''Gülüşlerimde eksilmişsin bundandır sinirim..''
O günler nasıl aklımdan çıkabilir? Sordukların da sevmiyorum, unuttum diyorum. Ama insan bazen sevmediğini de özlermiş. Unutmak iki dudak arasından çıkan üç heceli bir kelimeden başka bir şey değil. Kendimi kandırıyorum, ruhum bir yerden çıkıyor benle alay etmeye başlıyor. Ruhum alay ederken seni sevdiğini söyleyen dudaklarım seni unuttuğundan bahsediyor. Bu nasıl iş? Bir anda sen karşıma çıkında ezberimdeki her şeyden geriye silik sözcükler kalıyor. Sen gelince avuç içim terlemeye başlıyor uzaklaşmak istiyorum. Hayatımda başkası varken bile aklımdan çıkmaman benim suçum değil, tüm suç senin.. Artık aklıma gelme kalbim sızlamasın. Üstünden yıllar geçti , en kötüsü de sesini unutmaya başladım. Hatta biliyor musun sesini unuttum. Ölüler konuşamaz ki , sen öldün.
Olduğun yer de bana kızgın mısın? Tenime başka bir ten değiyor diye benden nefret ediyor musun balım? Yapamıyorum ama sensizliğin boşluğunda kayboldum. Sonra milyonlarca kişi içinden biri çıktı ve seni tekrar gün yüzüne çıkaracağım dedi. Aslında ne kadar bencilce burada oturmuş sana ihanetimi anlatmam. Ne kadar da acımasızca başkasından bahsetmem. Ama bilirsin balım ben senden bir şey saklamayı beceremem. Bazen saçmaladım, bocaladım ama ben sana çok emek harcadım. Sonra emeklerim bir toprak oldu. Bilmiyorum neler söylenir yada senden nasıl af dilenir? Tek bildiğim şey artık bir daha -uyumadan önce sütünü içmezsen boyun hep cüce kalır- diyenimin, senin olmayacağın. O yaşımızda bile benim iki katım olduğun için sana çok kızardım.
Hatta hep deve derdim. Balım çık gel söz bu sefer deve diyip de sınırını bozmayacağım. Her gün 2 bardak süt içerim. Balım sen istersen hiç tadına bakmadığım şırdanın bile tadına bakarım. Sana anlatmam gereken o kadar çok şey oluyor ki ama anlatmaya çekiniyorum. Baban, senin hep hayranlıkla örnek aldığın baban hakkında sana nasıl kötü konuşabilirim? Üzülürsün balım, ama bir şeyler söylemesem de yüküm ağırlaşır kaldıramam. Dokundu, düşünebiliyor musun? Senin gözünden sakındığın bana dokundu. Balım kızdın mı bana? Özür dilerim, belki de bunlardan sana hiç bahsetmemeliydim. Ama tutamıyorum içimde kaldıkça her gün biraz daha ölüyorum. Eceye bahsedemedim. Gerçi kendime bile bahsedemedim. Şimdi yaralarım yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya ve bana zarar vermeye başladı.
Ruhum, kalbim, can parçam. Bazen diyorum ki bir yerlerde nefes alıyorsun. Benim çok yakınımdasın, nefesim kadar yakınsın. Ama bişey var elin kolun bağlı gelemiyorsun. Bazen de diyorum ki saçmalama bensu, Çağatay öleli yıllar oldu. İmkansızı düşünmeyi bırak diyorum ama imkansızın içinde bile imkan kelimesi varken bir yanım umudunu hiç kaybetmiyor. Ruhumda ki çiçeksin ne söküp atabiliyorum ne de solmasına izin verebiliyorum. Öylece duruyorsun. Ordan seni almaya kıyamıyorum, hep orda kal balım.
Şimdi buralara alışabildin mi balım? Sen karanlıktan korkmazsın ama sessizliği sevmezsin. Hiç susmamı istemezdin hep sabırla dinlerdin. Saçmalardım dinlerdin, ağlardım dinlerdin, bazen sana bağırıp çağırırdım yine dinlerdin. Sahi ya senden sonra kimse beni dinlemedi. Kimse benim bu hallerimi çekmedi. Kendim için bir şeyler istemekte bencillik olur mu? Ben seni istiyorum. Çok mu bencilim?
Haykırmak istiyorum. Herkese söylemek sesimi duyurmak istiyorum. Bu kadar çabuk benden gittiğin için dağlara taşlara kızmak istiyorum. Ama sonrasında iç çekip duvara bakıyorum.
Sorguluyorum yaşadığım hissettiren tek insan neden yaşamına bir mektupla son verdi. Neden bana bir mektupla veda etti. Kendimi suçlamaya başlıyorum. Çok mu üzgündün, fark edemedim mi? İnsan canım dediğinin canı sıkkın olunca ses tonundan anlar ben anlayamadım mı? Şimdi söyle bana ben kimi suçlayayım? Benden seni alanı mı, yoksa beni düşünmeden giden seni mı?
