaşsın!''

''Siz ne dersiniz böyle!'' dedim kızı kendime iyicene bastırırken ''Tacizin tecavüzün kıyafetten ibaret olduğunu mu zannedersiniz ha? yirmi birinci yüzyılda yaşıyoruz. Bırakın bu cahil insan kafasını! Hangi zamanda takılı kaldınız!  Asıl kirli olan sizin gibi insanlar ve düşünceleri! Nefret ediyorum hepinizden!'' istemsizce çığlık attım,kollarımın arasında ki kız olduğu yerden sıçradığı için yaptığım şey ile pişmanlık içinde sırtını sıvazladım.

''Eğer.'' dedim gözlerim dolmaya başlarken. ''Tecavüz kıyafete bağlı olsaydı bana dokunmazlardı.''

2005 Yazı Ağustos dört.

Karşımda ki Ebru elinde ki topu alıp köşede ki sokağa attı.

''Ebru.'' dedim kızgın suratım ile. ''Orası çok dar sokak ben nasıl girip alayım?'' Ebru mahçup bir ifade ile dudaklarını büzdü.

''Özür dilerim.'' dedi pişman bir ses ile.

''Peki,peki.'' kızgınlığım uzun sürmezken gidip sarıldım. ''Üzülme ben şimdi gidip alırım!'' arkadaşım şen şakrak bir şekilde ellerini çırptı. Üstümde ki eşofmanın belini çekerken,uzun tişörtü iyicene üstüne indirmiştim. Hafiften korkuyordum ama yine de gitme kararı aldım. Adımlarım bir bir sokağa yaklaşırken topun köşeye sıkıştığını gördüm. Köşeye girip elimi uzattım. Ancak ben topu alamadan bir amca alıp topu havaya kaldırdı.

''Bunu mu istiyorsun küçük kız?'' korku dolu bakışlarım ile adamın ışıktan gözükmeyen suratına gözlerimi kısarak baktım.

''Şey,evet.'' adamın yüzünü net seçemesem de gülümsediğini anladım.

''Al bakalım.'' adam elinde ki topu bana uzattığında gülümsedim.

''Teşekkür ederim amca!'' gitmek için hareket ettiğim de tişörtümün yakasından tutup gitmeme engel oldu. Anlamsız korkmuş bakışlarım ona döndü.

''Ama olmaz öyle hemen gitmek.''

''N-neden ki?'' dedim sesim titrerken.

''Ben sana topunu verdim ve bir iyilik yaptım. Sende karşılığında bana bir iyilik borçlusun.''

''Ne anlamıyorum?'' adamın iri elleri belimi kavrayıp kendine çekti.

''Şimdi seninle bir oyun oynayacağız tamam mı? Ama bu oyunda ses çıkarmak yasak. Yoksa oyun bozulur.'' başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

''İstemiyorum,lütfen bırak beni amca.'' kaçmaya çalıştım ancak nafile,elleri sıkıca beni kavramıştı.

''Sana ne dedim ben? Ses çıkarmak yok.'' tek eli ile ağzımı kapatırken bir yandan eşofmanımı çıkarıyordu,ellerim ellerini itmeye çalışırken karşısında bir hayli güçsüzdüm.

''Yapma.'' dedim boğuk bir ses ile,göz yaşlarım bir bir yanaklarımdan akmaya başlarken vücudumu saran acı ile çığlık atmak istedim,belki ölmüyordum ama en az ölüm kadar acı vericiydi.

''Anne.'' dedim sesimi duyurmaya çalışırken.

''Neden yoksun yanımda.''

Dakikalar geçti,saatler durdu. Zaman kavramı benim için anlamını yitirdi. İşi bittiğin de üstümden kalkıp beni bir kenarı itti. Bedenim beceriksizce yere düştüğünde gitmek için arkasını döndü. Ancak bir şey onu durdurmuş gibi bana arkasını dönüp yarım ağız bir gülümseme attı.

''İyiliğin karşılığını verdin,sen uslu bir çocuksun. Hem bak bu oyun çok zevkli değil miydi?'' sesler bir uğultu gibi ilişti kulağıma. Suyun altında boğuluyor gibi nefessiz kaldım. Bir sigara yaktı ve arkasını dönüp gitti,o yaz sıcağında titredim. Çıplak morluk dolu bedenim ile. Gözlerim daha fazla dayanamaz gibi kapadı kendini. Belki. Diye geçirdim içimden. Belki bu tatmak istemediğim ölümün soğukluğudur.

Boyle bir sahneyi ne psikolojim kaldiriyor ne de ben... Bilemiyorum yazacak onca seyim var ancak boyle bir sahne karsisinda bos kalir :')

Şafak Sönmeden EvvelWhere stories live. Discover now