Kafam da sen olunca ben, ben olmuyorum. Küçük bir kız çocuğu çıkıveriyor. O kız çocuğu deve çağataya çok sinirli hani ona 16 yaşında böyle bir dram yaşatan çağataya çok sinirli.
İleride beraber yaşayacağımızı söylediğin evde bana veda ederken eminim aklında biz vardık. En azından bundan o kadar eminim ki ama bu eminlik hiçbir şey değiştirmiyor. Benden, bizden vazgeçtiğin gerçeğini de değiştirmiyor. Hatırlıyor musun sen o zamanlar yeni 18 olmuştun. O zamanlar şey derdin- ben büyüdüm sende büyü de artık evlenelim- ben büyüdüm balım...Neredesin?
Yanımda değilsin. Şuan beraber kahkaha atmak varken ben neden buraya gelip elimde bir avuç toprakla sen bizi unutma diye sana bizi anlatıyorum? Nefesim kesiliyor. Bazen sen aklıma gelince nefes alamıyorum. Diyorum ki keşke böyle yapmasaydın. Ama sonra diyorum ki belki de oralarda daha mutlusun. Gözlerinin içi parlıyor mu, gülünce gözlerin kedi gibi kısılıyor mu balım?
Balım, konuşunca sevinçten kekelemeye başlıyor musun? Dalga geçip seni sinir ettiğim kekelemeni bile çok özledim. Enseme bir anda vurup- bugün cuma enseyi kapa zilli- demeni bile çok özledim. Ben seni, bizi özledim. Asla dönülmeyen yollar varmış. Çıkmaz sokak mı demem gerekiyor balım? Sen o çıkmaza girdin ve beni yanında götürmedin. Şimdi hiçbir yol sana çıkmıyor. Sana balım demeyi özledim. Bal diyince -Kaymak var mı evde? -demeni özledim.
Ballı kaymağım benim...Benim 16 yaşım...
Kafamda kurduğum en güzel kuruntum. Bir gün seni bu kadar özleyeceğimi bilsem sana asla küsüp de konuşmamazlık yapmazdım. Zeytinli poğaçalarımın hepsini de sana verirdim. Balım gel söz bütün zeytinli poğaçalarım senin olsun.
Artık bal yemiyorum. Sen gittikten sonra zeytinli poğaçaya da küstüm. Başlarda seni hatırlatan herkese, her şeye küstüm. Kedimize de küstüm. Kahve artık benle yaşamıyor. Senden kalan tek şeyi de görmemek için üzülmemek için sahiplenmek isteyen birilerine verdim. Bir hafta sonra kedimizin ölüm haberini aldım. Çok pişmandım farkında olmadan senden bir şey daha eksildi hayatımda..
Ama biliyordum artık yalnız değildin. Kahveye anlat olur mu? Beni affetsin. Onun hiçbir suçu yoktu. Ben kime kızacağımı bilmiyordum hayatımda ne varsa yaktım yıktım. Sağlam olan bir tek şey kalmadı. Ben de senden sonra yıkılmıştım.
Nasıl bu kadar acımasız olabildin? Arkanda bıraktığın beni hiç mi düşünmedin? Seni o halde ben buldum. Biliyorum sana artık kızsam da hiçbir faydası olmayacak. Ama içimdeki o ses susmuyor. İçim acıyor, içim sana çok kızgın. Bağırıp çağırmak istiyorum, kıyamıyorum. Olduğun yerde kalbin kırılır incinirsin diye tek kelime edemiyorum. Peki ya balım sen söyle ben şimdi içimdeki sese ne söyleyeyim?
Ben seni bu kadar özlerken acı çekerken hiç mi hissetmiyorsun? Orada pişmanlık duyuyor musun? Umarım orada mutlusundur kıyamam ki ben sana..Üzülme oralarda olur mu? Bak ne yapalım biliyor musun, her yağmur yağdığında üzülmüş ol her güneş açtığında gülüyor ol her kar yağdığında ise bana sarılmış ol.
Sen üzülürsen her yer karanlık sessiz olur. Sen sessizlikte yapamazsın. Sessizleşince her yerde şarkı açardın, hatırladın mı balım?
Peki ya büyüdün mü? Hiç uzatmadığın o sakallar şimdi uzun mu? Beni öperken batmasından korktuğun o sakalların şimdi uzun mu? Hiçbir soruma cevap veremeyecek kadar uzaktasın birtanem. Hiçbir soruma cevap bulmayacak kadar çaresizim.
O son gece söylediğin sözler kaldı aklımda çıkmak bilmiyor. Acımasızca farkında olmadan ettiğin o son sözler kaldı. Sarhoş bayık gözlerin kaldı gözlerimde, ruhumda..
Gidiyorum balım ama senin gittiğin gibi dönüşü olmayan bir gidiş değil.
" Geri gelene kadar beni özle olur mu balım? "